Mesajı Okuyun
Old 15-05-2008, 17:35   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Hukuk Genel Kurulu da teslim tanıkla ispat edilemez diyor:

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/13-875
K. 2002/885
T. 6.11.2002
• SATILAN MALIN İADESİ TALEBİ ( İspat Kuralının Malın Değerine Göre Tespit Edilmesi-Malın Değerinin Yüksek Olması Nedeniyle Teslim Savunmasının Yazılı Delille İspatının Gerekmesi )
• YAZILI DELİL ( Satılan Malın İadesinde İspat Kuralının Malın Değerine Göre Tespit Edilmesi-Malın Değerinin Yüksek Olması Nedeniyle Teslim Savunmasının Yazılı Delille İspatının Gerekmesi )
• MAL TESLİMİNİN İSPATI ( İspat Kuralının Malın Değerine Göre Tespit Edilmesi-Malın Değerinin Yüksek Olması Nedeniyle Teslim Savunmasının Yazılı Delille İspatının Gerekmesi )
• TANIK BEYANI ( Yazılı Delille İspatı Gerektiren Hususlarda Açık Muvafakat Olmadıkça Tanık Dinlenememesi )
1086/m.288,293
ÖZET : Dava, satılan malın iadesi talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, teslim hususunun tanıkla ispat edilip edilemeyeceği noktasındadır. Satılanın teslimi, hukuki işlem niteliğindedir. Bu nedenle ispat kuralı malın değerine göre tespit edilmelidir. Somut olayda, satış bedeli itibarıyla teslim savunmasının yazılı delille ispatı gerekir. Yazılı delille ispatı gereken hususlarda açık muvafakat olmadıkça tanık dinlenemez. Davalı teslim hususunu yazılı delille ispatlayamadığından davacı alıcının davasının kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 24.10.2000 gün ve 2000/88-2000/663 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 5.10.2001 gün ve 2001/7489-8820 sayılı ilamı ile ( ... Davacı, davalıdan kg. 118.000.- TL'den 5085 kg. pamuk satın alıp 600.000.000.- TL ödediğini, pamukların davacının istediği zaman teslim edilmek üzere davalı ambarında kaldığını, satın aldığı pamuğun teslim edilmesi için davalıdan talepte bulunduğunu, ancak teslim edilmediğini belirterek 5085 kg. 40 randıman birinci kırım, yağmur deymemiş pamuğun aynen teslimi, olmadığı takdirde 600.000.000.- TL'nin 29.10.1997 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, 27.10.1998 tarihli belgede 5085 kg. pamuğun davacıya satılıp bedeli 600.000.000.- TL'nin alındığının yazıldığını, ayrıca davacının pamuğun depoya konulup istenildiği zaman alıp götüreceğinin anlaşıldığını, bu belgedeki imzanın kendilerine ait olup, davacının pamuğu teslim alıp çırçır fabrikasına sattığını, ancak çırçır fabrikasından parasını alamayan davacının, pamuğu teslim almamış gibi talepte bulunduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece 28.10.1998 tarihli belgenin borç içeren bir belge olmadığı, davacının babası tarafından satın alınan pamuğun dinlenen tanık ifadelerine göre davalı tarafça alıcıya teslim edildiği, davacının bir talebi olacaksa babasından isteyebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; hükmün davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine dairemizin 2001/2817 esas 2001/3535 sayılı ve 5.4.2001 tarihli kararı ile onanmış, bu defa davacı taraf karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

Taraflar arasında 5085 kg. 40 randıman yağmur deymemiş kütlü pamuğun 600.000.000.- TL bedelle satıldığı, bedelin alındığı, ancak pamuğun alıcının istediği zamanda teslim edileceği konusunda uyuşmazlık yoktur. Bu husus imzası davalı tarafça kabul edilen 25.10.1998 tarihli belge içeriğinden ve davalının 25.2.2000 tarihli cevap dilekçesinden anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık satışa konu pamuğun sonradan teslim edilip edilmediği noktasındadır. Davalı pamuğu teslim ettiğini yasal delillerle kanıtlamalıdır.

Bu konuda açık bir muvafakat olmadıkça miktar itibarıyla HUMK. 288, 289. maddeleri gereği tanık dinletilmesi mümkün değildir. Davacı vekili 9.3.2000 ve 6.9.2000 tarihli dilekçelerinde davalının tanık dinletmesine muvafakatları olmadığını bildirmesine rağmen mahkemece tanık dinlenmek suretiyle pamukların teslim edildiği, davalının teslim yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabulü doğru değildir. Öte yandan davalının cevap dilekçesindeki kabulü ve 29.10.1998 tarihli belgenin içeriğine göre davalının 5085 kg. pamuğu satmasına karşılık satış anında teslim edilmediğinin açıkça anlaşılmasına rağmen, borç ikrarını içeren bir belge olarak kabul edilmemiş olması da isabetli değildir.

