Mesajı Okuyun
Old 27-06-2008, 11:54   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/2399
K. 2003/3610
T. 20.5.2003
• ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Tapusuz Taşınmazın Öncesi İtibariyle Hangi Tarafa Ait Olduğu ve Hangi Tarafın Zilyetliğinde Bulunduğunun Belirlenmesi Gereği )
• YEREL BİLİRKİŞİ VE TANIK BEYANLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİ ( Zilyetliğin Sürdürülüşü Bakımından Olması/Mahkemece Bu Husus Giderilmeden Karar Verilmiş Olmasının Doğru Olmadığı - Elatmanın Önlenmesi )
• AYKIRILIKLARIN GİDERİLMESİ ( Yerel Bilirkişi ve Taraf Tanıklarının Davetiye İle Çağrılarak Keşif Yerinde Beyanları Arasındaki Aykırılığın Giderilmesine Çalışılması Ondan Sonra Uyuşmazlık Hakkında Hüküm Kurulması Gereği - Tescil Talebi )
• TAPUSUZ TAŞINMAZ ( Elatmanın Önlenmesi - Öncesi İtibariyle Hangi Tarafa Ait Olduğu ve Hangi Tarafın Zilyetliğinde Bulunduğunun Belirlenmesi Gereği )
1086/m.258
ÖZET : Dava konusu taşınmaz tapusuz olan bir yerdir. Bu durumda taşınmazın öncesi itibariyle hangi tarafa ait olduğu ve hangi tarafın zilyetliğinde bulunduğunun belirlenmesi, uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerekir. Yerel bilirkişi ile taraf tanıklarının beyanları arasında zilyetliğin sürdürülüşü bakımından açık bir çelişki olmasına karşı mahkemece bu husus giderilmeden, davalı tanıklarının sözlerine göre davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu yön gözönünde tutularak yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının HUMK.nun 258. maddesi uyarınca davetiye ile çağrılarak keşif yerinde beyanları arasındaki aykırılığın ortaya konulması, bu hususun giderilmesine çalışılması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir.

DAVA : Cavit ile Bahadır ve müşterekleri aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının reddine dair Ç Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 17.12.2002 gün ve 54/64 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir.Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.05.2003 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.

Duruşma günü temyiz eden davacı vekili ve karşı taraftan davalılardan Nigar vekili geldiler. Tebligata rağmen başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, dava konusu taşınmazın vekil edenine miras bırakanı Süleyman'dan intikal ettiğini, davalıların yararlanmasına karşı koyduklarını ileri sürerek elatmalarının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili, dava konusu taşınmazın vekil edenlerinin miras bırakanları tarafından 1939 yılında Murat ailesinden satın ve devralındığını, taşınmaza zilyet olduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece dava konusu taşınmazın davalıların zilyetliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Yerel bilirkişiler dava konusu taşınmaza davalıların zilyetliği bulunduğunu, davacı tanıkları davacının zilyetliğinde, davalı tanıkları ise davalı tarafın zilyet olduğunu, otunu biçmek suretiyle bu yerden yararlandıklarını bildirmişlerdir. Mahkemece yerel bilirkişi sözleri ile doğrulanan davalı tanıkları sözlerine değer verilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dava konusu taşınmaz tapusuz olan bir yerdir. Bu durumda taşınmazın öncesi itibariyle hangi tarafa ait olduğu ve hangi tarafın zilyetliğinde bulunduğunun belirlenmesi, uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerekir. Az öncede açıklandığı üzere yerel bilirkişi ile taraf tanıklarının beyanları arasında zilyetliğin sürdürülüşü bakımından açık bir çelişki olmasına karşı mahkemece bu husus giderilmeden, davalı tanıklarının sözlerine göre davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu yön gözönünde tutularak yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının HUMK.nun 258. maddesi uyarınca davetiye ile çağrılarak keşif yerinde beyanları arasındaki aykırılığın ortaya konulması, bu hususun giderilmesine çalışılması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir. Bu hususun giderilmemiş olması eksik inceleme oluşturur.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi hükümleri uyarınca 275.000.000 lira Avukatlık ücretinin KDV'si ile birlikte davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 7.880.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 20.05.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx