Mesajı Okuyun
Old 18-06-2008, 12:41   #4
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Olaya tersinden bakarsak yani işverenin işaret ettiği tanıklar hala işverenin yanında çalışıyor olması da onun işverenle ilişkisinin devamı söz konusu olduğundan tarafsızlığından şüphe edilmeyecek mi?

Bu sebeple, doktrinde ki bu görüşün haklı tarafları olsa da uygulamada tıkanıklığa yol açacak bir görüştür.

İş davalarında davacının öne sürdüğü tanıklar ile işveren ve işçi ilişkisi herzaman olabilir. Bu husus yalnız tanığında aynı konuda işverene dava açması durumunda olmaz, tanığın herhangi bir davası olmasa da işçi ile ya da işverenle bir menfaat birliğinin olmadığını söyleyebilir miyiz?

Bu sebepten ötürü yasanın mevcut hali meselemize zaten cevap vermektedir.

253. madde bir kuraldan bahsetmektedir, herkes tanık olmaya mecburdur.

245 ve 246. maddelerde tanıklıktan çekinmesi gerekenler belirtilmiş.

Şimdi bu ve diğer maddeler ışığında HUMK, hakime takdiri olan tanık delilini kendi gözlemine göre takdir et demiş.

HUMK 240. Maddesine göre hakim delilleri serbestçe takdir eder.

Bu hükümler varken doktrinin ve yargıtayın tanık beyanlarını kısıtlayan 240. maddeyi ihlal eden görüşlerine itibar edilmemeliir.

Aynı konuda tanığın da bir davası varsa hakim tanığı dinler serbest iradesine göre menfaatinin etkisiyle bu beyanı verme olasılığını zaten kendisi ortaya koyacaktır.

Unutulmamalıdır ki tanık beyanları takdiri delildir.

Şayet doktrine ve yargıtaya itibar edeceksek 240. madde havada kalmıyor mu?

Soruya cevap vermek gerekirse, işçinin sözleşmesinin haklı fesihini tanık beyanlarıyla ispatlamasında bence bir sıkıntı yoktur bununla beraber günümüz ekonomik koşullarında işsizliğin diz boyu olduğu mahalde işçinin sözleşmeyi haksız bir şekilde feshetmesi hayatın olağan akışına ters düşmekle beraber kimse haklı olmadığı bir davada davacı sıfatına erişemeyeceği ilkesinin ek yorumuyla haklılık ispat edilebilir...

Kolay Gelsin...