Mesajı Okuyun
Old 02-05-2008, 14:10   #2
Av.Nilay TOPRAK

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1997/15-461
Karar: 1997/729
Karar Tarihi: 24.09.1997
ÖZET: Taraflar arasındaki satış vaadi şerhi ve cebri tescil kararı karşısında haczin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin uyuşmazlık istihkak davası niteliğinde değildir. Satış vaadi şerhinden sonra konulan haciz sonuç doğurmaz ve bu işleme karşı şikayet süreye bağlı değildir.
(1086 S. K. m. 76) (743 S. K. m. 919) (2644 S. K. m. 26) (818 S. K. m. 213, 214) (2004 S. K. m. 16, 96) (1475 S. K. m. 13, 14, 16) (2822 S. K. m. 2)
Dava : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla Mersin İcra Tetkik Merciince verilen 24.1.1997 tarih ve 1996/1402-1997/417 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 2.5.1997 tarih, 1997/15-201 Esas, 1997/417 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar : Bir arada öne sürülen olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak ve uygulanacak yasa maddeleri bulmak ve uygulamak doğrudan hakimin görevidir (HUMK madde 76).

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, satış vaadi şerhine ve cebri tescil kararına rağmen, taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkindir. O nedenle istem icra memurunun kararına yönelik şikayet olduğunda kuşku ve duraksamaya yer bulunmamaktadır. Gerçekte istihkak davaları genelde menkul mallar üzerinde haciz uygulaması sonucu açılmaktadır. Somut olayda, İİK'nin 96 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak davası niteliği görülmemektedir. Dahası şikayetçinin dilekçesinde de bu doğrultuda istek bulunmamaktadır. O halde Merci Hakimliğinin kararında şikayeti istihkak davası şeklinde değerlendirmesi doğru değildir. Uyuşmazlığın icra memuru işlemine karşı yapılan şikayet kabul edilip, bu hukuki mesele doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadine dair hak tapu kaydına işlenmekle aynı etkinlik ve aleniyet kazanmıştır (HGK 1992/14-719-1993/7 sayı ve 27.1.1993 tarihli kararı). Bu hak, MK'nin 919 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddesine göre 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilir. 5 yıl içerisinde devir gerçekleştiğinde satış vaadi şerhinden sonra konulan haciz sonuç doğurmaz. Sonuç doğurmayan bu işleme karşı İİK'nin 16/2. maddesi uyarınca her zaman şikayet olunabilir. Diğer bir anlatımla şikayet süreye tabi değildir.

Olayda, taşınmazın tapu kaydında borçlu G. S.ye ait payın satış vaadi sözleşmesi ile şikayetçiye satıldığına ilişkin 18.11.1992 tarihli şerh mevcuttur. Haciz ise bu şerhten sonra 5.2.1993 tarihinde konulmuştur. Açılan cebri tescil davası da 11.2.1993 tarihinde sonuçlanmış, 28.9.1993 tarihinde şikayetçi adına tapuda tescil işlemi yapılmıştır. Hal böyle olunca açıklanan yasal koşullar bu davada gerçekleştiğinden şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmeli, merci kararı bu nedenler altında doğru bulunduğundan onanmalıdır.

Sonuç: Şikayetçi vekilinin 4.6.1997 tarihli karar düzeltme isteminin kabulü ile sonucu doğru Mersin İcra Tetkik Mercii Hakimliğinin 1996/1402-1997/35 sayı 24.1.1997 tarihli direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda ONANMASINA, 24.9.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.