Mesajı Okuyun
Old 30-04-2008, 11:57   #52
Av.muhittinköylüoğlu

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım;
Hayatının baharında olan meslektaşımız Cengiz Kaya'nın bir cinayete kurban gitmesinin üzerine değişik ve samimi duygularla yazılan metinleri haliyle üzüntü içerisinde okudum.Bu metinlerden bazı alıntılar yaparak kendimce yorumlarla meseleyi lişisel olmaktan ötede ele almak istedim.Bu konuya ilişkin düşüncelerimi yakın çevrem bilmekle birlikte sizlerle de paylaşmak istedim.
Görüşlerim bazı meslektaşlarıma ters gelebilir.Tepkiye de yol açabilir.Ancak popülist söylemler bugün için cazip olmakla birlikte uzun vadede ve hatta kısa vadedede hiç bir işe yaramayıp sadece insanların gönlünü almakta ya da beyan sahibini kısa sürelide olsa muteber kişi edebilmektedir.Ama şahsen hiç bir zaman bu davranış içerisinde olmadığımdan kendi doğrularımı söylemeyi tercih ederim.

Öncelikle bilgi,sayar ile aram iyi olmadığından alıntı bölümlerini ayırmayı beceremedim.kusura bakmayın.

İlk alıntı ile başlamak istiyorum.

(bugün bazı gazetelerin haberlerinin yorum bölümüne baktım.İnsanlar nedense bazı yerlerde meslektaşımızı haksız çıkarmış.İş te beni bu zihniyet üzüyor.Biz alacaklının haklarını koruduğumuz için toplumun bazı bilinçsiz kesimi tarafından haksız görülüyoruz.)

yerinde bir tespit çevremde de bir çok insan icra işi yapan avukatların insanların üzerine fazlaca yüklendiğini adeta canlarını almaya çalıştıklarını bu derece bir baskının insanları anlamsız bir tepkiye yönelttiğini söylüyorlar.Peki hiç haklı yönleri yok mu.Özellikle taksitçi mağazaların ve kapıdan satış yapan firmaların icra işlerinde uygulanan usulsuzlükleri bilenlerimiz mutlaka vardır.halkımızın saflığından ve cahilliğinden yararlanarak haksız menfaat elde eden bu tür kişi ve firmaların işini yapan ve bilerek yapan meslektaşlarımızın meselenin bu hale gelmesinde bizlerin kötü bir sıfatla anılmasında hiç mi katkıları yoktur.Bu konuda konuşmamaya ve görmemeye ne kadar devam edeceğiz.Avukat ne yapsın ekmek parası üç kağıdı yapan o değil demek çözüm müdür.

(Bizi bizden başka kimse düşünmüyor.Bizi meslek örgütümüz bile düşünmezken vatandaşların düşünmemesi normal karşılanabilir.Her saldırı sonrası barolar birliği tarafından yapılan etkisiz bir basın açıklaması sonrası unutulup giden meslektaşlarımız.Gerçektende merak ediyorum

Bu beyan son derece doğrudur.Meslek örgütlerimiz bizi düşünmezken vatandaşın anlayış göstermesini beklemek yersizdir.Meslek örgütlerimiz mesleğin ve meslektaşların sorunlarından tamamen uzaklaşmış ya ulusu ya da devleti kurtarma derdine düşmüşlerdir.Biraz da daha küçük hedefler gözeterek daha mütevazi alanlara yönelseler eminim çok daha faydalı ve etkili olacaklardır.Ama ne yazık ki Baro seçimleri dönemlerinde esas olarak ortaya çıkan gruplar ya bir siyasal düşüncenin baroda etklin kılınması ya son türk devletini yıkılmaktan kurtarmayı ya ab taraftarı ya da karşıtı olmayı yada türbanı yasaklama veya serbest bıraktırmayı temel hedef olarak ele almaktadır.Bu konularda insanların tabiki görüş ve önerileri olmalıdır.Ancak bizim avukatlar olarak termel hedefimiz günlük geçim ve mesleki sorunlarımızdır.Bu sorunlara ilişlkin olarak ise seçim dönemlerinde beyanda bulunan olmadığı gibi seçim sonrasında çalışan da yoktur.Ama ne acıdır ki günlük sorunlardan şikayetçi olanlarda seçim dönemlerinde bu şikayetlerini unutup yine ülkenin ve halkının yüksek menfaatleri??? doğrultusunda bildik vaatlerde bulunan grupların peşinden gitmeyi tercih etmektedirler.!!!

(Meslek örgütümüz etkin olarak ne zaman harekete geçip gerek görülürse bu konuda önlem alınması amacıyla hükümet temsilcileriyle muhalefeti bırakıp görüşme ne zaman yapılacak diye çok merak ediyorum...)

