Mesajı Okuyun
Old 15-08-2008, 19:12   #7
BaharB

 
Varsayılan

Sayın emrahçevik;
Banka ve ticaret sicil memurluğu bir tarafa, noterin kusursuz sorumluluğunda dahi kimliği ispat için sunulan belgenin kandırma kabiliyeti illiyet bağını kesebilmektedir. Aşağıda buna ilişkin bir karar özeti sunuyorum. Buna göre sahte belge ve beyanlarla nüfus idaresinden çıkarılmış bir kimlik belgesi ile yapılan işlemlerde noteri sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu bakımdan sormuştum sahteciliğin mahiyetini.
Alıntı:
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

E:2006/1956
K:2006/3585
T:03.04.2006
.........
Yine dosya içeriğine göre davalılar Y. ve E. sahtecilik suçundan mahkum olmuşlardır. Vekaletnameyi düzenleyen noter katibi ise sahtecilik suçundan beraat etmiştir. Davalı noter hakkında ise Adalet Bakanlığı'nca koğuşturma izni verilmemiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarları Dairesi Baskanlığı'nın 9/8/2001 tarihili ekspertiz raporuna göre vekaletname cıkarılmada kullanılan sahte nüfus cuzdanı iğfal kabiliyetine haizdir.

Davalılar Maliye Hazinesi ve Noter T. 'nun sorumlulukları Medeni Kanun'un 1007. maddesi ve Noterlik Kanunu'nun 162. maddesi gereğince kusursuz sorumluluktur. Diğer bir anlatımla zarar gören bu davalıların kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Bu davalılar da kusurlarının bulunmadığı savunmasının otesinde uygun illiyet bağının kesildiginı kanıtlamalıdırlar. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Somut olayda iğfal kabiliyeti bulunan nüfus cüzdanını kullanan üçüncü kişinin bu eylemi ile illiyet bağı kesilmiştir.
.......

Ancak benim asıl üzerinde durmak istediğim husus, nüfus cüzdanı ile yapılan sahteciliklerde idarenin sorumluluğudur:

İçişleri Bakanlığı, bünyesinde bulunan Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Gn.Md.nün faaliyetleri çerçevesinde Nüfus Hizmetleri Kanunu ile (kabaca) "nüfus cüzdanlarında sahteciliği önlemek için gerekli tedbirleri almak, güvenlik unsurlarını tespit etmek" ile görevlendirilmiştir. Buna karşılık "nüfus cüzdanlarının dünya standartlarına uygun, taklit, tahrif ve sahteciliğe karşı üzerinde güvenlik unsurları taşıyan yeni nüfus cüzdanları ile değiştirileceği" bakanlık tarafından bir çok kere duyurulmuş ancak bu çalışma çeşitli bütçe ve insan kaynakları imkanı sağlanmasına rağmen senelerdir bitirilememiştir. İdarenin bu ifadesi senelerdir ve halen kullanmakta olduğumuz nüfus cüzdanlarının dünya standartlarında olmadığının, taklit tahrif ve sahteciliklere açık olduğunun da kabulü anlamındadır.

Belirtmek isterim ki bugün tedavülde olan 1 YTL lik kağıt parada dahi 7 den fazla güvenlik unsuru mevcuttur. Buna karşılık nüfus cüzdanlarımızda nedense hiç bir zaman okunamayan bir mühür ile soğuk damgadan başka hiçbir güvenlik unsuru mevcut değildir. Bu nedenledir ki neredeyse ciddi bir suçtan yakalanan her şüphelinin üzerinden bir de sahte kimlik çıkmaktadır. Sahte kimlikler ile yapılan çalıntı araç ticareti bir sektör halini almıştır. Sahte kimlikler ile şirketler kurulmakta, çekler, krediler alınmaktadır. Hatta önümdeki bir dosyada yurt dışında bulunan müvekkilim adına çıkarılan sahte kimlikle kişi senelerce hayatına devam etmiş bankalardan kredi kartı almış, cep telefonu aboneliği yaptırmış, suç işlemiş, mahkemelerden ceza almış, bu cezalar müvekkilimin adli siciline işlenmiş ve bir cinayet sonucunda öldürülmesi ile müvekkilim bir de maktül olmuştur. Tesadüf eseri müvekkilim durumun farkına varmasa ve bu durumu davanın görüldüğü ağır ceza mahkemesine iletmese mahkeme dahi bu sahteciliği fark edemeyecekti.

Netice itibariyle nüfus cüzdanının gerçeğe aykırı beyan ve belgelerle nüfus müdürlüklerinden çıkarılması veya tamamen sahte olarak tanzim edilmesi veya sizin olayınızda da olduğu gibi üzerine resim eklenmesi suretiyle kullanılması kolaylıkla mümkündür ve bu durum da Anayasa'nın 125. maddesine göre görevli ve yetkili idarenin, "kamu hizmetinin hareketsiz kalarak görülmemesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararları" tazmin sorumluluğu altında bulunduğu düşüncesindeyim.

Nitekim TBMM Dilekçe Komisyonu Genel Kurulu'nun 02/11/2006tarih ve 27 nolu kararını okumanızda fayda vardır. Müvekkilinizin durumundaki kişilerin TBMM Dilekçe komisyonuna yaptıkları başvurular toplu halde incelenmiş ve bu kararda özet olarak bu düzen böyle devam ederse zarara uğrayan vatandaşların açacağı davalar ile kamunun zarara uğrayacağı özellikle belirtilmiştir.
Saygılarımla...