Mesajı Okuyun
Old 18-07-2008, 00:13   #3
avfatih

 
Varsayılan

.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

Esas : 2005/9199
Karar : 2005/9804
Tarih : 19.09.2005

ÖZET : Muris muvazaası ile ilgili uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün sair bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru biçimde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içerisinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

(4721 sayılı MK. m. 706) (818 sayılı BK. m. 213) (2644 sayılı Tapu K. m. 26)

KARAR METNİ :
Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakanları babaanneleri Ayşe Zerrin Arıkoğlu´nun 1055 ada 69 parsel s. taşınmaz üzerinde bulunan binanın 2. kat 6 no.lu bağımsız bölümünü mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak torunu davalı Müzeyyen´e temlik ettiğini ileri sürerek payları oranında iptal ve tescil isteminde bulunmuşlardır.

Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, satış işleminde muvazaa olmadığı, murisin davacılara da sağlığında kazandırmalarının bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Selda Özer´in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden;çekişme konusu 69 parsel s. taşınmazdaki 2. kat 6 no.lu bağımsız bölümün 27.5.1997 günlü akitle ve satış yolu ile davalıya temlik edildiği görülmektedir.

Davacı, anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüş ve eldeki davayı açmıştır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu halde yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 gün 1/2 s. İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Yasanın 706, Borçlar Yasanın 213 ve Tapu Yasanın 26. maddelerinde ön görülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen bütün mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa sebebi ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün sair bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru biçimde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içerisinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; miras bırakanın varlıklı ve mal satmaya ihtiyacı bulunmayan bir kişi olduğu, davalının ise alış gücü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sair taraftan taşınmazın keşfen saptanan gerçek değerine nazaran akitte gösterilen bedelinin sembolik nitelikte kaldığı da görülmektedir. Öte yandan miras bırakan tarafından davalının kardeşi Sedat´la Adana´da bulunan bir taşınmazı temliki sebebiyle o yerde açılan dava sonucu verilen Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.12.2003 gün ve 2002/888 esas-2003/986 karar s. kararı ile temlikin muvazaalı olduğu benimsenerek iptal isteğinin kabul edildiği sabittir. Beri yandan miras bırakanın davacılara sağlığında bir kısım kazandırmalarda bulunduğu yolundaki savunmada kayden doğrulanmamıştır.

Bu durumda, belirlenen olgular yukarda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır. hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.9.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.