Bunun cevabını ben vereyim esasen hepimiz de biliyoruz.Hiç bir zaman .Asla ve kata.Çünkü meslek örgütlerimizin sayın büyüklerinin daha önemli ve büyük işleri var.Bizim küçük mesleki sorunlarımız ile ilgilenmeye vakitleri yok.Dikkatinizi çekerim.Meslek örgütü yöneticilerimiz çoğunlukla mesleki ve maddi anlam da sorunlarını halletmiş kendilerine siyasal ikbal arayan herhangi bir partiden milletvekili olabilmenin imkanını arayan şartlarını temin etmeye çalışan kişilerdir.Onun için böyle küçük ve şahsi ??? meselelerle uğraşamazlar.yaparlar bir basın açıklaması yazılı olarak olur biter.

(İşte bu habere gerçekten çok üzüldüm.İki insan hayatını kaybettti.Keşke daha farklı olabilseydi.)

Bu arkadaşımızla aynı duygu ve görüş içerisindeyim.İki insan hayatını kaybetti ikisininde yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

(Mesleğe başladığımdan beri,icra memuru ile birlikte müvekkilin alacağını tahsil etmek için ticari taksi ile borçlunun evinden işyerinden kavga dövüşle haciz yapmanın muhafaza yapmanın ne kadar saçma ve yıpratıcı bir şey olduğunu düşünür dururum ve bu durum bir meslektaşımın canına mal oldu.Söylenecek hem çok şey var hem de hiçbirşey yok.)

Bu arkadaşımız meseleyi son derece doğru olarak belirliyor.Bizim ne işimiz var elin evinde hangi hak ve yetki ile bu eve kişilerin özel alanlarına giriyoruz.Evin sahibi bizim dışarı çıkmamızı istediğinde hangi yasal kurala dayanarak girdiğimizi beyan edebileceğiz.Bu durumda bizi kendi konutundan zor yolu ile atmaya çalışan kişiye yasal hakkını kullanma deme hakkını nereden bulacağız.Artık konut dokunulmazlığını ihlal suçu işyerleri için de oluşabileceğinden esasen insanların işyerlerine girmek hakkımız da yoktur.Bu hak ve yetki icra memuruna tanınmış özel bir yetkidir.
Arkadaşlar ceza muhakemesi işilemi için bile dikkatinizi çekerim bir eve girilmesi belirli usul ve yasal işleme tabidir.İnsanların evine işyerine senden alacaklıyım ya da alacaklının vekiliyim diyerek girmek hakkınız yoktur.

(Bizim işimizi yaptığımızı ne zaman anlayacaklar?Avukat ne demek ne zaman öğrenecekler?)

Ben şahsen bizim yaptığımız işi anlayabilmiş değilim.Avukat hacze gidip insanların evi yada işyerindeki eşyaları toplama memurumudur.


(Sorunun toplumsal boyutunu sorgulamaktan geri kalmayarak,birlik somut bir takım çözüm yolları üretemez mi?)
evet mesele budur.Ama baroların gündemlerinde bu mesele yoktur.

(Hacze giden avukatın mutlaka ama mutlaka güvenlik eşliğinde gitme zorunluluğunun yasaya eklenecek bir madde veya ne bileyim çıkarılacak bir yönetmelikle zorunlu hale getirilmesi gibi.)

Bir kez daha söylüyorum.Avukatın haciz mahallinde ne işi vardır.Bu görev icra memurunundur.Ama türkiyenin gerçekleri diyebilirsiniz.ve haklısınızda temel hedef ten sapmadan bir takım düzenlemeler yapılabilir.

(Bunları yazarken şunu da düşünmüyor değilim:Haciz sırasında güvenlik ilk iş olarak neden borçlu veya haciz mahallinde bulunan diğer şahısların üstlerini , haciz için gelmiş olan memur , avukat veya alacaklıya saldırma olasılığına binaen aramaz.)

İşte bu olmadı .kişi hak ve özgürlükleri yasaya aykırı olarak sınırlanamaz.ve bir yasaya dayanmadan da sınırlamaz.bugün borlunun derseniz yarın mavi gözlülerin öbürsügün kısa boyluların diğer gün eski sabıkalıların sonraki gün traş olmayanları daha sonra da suçluların avukatlarının diyerek nereye gideceği belli olmayan ve güvenlik kavramından başkaca kavramlara itibar etmeyen faşizan düşüncelerin içerisinde boğulşursunuz.Ben bir avukata yakıştıramadım.


