Mesajı Okuyun
Old 24-08-2008, 00:18   #6
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Örgüt üyesi değilsem de cezası değişmeyecekse, örgüt üyesiyim

Alıntı:
Yazan Rommy
Merhaba, Anayasa mahkemesinde iptal kararı verilmesi için bi araştırma yapıyorum, değerli fikirlerinizi paylaşırsanız çok sevinecem.
Son dönemlerde uygulanmakta olan TCK’nun 220/6 delaletiyle 314/2 maddesi denilerek iddianameler düzenlenmektedir.
314/2 birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir hükmünü taşımaktadır.
Yine 220/6nın 314/2 ye yollamasıyla örgüt üyesi olmadığı halde örgüt adına eylem ve faaliyette bulunduğu gerekçesi ile insanlara örgüt üyesi gibi ceza verilmektedir.

CGK örgüt üyesi olmak için bile belli koşulların varlığını aramakta iken bütün bunlar aranmadan attığı bir slogan sebebi ile örgüt üyesi olduğunu kabul etmiş bir kişi ile aynı cezayı alması Anayasa 10. maddesine aykırı bir durum değil midir?

Bir araştırma yapıp bir davada bunu ileri sürmeyi düşünüyorum. Sizler ne düşünüyorsuz şimdiden teşekkür ederim.

Sayın meslektaşım "Rommy",
Gecikmeli yanıtın yarar sağlamakta geç kalmadığını umarak yazıyorum.

Sorunuzun yanıtı aslında sorunuzun içinde yatmaktadır.

Öncelikle "örgüt(1)" hukuksal tanımı ile bizim toplumumuzdaki insanların bilinçaltlarına 12 Eylül dönemi yöneticilerinin yerleştirmeye çalıştığı "ÖRGÜT(2)" tanımı aynı değildir. Birinci tanım, hukuk bilim insanlarınca ayrıntılı incelenmeye çalışılarak bölümlendirilmeye çalışılmış bir kavramdır; bunun uzantısı olarak Yargıtay CGK tarafından 'üye' sayılmak için EK KOŞULLAR aranmaktadır.

İkinci tanım ise, iktidar yani kudret sahiplerinin kendi kültür ya da kültürsüzlüklerini yansıtan muğlak, belirsiz ve fakat KORKUTUCU bir tanımlamadır. Hukuksal yaşam ve insanlığın ulaştığı düzey kaypak ve belirsizliklere hukuksal değer vermemekte, bu tür kavramlar yalnızca egemenlerin siyasal çıkarları doğrultusunda düzen karşıtı insanları cezalandırmanın bahanesi olarak kullanılmaktadır.

Sorunuzu irdelemeye çalışalım. Yasakoyucu (TBMM) seçilmesi ve çalışması bizzat içinde yer alanların da zengin eleştirileriyle pekiştiği gibi, "parmak hesabı; elleri indir-kaldır; kabul edenler-etmeyenler, kabul edilmiştir" yöntemiyle çoğunluğu elinde bulunduran siyasal partinin ezici kudretini, mutlak iktidarını yansıtarak yasalaşmaktadır.

İşte siyasal güç sahiplerinin mutlak iktidar anlayışının toplumsal yaşamdaki kargaşaya yol açan ve/veya sürmekte olan toplumsal yaşamda taşları yerinden oynatacak etkisini yönlendirmek bakımından yasal bir kurum olarak Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından denetim yoluyla yapılabilmekte; bir diğer hukuksal yol ise DİRENME HAKKI kavramı yoluyla insanların yasalara karşı çıkma hakkını kullanması yoluyla toplumsal tepki yoluyla yapılabilmektedir. Örneğin 1978 yıllarındaki toplumsal tepki sonucu DGM'lerin kapatılması tipik bir uygulama olarak kabul edilebilir.

