Mesajı Okuyun
Old 30-04-2008, 20:38   #3
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Ankara Barosu 30 Nisan 2008'de 16.30'da Ankara Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı ve ardından avukatlar cübbeleriyle Ankara Barosu Kültür Merkezi'ne yürüdüler, genç meslektaşımızın uğradığı saldırıyı sessizce protesto ettiler. Daha sonra ise Avukatların Güvenliği konulu panel yapıldı.

Ankara Barosu'nun yaptığı basın açıklaması aşağıdadır:

BASIN AÇIKLAMASI

Ankara Barosu Avukatları olarak genç bir üyemizi mesleğini icra ederken uğradığı silahlı bir saldırı sonucu yitirmenin derin acısı içindeyiz.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2008/80343 hazırlık numarasıyla yürütülen soruşturma evrakı içinde yer alan bilgilere ve olayın görgü tanıklarının anlatımlarına göre olay aşağıdaki şekilde gelişmiştir.

Alacaklı vekili müteveffa Cengiz Kaya tarafından, borçlu Yılmaz Ketenci aleyhinde yürütülen icra takibi aşamasında borcun ödenmemesi üzerine, olay gününden 15 gün önce borçlunun işyerinde haciz uygulanmış ve borçluya borcunu ödemesi için 15 gün süre verilmiştir. Verilen bu süreye rağmen borç yine ödenmediği için olay günü borçlunun işyerine daha önce haciz edilen malların muhafaza altına alınması için gidilmiştir. Haciz edilen mallar daha henüz muhafaza altına alınmadan müteveffa meslektaşımız Cengiz Kaya borçlunun silahlı saldırısına uğrayarak yaşamını yitirmiş, bilahare borçlu saldırgan aynı silahla bu kez kendisini öldürmüştür.

Hakkını arayan müvekkili adına müteveffa meslektaşımız Cengiz Kaya tarafından yürütülen işlemlerin tamamı yasaya ve hukuka uygundur. Avukat olarak müvekkiline karşı hukuki ve cezai yönden sorumluğu olan müteveffa Cengiz Kaya, olay gününden 15 gün önce, olay günü uygulanmasını talep ettiği haciz altına alınan malların muhafazasını sağlama hakkına sahip olduğu halde bunu yapmamış ve borçluya 15 gün süre vermek suretiyle gereken her türlü kolaylığı ve insani yaklaşımı göstermiştir.

Olayın oluşması bu şekilde olmakla, kimi basın organlarında olayla ilgili olarak yer alan aksine bilgiler gerçeğe uygun değildir.

Biz hukukçular, mesleğimizin özelliğinden olsa gerek, şiddeti, utanç temelinde değil, daha çok suçluluk temelinde değerlendiririz. Gerçekte ise şiddet, sadece bir suç değil, aynı zamanda ve hatta daha çok bir utanç, bir insanlık utancıdır.

Onun için genç meslektaşımız Cengiz Kaya’nın yaşadığı şiddet sonucu öldürülmüş olması, sadece bir suç değil, aynı zamanda ve hepimiz için bir utançtır.

Şiddet, şiddete uğrayanın, “ötekiliği” kabul edilen, saygı gören bir özne olmaktan çıkarılıp duygularına ve bedenine zarar verilebilecek ve hatta ortadan kaldırılabilecek bir nesne olarak ele alındığı ilişkisel bir eylemdir. Yaşanan her türden şiddetin kökeni; modern toplumun yarattığı tatminsizliğin, yalıtılmışlığın, ikiyüzlü bir ahlakın, saldırganlığın, ne aşkı, ne sevgiyi, ne arkadaşlıkları ve ne de dostlukları becerebilen bir toplumun damgasını taşır.

Öyle olduğu için bugün ülkemizde hemen her yerde ve pek çok ilişkide şiddet var. Sadece aşiret, töre, pusu, namus kültürü çocuklarının yaptıkları şiddet değil, aile içinde şiddet var, ikili ilişkilerde şiddet var. En az bunlar kadar vahim sayılabilecek olan umursamazlığın şiddeti, duyarsızlığın, istismarın şiddeti var. Cehaletin ve cüretin şiddeti, yanılgının, özensizliğin, dikkatsizliğin, sevgisizliğin, iftiranın, dedikodunun, yalanın şiddeti var.

Hukukun çizdiği sınırlar içinde kalmadığımız, nefretin ve şiddetin yerine yaşam sevgisini koymadığımız, koyamadığımız, onurlu bir yaşamın sağlanması için temel maddi koşulların tehlike içinde olmadığı bir güvenlik ortamını, hiç kimsenin başka birisinin amaçları için araç olarak kullanılmadığı adaletli bir toplum düzenini, herkese toplumun etkin ve sorumlu bir üyesi olma olanağını sağlayan özgür bir yaşamı sağlayamadığımız takdirde, bilmeliyiz ki, özgürlüğümüzü, sadece özgürlüğümüzü değil, vicdanımızı, aklımızı ve giderek insanlığımızı eksiltir ve hiç farkına varmadan bir tahakkümden bir başka tahakkümün kucağına itiliriz.

Bu duygu ve düşüncelerle değerli meslektaşımız Cengiz Kaya’nın vefatına neden olan bireysel şiddet de dahil olmak üzere her türden şiddeti, meşru dil ve yöntemleri kullanmak yerine şiddete başvuranları, başta yaşama hakkı olmak üzere diğer bütün hak ve özgürlükleri yok sayanları Ankara Barosu olarak esefle kınar, herkesi hukuka uygun davranmaya, dostluğa, kardeşliğe barışa, sevgiye, hoşgörüye katkı yapmaya, her türlü şiddete ve teröre karşı tavır almaya davet ederiz.

Saygılarımızla.

Ankara Barosu Yönetim Kurulu