(Hiç unutmuyorum,bir ara haciz sırasında borçlu ileri geri konuşmaya ve üzerime yürümeye başlamıştı,kapının önünde sadece duran polise "adamın saldırmasını mı bekliyorsunuz ilgilensenize" demiştim,icra memuru ve polislerden duyduğum yanıt "ortamı germeyelim olmuştu".)

Mesleki tecrübemle icra memuru ve polisin yanlış yapmadığını düşünüyorum.Empati kavramını unutmayalım.Ve insanların psikolojisini anlamaya çalışalım.yıllar önec bir hacze gitmiştim.Eve halkı yataktan geç kalkmış ve kıyafetleri ev haline uygundu.yarı uykulu bir genç kapınındışında durduğum için gelip yaptığımız niye geldiğimiz sorduğunda haciz için dedim.Ulan ben buradan mal lacak adamı öldürürüm alnının ortasından mıhlarım deyip koşarak odaya gidip geldi.Elinde silahı icra memuruna doğrulttu .hiç bir şey yapmadık hemn özür dileyp döndük.polise gittik bir ekip arabası ile döndük.Gencin elindeki silah ruhsatlı ev kayınpederinin kendisi misafir ve genç bir insandı.kendince kayınpederinin evinde karısının babasını korumuştu.Şikayetçi olmadık olayı yumuşatarak meseleyi hallettik.Empati yoluna gitmeye çalıştık.Şikayetçi olsak.olayı gersek bu genç silahını kullanabilirdi.kendisi bir milli futbocu idi.tanınmış bir sima idi.Mesleki hayatı zarar görürdü.Bunun da bana ya da topluma faydası olmazdı.Kendisi o an ki psikoloji ile bu eylemi gerçekleştirmişti.üstelik kayınpederinin borcunu da kendisi ödemişti

(Sabah sabah bu haberi okumak yüreğimi ezdi resmen,somut önleyici tedbirler alınmadıkça da yüreğimiz daha çok ezilecek.Yirmi beş yaş..Bu yaş başkasının hakkını yasal yollarla takip etmekten başkaca bir suçu(!)olmayan meslektaşımızın ölümünü daha da iç kanatıcı kılıyor..)

Bu duyguları ciddi olarak paylaşıyorum.Özellikle 20 yaşında bir çocuk babası olarak.


(Hakkikaten ne zaman insanlarımız kendi kusurlarını başkasında görememeye başalayacak.Ödenmemiş borcunun sorumlusu kendisi, başkasından hıncını çıkarıyor.)

Meseleyi böyle ele almayı da doğru bulmuyorum.Olayda fail olan şahıs sadece ödenmemiş borcunun sorumlusu olup borçlulara her şey müstehaktır gibi bir anlayışa yönelmeyi doğru bulmuyorum.Biz hemen hepimizin dediği gibi taraf değil avukatız.Borcun tahsil edilip edilememesi de bizim değil alacaklının sorunudur.


(yürütmenin ve yasamanın yersiz, faydasız ve dayatmacı politikasının vatandaş üzerindeki mali güçlüklere yol açması, bu güçlüklerin ise psikolojik ve sosyolojik olarak bazı dinamitleri ateşlemesinin doğal bir ürünüdür. Her olayı eleştirirken, her muhakemeyi yaparken, nedenlerine inmeden yapmak, sorgusuz infaza benzer. Dolayısıyla; bir hukukçuya yaraşan, hadiselere objektif bir şekilde yaklaşmak ve olayı çözümlemektir. Bizim amacımız olayın nedenlerini bularak bu nedenleri yok etmeye çalışmaktır. Yani; niyetimiz sineği öldürmek değil, bataklığı kurutmak olmalı)

Sorun da çözümün ilkesel yolu da bu beyan da gizlidir.

(Yazık. Diyecek başka bir şey bulamıyorum, çok şey söylenebilecekken.)
sorun biraz da denilecek şeyleri dememekten sotunu başkaca yerlerde aramaktan sağlıklı çözümler önerememekten kaynaklanmaktadır.

(avukatın vekil sıfatıyla hareket ettiğini halkımızın öğrenmesi çok zor olacak galiba.)

Önce avukatların kendileri vekil sıfatı ile hareket ettiklerini öğrenseler daha sağlıklı olacaktır kanaatindeyim.Bu konuda şüphelerim var.tabi böyle hareket edememelerinin maddi sebepleri de var.Ancak bu mazeret olmamalıdır diye düşünüyorum.Zira hepimiz biliyoruz ki icrada ücreti vekalet tahsilatla orantılı oluyor.Bu da bizleri bazen taraf haline getiriyor.Alacağı mutlaka ve her halukarda tahsil etmeye çalışıyoruz.Bu da yanlıştır kanaatindeyim

(İcra takiplerinde alacaklı avukatı düşman gibi görülüyorsa o zaman takipleri icra müdür ve yardımcıları yapmalıdır, madem alacağını rıza ile ödemeyen alacaklıdan devlet organları yoluyla alacak tahsil ediliyor öyleyse gerçekten devlet organları eliyle yapılsın ve avukatlar basit bir kavganın kurbanı olmasın. Avukatlar hacze gitmek zorunda kalmasın. Bu sözlerim sesli düşünerek ifade edilmiş sözlerdir, olur mu olmamalı mı bilmiyorum ama çözümü konuşmaya bir an önce başlamamız zorunludur.)