Yapılan bu açıklamalara göre satış sözleşmesinin davacı ile davalı arasında yapıldığının ve pamuğun teslim edilmemiş olduğunun anlaşılması, davacının 6.9.2000 tarihli dilekçesinde bedelin iadesi talebinden vazgeçtiği gözetilerek pamuğun aynen teslimine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken yanılgıya düşülerek onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile dairemizin 2001/2718 esas 2001/3535 sayılı ve 5.4.2001 tarihli onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, satılanın teslimi istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davacının 29.10.1997 tarihinde, pamuk ticareti yapan davalıdan 5.085 kg. kütlü pamuk satın aldığını, bedeli ödediğini, pamuğun davalının ambarında bırakıldığını, davacının istediği zaman pamuğıı oradan alabileceğinin kararlaştırıldığını, Kasım 1997 sonlarında davacının talep etmesine rağmen davalının satıma konu pamuğu teslim etmeyip oyaladığını ileri sürerek, pamuğun aynen teslimine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, satıma konu pamuğun, sözleşmeden kısa bir süre sonra davacı tarafından davalıdan teslim alınıp, dava dışı bir çırçır fabrikasına satıldığını, davalının teslim yükümünü yerine getirdiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Yerel mahkemenin, davalı tanıklarının beyanlarını esas almak suretiyle, satılan pamukların davacıya teslim edilmiş olduğu gerekçesine dayalı olarak verdiği davanın reddine dair karar, yüksek özel dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Davacının, bilahare ( kendisi istediğinde ) teslim edilmek üzere, cinsi ve nitelikleri belirtilen 5.085 kg. tutarındaki pamuğu davalıdan satın alıp bedelini peşin olarak ödediği hususu, içeriği ve 29.10.199$ tarihini taşımakla birlikte gerçekte 29.10.1997 tarihinde düzenlendiği çekişmesiz olan ve altındaki imza davalı tarafından kabul ediIen belge içeriğinden ve tarafların beyanlarından açıkça anlaşılmaktadır.

Bu belge içeriğine göre, taraflar arasında, satılanın alıcının istemi üzerine sonradan teslim edileceği bir satım akdi kurulmuş, satış bedeli peşin olarak ödenmiştir.

Görülmekte olan davada, davacı alıcı, sözleşmeden yaklaşık bir ay sonra talep etmesine rağmen, satıma konu pamuğun kendisine teslim edilmediğini ileri sürmüş; davalı ise teslim savunmasında bulunmuş ve bu savunmasını tanıkla kanıtlayacağını bildirmiştir.

Uyuşmazlık, somut olayda, davalı satıcının teslim edimini yerine getirdiğine ilişkin savunmasını, tanıkla kanıtlamasına usul hukuku açısından olanak bulunup bulunmadığı noktasındadır.

Bu noktada hemen belirtmelidir ki, satılanın teslimi bir "hukuki işlem" niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kuralları ( Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 288 ve devamındaki hükümler ) göz önünde tutulmalıdır. Eş söyleyişle, herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim işleminin tanıkla kanıtlanıp kanıtIanamayacağı da anılan hükümdeki senetle ( yazılı delille ) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir.

Yargıtayın kökleşmiş kararlan da bu doğrultudadır. ( Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.12.1974 gün ve esas: 1972/T-1545, karar: 1974/1369; 26.3.1997 gün ve esas: 1996/13-956, karar: 1997/233 sayılı kararları. )

Somut olayda, tarih ve satış bedelinin miktarı itibarıyla teslim savunmasının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 288. maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlanması zorunlu bulunduğu gibi aynı kanunun 293. maddesinde gösterilen, tanıkla kanıtlama olanağının tanındığı hallerden herhangi birinin varlığı da, davalı tarafça ileri sürülmemiştir.

Yine, somut olayda davacının teslim savunması yönünde davalının tanık dinletmesine açık bir muvafakati de yoktur. Tersine, davacı vekili buna muvafakat etmediğini açıkça bildirmiştir.

Bu durumda, davalı satıcı, dava konusu satılanı davacı alıcıya teslim etmiş olduğu yönündeki savunmasını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Mahkemenin bunarağmen dinlediği tanıkların beyanlarına itibar edilemez.

Açıklanan şekilde sunulmuş herhangi bir yazılı delilin bulunmadığı ise çekişmesizdir.

O halde teslim savunmasının davalı tarafından yasal delillerle kanıtlanamadığının kabulü ve uyuşmazlığın bu çerçevede çözülmesi, davadaki teslim isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.

Yerel mahkemece, açıklanan gerekçeye dayalı bozma kararına uyulması gerekirken, direnme hükmü kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.11.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.