Mesajı Okuyun
Old 16-10-2008, 16:17   #4
ibrahim köseoğlu

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2003/11314
Karar No. 2004/6003
Tarihi 28.05.2004

İLGİLİ MEVZUAT
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/202/83



KAVRAMLAR
RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI
HAKSIZ FİİLE DAYALI TAZMİNAT DAVASI
ZAMANAŞIMI DEF'İ
SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ
ISLAH
CEVAP DİLEKÇESİ İÇERİSİNDE BİLDİRİLMEYEN DEF'İ

ÖZET
DAVA HUKUKİ NİTELİĞİ İTİBARİYLE HAKSIZ FİİLE DAYALI TAZMİNAT DAVASI OLUP, 1 YILLIK HAKSIZ FİİLE İLİŞKİN ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DOLMASINDAN SONRA AÇILMIŞTIR. UYUŞMAZLIK, ZAMANAŞIMI KONUSUNDA CEVAP DİLEKÇESİNDE BİR DEF'İ BULUNMAYAN DAVALI TARAFIN, DAVADA DAHA SONRAKİ AŞAMADA İLERİ SÜRDÜĞÜ BU DEF'İN DAVACI TARAFINDAN SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ İTİRAZI İLE KARŞILAŞMASINDAN SONRA DAVALININ BU DEFA CEVAP DİLEKÇESİNİ ISLAH EDEREK ZAMAN AŞIMI DEF'İNDE BULUNUP BULUNAMAYACAĞINA İLİŞKİNDİR. DAVALI TARAF, BİLDİĞİ HALDE CEVAP DİLEKÇESİNDE ZAMANAŞIMI DEF'İNDE BULUNMADIKTAN VE MAHKEMECE İŞİN ESASINA GİRİLİP, TARAF DELİLLERİ TOPLANILDIKTAN SONRA VE DAVALININ RİSKLİ BİR USULİ YOL OLAN SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ YOLU İLE İLERİ SÜRMEYE ÇALIŞTIĞI ZAMANAŞIMI DEF'İNİ, DAVACI TARAFIN KARŞI ÇIKMASI İLE İLERİ SÜREMEMESİ SONUCU BU USULİ SORUN KENDİ MECRASINDA DAVACI TARAF YARARINA BU ŞEKİLDE ÇÖZÜLMÜŞ BULUNMAKTADIR. BU AŞAMADAN SONRA, DAVALI TARAFIN YASANIN ÖNGÖRDÜĞÜ KOŞULLARI DAHİ YERİNE GETİRMEDEN, BU DEFA ISLAH YOLU İLE SÜRDÜĞÜ ZAMANAŞIMI DEF'İN KABULÜ YOLUNA GİDİLMESİ İSABETSİZDİR

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davalı taraf, ( bildiği halde ) cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmadıktan ve mahkemece işin esasına girilip, taraf delilleri toplanıldıktan sonra ve davalının riskli bir usuli yol olan savunmanın genişletilmesi yolu ile ileri sürmeye çalıştığı zamanaşımı def'ini, davacı tarafın karşı çıkması ile ileri sürememesi sonucu bu usuli sorun kendi mecrasında davacı taraf yararına bu şekilde çözülmüş bulunmaktadır. Bu aşamadan sonra, davalı tarafın yasanın öngördüğü koşulları dahi yerine getirmeden, bu defa ıslah yolu ile sürdüğü zamanaşımı def'in kabulü yoluna gidilmesi isabetsizdir. HUMK'nın 202/3. maddesinin ancak aynı maddenin 2. fıkrasındaki yola başvurmayan davalı tarafa tanınan bir usul müessesesi olduğunun kabulü yargılamanın kısa sürede ve adil bir çözüme kavuşturulması ilkesinin bir sonucu olmalıdır. Kaldı ki, somut olayda yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere, davanın esasına girildikten ve taraf delilleri toplanıldıktan sonra, zamanında kullanılması gereken bir hakkın bu aşamadan sonra kullanılmış olması, somut olay adaleti yönünden MK'nın 2. maddesinde öngörülen dürüst davranma ilkesine de aykırı olduğunun kabulü gerekir. Nitekim, Yargıtay 3 ve 4. Hukuk Daireleri'nin uygulamalarının bu yönde olduğu dosyaya mübrez içtihat örneklerinden anlaşılmaktadır. Dairemizin örnek olarak gösterilen kararı da somut olayın özelliği bakımından bu davada emsal olarak dikkate alınamayacağı anlaşılmaktadır.