Olur özge arkadaşım hem de zaten doğrusu budur.Sadece bu konuda hiç kafa yormadığımız için meselye doğru bakamıyoruz.

(olaya başka karışanların olup olmadığı tespit edilmelidir.sapık ruhlu dengesiz bir insanın kurbanı oldu...görevi başında şehit düştü...tüm sapık ruhlu insanları kınıyorum...bundan sonra borçlulara dha acımazsız mı olmak gerekiyor...)

Bu arkadaşımızın beyanları kabul edilebilir değildir.Bir avukata da yakışmadığını düşünüyorum.Avukat olmak bize insanlara hakaret etmek özgürlüğü tanımaz.yada onların acılarını görmemeyi.Sonra ne demek borçlulara acımasız olmak.adamın evindeki kırık dökük eşyasını aldıktan sonra bir de canınımı alacaksın.

(Sağlıklı düşünme yetisini kaybetmiş bir insanın niye o duruma düştüğünden niye avukatların güvenliğinin sağlanmadığına kadar o kadar çok soru var ki cevap bekleyen..)

Evet sağlıklı düşünemeyen evine ekmek getirme (bizim gibi) mücadelesi verirken ayağı tökezleyen insanın durumunu görmezden gelir isek ne sorunu anlar ne de çözüm bulabiliriz.


(Gazetede haberi okuyunca gerçekten çok üzüldüm.Ancak arkasından neden böyle olduğunu da sorguladım kendimce.Söylenebilecek çok şey var ve aslında acımız tazeyken inmeli derinlere.Belki daha kolay bulunabilir yanlışlar ve kolay itiraf edebiliriz hatalarımızı)


evet arkadaşlar önemli olan ve çözümü sağlayacak olan acımız taze iken soruna ilişkin sağlıklı fikirler üretebilmeltir.Kendi hatalarımızı da itiraf ederek.
Ben bir örnek vermek istiyorum.
Mesleğe ilk başladığım dönemlerde müvekkilimin yüklü bir alacağı için hacze gittim.250 civarı işçi çalıştıran bi,r fabrika idi.haciz yaptık bilahare muhafaza da yapıldı.daha sonra satış istendi.Ama satışı isteyen bizden önce muvazalı olarak haciz yaptıran borçlunun kendisi idi.Bu muvazalı işlem üzerine haliyle kızgınlıkla borçlunun evine giden bir arkadaşımız evdeki malum buzdolabı tv.vs. değerli eşyalar ile telefonu (o zamanlar haczedilebiliyorduk ve etkili oluyordu) haczedip muhafaza yapmış.Müvekkilim o zamanlar çok büyük bir kumaş tüccarı idi.Sıkı bir anaplı ve sermaye yanlısı olduğunu ve benimde gençliğimde kendince solculuk iddiam olduğunu da söylemeliyim.
Müvekkil hacizden haberdar olunca beni arayarak utanmama yol açan şu beyanda bulundu.
-Muhittin insanların ticari hayatlarında iniş çıkışlar olur ben sana adamın evine git demedim.Onun ticari hayattaki başarısızlığı ve batması çoluk çocuğunun güç koşullara düşmesini evlerinden buzdolabının tv. sinin alınmasını telefonunun kesilmesini gerektirmez.hem biliyorsunki İİK da haczedilemezliğe ilişkin kurallar var sen komünist olmasan bile İİK gereği bu malları haczetmemen gerekir diye düşünüyorum.Lütfen adamın mallarını iade et başkası kaldırırsa o onların sorunu olsun ama biz kaldırmayalım.(adam hukuka vakıf bir vatandaş idi)
Adamın hakkındaki çek şikayetinden de müvekkilin talebi ile vazgeçip mallarını iade ettik ama doğrusu ben utandım.
saygılarımla

bu işte arkadaşlar yaptığımız meslek ve faaliyetlerin maalesef anlamı bu oluyor.
yani avukat, hukukçu olarak görülmüyor

yasa gereği kamu görevi ifa eden avukatın,görevi başında ve görevinden ötürü öldürülmesi,yani şehit edilmesi,yasal olarak ailesine bir takım tazminatların ödenmesini gerektirmez mi?