Somut sorunuzun içeriğinde, yürürlükteki yasa metnindeki yollamalar (atıflar) nedeniyle, eninde sonunda 5237TCK m.220.6 "(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır."
Bu kuralın uygulanmasında yasa tekniği bakımından uygulanması ve amaçlanan cezaya ilişkin hüküm kurulmasında "teknisyen gibi" davrananların yapacağı başka seçenek yoktur. Ancak hukukçular arasında savunulan bir yöntem aynı zamanda bizim tercihimizi de gösterecektir; ÇÜNKÜ HER TERCİH BİR VAZGEÇİŞTİR DE.
İşte hukukçu ile kanuncu (kanun teknisyeni) nitelemesinin ayırdedici özelliği, yasaların uygulanması sırasında YASALARA ELEŞTİREL BAKABİLMEK VE OLMASI GEREKEN HUKUK KURALLARINI SAVUNABİLMEK noktasında ortaya çıkmaktadır. Tercih edilen yöntem, tercih/vazgeçiş yapanın kimlik ve kişiliğini de ortaya çıkaracaktır.
Hukuk biliminde temel bir ilke olarak "a priori" yani "öncelik" ilkesi vardır ve bu mantık kurallarıyla da uyumludur : Çok azı içerir.
Bu ilkeyi somut sorunuza uygulayacak olursak, öncelikle Yargıtay uygulamasının uzun yıllar sonucu ortaya çıktığı bir gerçektir. Bu uygulamanın bile eleştirilmesi ve özgürlüklerden yana tavır alınması gereklidir. Tam da bu noktada yasakoyucu, Yargıtay uygulamasının yıllar içinde oluşan birikiminin bile daha gerisine düşecek ve kişileri kolay yoldan ağır biçimde cezalandıracak düzenlemeyi yasa metnine koymuş ve yürürlüğe sokmuştur. İşte bu, yasakoyucunun siyasal tercihidir; siyasal nitelikli gelişmeler siyasal tepkilerle karşılaşarak toplum yaşamı sürecektir. Öyleyse hukuk insanları bunun neresinde ve nasıl yer almalıdır ?

Hukuk biliminin temel ilkelerini uygulamak her hukukçunun mesleğine olan bakış açısı ve etik tutarlılığıyla ilgilidir. Bu yönüyle bir sloganı burada yineleyelim: "Hukuk güzel bir sanattır ve her hukukçu bir sanatçıdır ! "
Örgütlenme en temel bir hak olup, bu hak aynı zamanda 1982 belgesinde de yeralmıştır. Kişinin, düşüncesini yayma, kendi düşüncelerini toplumdaki (dünyadaki) diğer insanlarla paylaşma isteğinin güvencesi örgütlenme hakkının basit tanımıdır. Bu düşünce ve örgütün yasadışı nitelendirilmesinin dahi düşünce dünyasında önemi yoktur. Çünkü özgürlükçü bakış açısı, eleştiriyi ve hatta aykırı düşünceyi koruma ve geliştirme çabasındadır. Örnekleyecek olursak, "Dünya yuvarlaktır, ne yapayım ki Dünya dönüyor" diyen GALİLEO, o günkü o toplumda yasadışı, düzen bozucu, kutsal kitapta yazılan ve yorumlananları çiğneyen bir kişi, bir SANIK idi. Bugün O'nu yargılayanların adı sanı bilinmezken, O insanlığın ortak paydasında yaşamaktadır.

Bu yaklaşımla sorunuzun özüne dönersek, yasadışı bir örgüte üye olmak dahi bazı ek koşullara bağlandığı bir durumda, yasa koyucunun hukuk temel ilkelerini yok ederek getirdiği yasa metni yasa düzenine uygun olabilir, ancak bu, onun (yasa metninin) bu haliyle hukuk düzenini bozduğu gerçeğini ortadan kaldırmayacaktır. Hukuk düzenini çiğneyen yasanın ortadan kaldırılması için çaba tüketmek, emek vermek gerekir. Emeksiz yemek olmaz.

Yürürlükteki yasa düzenlemesinin insanları doğrudan üyesi olmadıkları yasadışı örgütün üyesiymişçesine cezalandırılmaları, üyelik ek koşullarının gerçekleşmesi koşulunu içermek zorunluluğuyla olanaklıdır. Bu durumda her bir uygulayıcı yargıcın bu bakış açısını tek tek somut olaylarda uygulamasını sağlamak "uzun zaman alabilir" ve "telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilir" özellikleri nedenleriyle, görülmekte olan bir davada İTİRAZ YOLUYLA YASA İPTALİ AYM'den istenebilir.

Elbette ki, bunu yapabilecek esas mahkemesindeki Hukukçu Yargıcı bulabilmek koşuluyla.

Kolay gelsin.

Okuyanların bilgisi ve eleştirisine saygılarımızla.

Ömer KAVİLİ
Duruşmada "Örgüt üyesiyim" dediği için DGM savcılığının soruşturduğu avukat

"Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK !!! "