SONUÇ : O halde, yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, mahkemece davalı tarafın ıslah yolu ile ileri sürdüğü zamanaşımı def'inin reddi ile davanın esası hakkında tahkikat sonuçlandırılarak hüküm kurulması gerektiğinden kararın davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.

KARŞI OY : Davalı, kanunda belirtilen istisnalar dışında savunmasını genişletemez ve değiştiremez. Kural olarak cevap dilekçesinde savunmasına ilişkin tüm vakıaları göstermelidir. Savunmayı genişletme ve değiştirme yasağına öncelikle def'iler ve ona ilişkin vakıalar dahildir. Çünkü def'i taraflarca ileri sürülmedikçe mahkemece dikkate alınamaz. Ancak savunmayı genişletme ve değiştirme yasağının HUMK'nın 202/11 ve 202/III. maddelerinde işaret edilen üç istisnası vardır. Bunlardan birincisi; davacının savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesine rıza göstermesi ikincisi, müddeabihin temliki, diğeri ise davamızda söz konusu olan davalının cevabını ıslah etmesi yoludur.
Islah yoluyla davanın ve cevabın tamamen değiştirilebileceği gözönüne alındığında, Anayasa Mahkemesi'nin ıslah yoluyla müddeabihin artırılamayacağı yolundaki kanun hükmünü hak arama yollarının açılması gerekçesiyle iptal etmesi karşısında ıslah yoluyla zamanaşımı def'inde bulunulmayacağının kabulü mümkün değildir. Zaten doktrinde zamanaşımı def'inin ıslah yoluyla ileri sürülebileceği konusunda görüş birliği vardır ( Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Ö. Baskı, 2001, Cilt IV., Sh. 3966 vd. ).
Savunmasını değiştirmek veya genişletmek isteyen davalı özellikle son iki istisnadan birini başlangıçta tercih etmek gibi bir zorunluluğu yoktur. Davalı önce savunmasını genişletip, davacının bu konuda rıza gösterip göstermeyeceğini öğrendikten sonra eğer rıza göstermezse ıslah yoluna başvurabilir. Somut olayda davalının başlangıçta savunmasını genişletme şeklinde zamanaşımı def'inde bulunması davacı tarafın buna rıza göstermemesi üzerine ıslah yoluyla zamanaşımı def'ini ileri sürmesinde yasaya aykırılık olduğundan bahsedilemez.
Yine bu yola başvuran davalının tahkikatın bitimine kadar savunmasını ıslah etmesi mümkün olup, bunu bir kısım delillerin toplanmasından sonra yapmasını hakkın kötüye kullanılması olarak nitelemek mümkün değildir.
Islah eden tarafa 86. maddedeki yargılama giderlerinin ve zararın ödetilebilmesi için bunun karşı tarafça talep edilmesi gerekip, mahkemece kendiliğinden bu gider ve zararların ödetilmesine karar verilemeyeceğinden, ( Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt IV., 2001, Sh. 3986-3987 ) çoğunluğun ıslah yoluna başvuru sırasında davalının mali yükümlülüklerini yerine getirmediği yolundaki açıklamasının sonuca etkisi olmadığı görüşündeyiz.
Bütün bu nedenlerle yasaca öngörülen süre içinde davacının savunmanın genişletildiği itirazı ile karşılaşan davalının ıslah yoluyla zamanaşımı def'inde bulunabileceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen mahkeme kararının onanması gerektiğinden, çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Üye Hüseyin Deniz
Üye Ahmet Özgan

Umarım Yargıtay'da dosyanız 11. Daireye düşer İyi çalışmalar