Mesajı Okuyun
Old 25-06-2008, 15:23   #9
halit pamuk

 
Varsayılan

Sayın coşkung 'ye katılıyorum, borcun teminatsız kalması zarar şartının gerçekleştiği anlamına gelmez.1007 nedeniyle açılacak tazminat davalarında dikkatli olmakta fayda var.

Aşağıdaki kararı incelemenizde fayda görüyorum:

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1973/7636
K. 1975/1715
T. 11.2.1975
• HACİZLİ MALIN SATIMI ( Tapu Memurunun Görevini İhmali )
• TAPU MEMURUNUN GÖREVİNİ İHMALİ
• ZARARIN DOĞMASI ŞARTI ( Devletin Tapu Sicilinden Sorumluluğu )
• TAPU MEMURUNUN SORUMLULUĞU
• İSDİHDAM EDENİN SORUMLULUĞU
• HAZİNENİN SORUMLULUĞU ( Tapu sicili )
818/m.51
743/m.917
ÖZET : Tapu memurunun, üzerine icraca haciz konan yeri bu kaydı savsayarak satması sonunda alacaklının zararının doğmuş sayılması için gerçek borçlunun borcu ödemekten aciz haline düşmesi gerekir. Bu durum gerçekleşmeden memurun ödeme yükümlülüğünün doğmadığı kabul edilmelidir.

DAVA VE KARAR : Davacı davalının; haczi vaktinde infaz etmediğinden 1100 lira alacağının karşılıksız kaldığını ileri sürerek bu paranın alınmasını istemiştir.

Yapılan yargılama sonunda: Dava ilgili dosya ve belgelerle sabit olduğundan 1100 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiğine ilişkindir.

Temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:

Davacı, Ergun adındaki kişiden olan alacağının tahsili için Düzce İcra Memurluğunun 970/2377 sayılı dosyası ile takipte bulunduğu, icra memurluğunca borçlu Ergun'un Ada 95, Parsel 4 sayılı taşınmazı üzerine haciz koyduğu, bu kayda rağmen davalı tapu sicil muhafızının görevini ihmal ederek borçlunun taşınmazdaki payını devretmesine sebep olduğu ve bu suçtan ötürü davalının kesinleşen ilâmla mahkum edilmiş bulunduğundan söz ederek, alacağının teminattan yoksun kalmasına neden olan davalıdan zararının ödetilmesini istemiştir.

Dosya münderecatına göre, davalının Düzce Asliye Ceza Mahkemesinin kesinleşen 16.6.1972 gün ve 198/507 sayılı ilâmla ve T.C.K.nun 230/1. maddesi hükmünce mahkum olduğu sabittir.

Medenî Kanunun 917 ve Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi hükmünce Hazine ya da tapu sicil muhafızı tapu sicillerinin tutulmasından doğan zararlardan müteselsilen sorumludurlar. Ancak, bu sorumluluk için herşeyden önce bir zararın gerçekleşmiş olması şarttır. Bu yön, mahkemece re'sen gözönünde bulundurulacak koşullardandır.

Gerçi, davalı tapu memurunun haksız eylemi sabit olmuş ve bu eylem sonucu üzerinde haciz kaydı bulunan taşınmazdaki pay satılmak suretiyle davacının alacağı teminatsız kalmıştır. Ancak, alacaklının mücerret başvurabileceği haciz yolundan, diğer bir deyimle teminattan yoksun kalması alacağını borçlunun diğer taşınır ya da taşınmaz mallarına başvurmak suretiyle ve adi takip yolu ile tahsil etme olanağını önleyemez. Bu durumda davacının bir zararından sözetme olanaksızdır. Zarar ancak asıl borçlu aleyhine yapılacak adi takipten bir sonuç alınamaması yani, borçlunun aczinin tahakkuk etmesi halinde doğacak ve dava hakkı da bu tarihte söz konusu olabilecektir.

Bu itibarla dava hakkı henüz doğmayan davacının davasının ileride belirecek duruma göre dava açabilmek kayıt ve şartı ile reddine karar verilmemiş olması bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle ( BOZULMASINA ) ve bozma nedeni karşısında sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.