Mesajı Okuyun
Old 10-09-2008, 20:27   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Akgül

1-Önce tazminat ve tasfiye payı alacağı kavramlarını ayrıştırmak gerektiğini düşünüyorum.

Boşanmaya bağlı tazminat:kusursuz veya az kusurlu eşin mevcut ve beklenen menfaatlerin kaybı nedeniyle talep edilebilirken,mal rejimi tasfiye alacağı borçlusunun kusuru aranmaz. Alacaklının da sınırlı sayıda kusuru (zina ve cana kast)tartışılabilir.Ve bu alacak yasadan kaynaklanan bir alacak hakkıdır.


2-Katkı payı talebinin dayanağını TMK 227 den alır ve ,"eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa" olarak tarif edilir.

Burada malın ne zaman edinildiği önemli değildir.2002 öncesi de olabilir sonrası da olabilir.

Anlattığınız olayda siz başlangıçta katkı payı istemişsiniz.Bu talebinizin karşılanması için müvekkilinizin katkıyı ispatlaması gerekir.

Farklı sebepleri olmasına karşılık hem katkı payı hem katılma/tasfiye payı bir mal rejimi tasfiyesidir.Bu nedenle önceden kestirilemeyen durumlar için tüm dönemlerde kullanılabilecek en iyi kavramın mal rejimi tasfiye alacağıolarak tanımlanmasının daha uygun olduğunu düşünüyorum.

3-Davaya konu mallar 2002 sonrası alınmış ve ödeme kaynağı da 2002 sonrası kazanımlar ise bu durumda katkı payı değil,tasfiye alacağı/katılma alacağı olarak talep etmek daha doğru olurdu diye düşünüyorum.

Çünkü her iki talebin hukuki sebeplerinin farklı olduğunu düşünüyorum.

Devam edelim...