Mesajı Okuyun
Old 05-05-2008, 17:34   #6
mutlakadalet

 
Varsayılan

Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir ki; ceza hukukunda, yasa koyucunun gerek yasada gerekse de yasanın gerekçesinde tip bir örnek belirleyip, gerçekleşecek olaylarda bu örneğe uygun davranılmasını istemesi kabul edilemez. Zira ceza hukukunda her olay nevi şahsına münhasırdır. Bu cümleden hareketle yasayı uygulayıcı, gerçekleşen olayın kendine özgü koşullarını göz önünde bulundurarak yasa koyucunun koyduğu kuralları uygulamalıdır.

Bu bakımdan yasa koyucunun 21.maddenin gerekçesinde vermiş olduğu örnek, ancak dayandığı madde hükmünün daha net anlaşılması cihetinde mütalaa edilebilir. Yoksa söz konusu örneğin yargıçlara yol göstermesi, verilen hükmün, bu örnek çerçevesinde tesis edilmesi düşünülemez. Yargıç, gerçekleşen olaya madde gerekçesinde belirtilen örneği uygulamayacak; yargıç, yasada yer alan hükmü olaya uygulayacaktır.

Şimdi olayımıza benzer birkaç örnek verirsek:

1. “A, arabasıyla hızlı bir şekilde seyir halinde olup trafik ışıklarına yaklaşmaktadır. Bu arada trafik ışıklarındaki gösterge birkaç saniye içerisinde yeşil yanan ışığın kırmızıya döneceğini göstermektedir. Kırmızı ışığa yakalanmak istemeyen A, süratini biraz daha artırmakta; bu arada yol kenarında bekleyen yayalar da karşıya geçmeye hazırlanmaktadır. A, yol kenarındaki yayaların karşıya geçmelerinden hemen önce ışıkları geçmek ister ve hızını biraz daha artırır; ancak tam ışıklardan geçmek üzereyken yola adımını atan bir yayaya çarpar ve yayayı yol kenarına savurur.”

2. “Atilla Şenyer, aracıyla İzmit’ten Sakarya’ya doğru hareket halindedir. Bu arada biraz ilerdeki trafik lambası yeşilden kırmızıya dönmüş, birkaç araç durmuş ve yol kenarında bekleyen birkaç yaya karşıya geçmeye başlamıştır. A ise yolun boş şeridinde süratini muhafaza ederek seyretmiş ve yoldan geçmekte olan birkaç yayanın karşıya geçmiş olacağını, geçmeseler bile onlara çarpmadan yoldan geçebileceğini düşünmüştür. Buna rağmen olumsuz sonuç gerçekleşmiş ve A, karşıdan karşıya geçmekte olan N’ye çarpmıştır.” (Gazetede yer alan haber çerçevesinde kurgulanmıştır)

3. “A, aracıyla seyir halindedir. Bu arada biraz ilerde araçlar durmuş ve yayalar mütemadiyen karşıdan karşıya geçmeye başlamıştır. Acelesi olan A, şeridin iyice kenarına, yol kenarına doğru yaklaşarak yoldan geçmeye çalışmıştır. Bu arada akan yaya trafiğini de fark eden A,yayaların kendisini fark edip kaçacağını düşünerek hızını azaltmamıştır. Üzerlerine süratle gelen aracı fark eden yayalar panik içinde sağa sola kaçmaya çalışmış; ancak ölüm ve yaralamayla neticelenen olumsuz sonucun gerçekleşmesi engellenememiştir.”

Özetle belirtmem gerekir ki; yolun genişliği, yol kenarında bekleyen yayaların sayısı gibi olaya göre değişebilecek birçok husus, failin psişik durumunun bilinçli taksir mi yoksa olası kast mı olduğunun tayin edilmesinde önem taşıyacaktır. Şimdi yukarıya yazmış olduğumuz olaylarda failin psişik durumunun nasıl oluştuğunu incelersek:

1. Söz konusu olayda fail, düşük ihtimalle de olsa olumsuz bir sonucun gerçekleşeceğini öngörmektedir; ancak bu sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmektedir. Söz konusu olaydaki veriler göz önünde bulundurulduğunda failin olayın gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmesi kabul edilebilirdir. Bu bakımdan olumsuz sonuç dolayısıyla fail hakkında bilinçli taksirden hüküm kurulmalıdır.

2. Söz konusu kazanın şehirlerarası yolda gerçekleşmesi kırmızı ışıkta karşıya geçecek olan yayaların az olacağına dair adi bir karinedir (Karşıdan karşıya geçen yayaların ne kadar olduğuna dair bir bilgi olmadığından mevcut veriler çerçevesinde yayaların sayısının az olacağı kabul edilmelidir). Bu karineden hareketle ve de yolun geniş olması sebebiyle araç sürücüsünün olumsuz bir sonucun gerçekleşmesinin düşük olacağına yönelik inancı kabul edilebilirdir. Söz konusu olaya ilişkin olarak araç sürücüsünün; “olursa olsun” şeklindeki psişik durumla hareket ettiğinin kabulü adalet duygularını zedeleyecektir. Bu bakımdan gerçekleşen olumsuz sonuç dolayısıyla araç sürücüsü hakkında bilinçli taksirden hüküm tesis edilmelidir.

3. Bu son olayda ise yolun durumu, yol kenarındaki yayaların kalabalıklığı göz önünde bulundurulduğunda, araç sürücüsünün; “yayaların kaçacağını düşünerek” olumsuz sonucun gerçekleşmeyeceği inancını taşıması kabul edilemez. Söz konusu olayda araç sürücüsü, kendisi bu şekilde dile getirmese dahi öngördüğü olumsuz sonucu kabullenmiş, gerçekleşecek olumsuz sonuca rıza göstermiş ve olursa olsun inancıyla hareket etmiştir. Bu bakımdan söz konusu olayda araç sürücüsü hakkında olası kasttan hüküm tesis edilmelidir.

Tartışmakta olduğumuz Yargıtay kararına konu olayda bilinçli taksirin uygulanması gerektiğini iki numaralı örnekten yararlanmak suretiyle belirttikten sonra alkolün etkisinin ne olacağını tartışırsak: “Yapılan alkol muayenesi neticesinde varılan sonuçta; araç sürücüsünün alkolün etkisi dolayısıyla reflekslerini kontrol etme kabiliyetini yitirdiği ve alkol alınmamış olsaydı, söz konusu olayda olumsuz sonucun gerçekleşmeyeceği söylenebiliyorsa, araç sürücüsü hakkında olası kasttan hüküm kurulmalıdır; ancak alkol muayenesi neticesinde varılan sonuçta; alkolün refleksleri kontrol etme kabiliyetine etki edecek boyutta olmadığı tespit ediliyorsa, araç sürücüsü hakkında bilinçli taksirden hüküm kurulmalıdır.”

Özet olarak tartışmakta olduğumuz olayda; alkol alarak reflekslerini kontrol etme kabiliyetini yitiren ve bu yüzden de aracını kontrol edemeyen ve olumsuz sonucun gerçekleşmesine sebep olan araç sürücüsü hakkında olası kasttan; alkol almasına rağmen reflekslerini kontrol edebilen; ancak buna rağmen olumsuz sonucun gerçekleşmesine sebep olan araç sürücüsü hakkında bilinçli taksirden hüküm tesis edilmelidir.

Saygılarımla.