Mesajı Okuyun
Old 23-04-2008, 15:41   #6
Themis99

 
Varsayılan

Sayı Hukukçu1985,
Umarım sorunu çözmüşsünüz, ancak çözmemiş olma ihtimaline binaen ;

Öncelikle görev yönünden dikkat etmeniz gereken bir husus var.Yargıtay Eser sözleşmelerinden kaynaklanan sorunların çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğunu düşünmekte ve bu yönde karar vermektedir.
Olayınızda görevli mahkemeler belirttiğiniz üzere genel mahkemelerdir.
Tüketici Hakem heyetine dahi müracaat etmeniz doğru olmayacak , en azından size zaman kaybettirecektir.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

E:2006/6624
K:2006/6807
T:23.11.2006

Eser Sözleşmesi
Ayıplı Mal
Zamanaşımı
Nispi Vekâlet Ücreti

Özet:
Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, satım akdinde uygulanan Borçlar Kanunu 'nun 215. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Ayıplı eser nedeniyle, Borçlar Kanunu'nun 125. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde dava açılabilir.
Zamanaşımı nedeniyle davanın reddi halinde, değeri para ile ölçülen uyuşmazlıklarda nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir.

818 s. Yasa m. 125,215,363
2886 s. Yasa m. 87,126/son

Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Dava, eser sözleşmesinin ayıplı ifası nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Davacı idare ile davalı yüklenici arasında eser sözleşmesi mevcuttur. İşin kesin kabul onay tarihi 21.11.2000 olup, dava 08.05.2006 tarihinde açılmıştır. Dava nedeni olarak yüklenicinin ayıplı malzeme kullandığı, kasıt ve ağır kusuru ile sözleşmeye aykırı imalat yaptığı ileri sürülmüştür.
Mahkemece, 2886 sayılı Yasa'nın 87 ve BK'nın 215/3. maddelerine dayanılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Yüklenici ile iş sahibi arasındaki ilişki teslim tarihinde son bulmuştur. Bu tarih, kesin kabulün onay tarihidir. 2886 sayılı Yasa'nın göndermede bulunduğu BK'nın 363. maddesi, aynı Yasa'nın 6763 sayılı Yasa'yla değişik 126/son maddesi hükmü karşısında uygulanamaz hale gelmiştir. Eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaflarda, satım akdinde uygulanan BK'nın 215. maddesinin tatbiki mümkün değildir. BK'nın 126/son maddesi hükmünce de yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş, bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç 5 yıllık zamanaşımına tabi olacaktır. Buna göre yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmediği ve ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı iş meydana getirmiş olduğu haller madde kapsamı dışında bırakıldığından bu gibi durumlarda BK'nın 125. maddesinde yer alan 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir.
Ortaya çıkan hasar ve arızaların niteliklerine göre yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru bulunup bulunmadığı, ayıplı malzeme kullanılarak ayıplı iş meydana getirilip getirilmediği bilirkişi incelemesiyle tespit edileceği ve kesin kabulün onay tarihine göre 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği gözetilerek, tarafların delillerinin toplanması, davanın esasının incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulup inceleme yapılmadan yanlış değerlendirme ve eksik incelemeyle davanın zamanaşımı yönünden reddi doğru olmamıştır.
2- Öte yandan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde zamanaşımı nedeniyle ret halinde farklı bir ücret düzenlemesi yapılmadığından, değeri para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı lehine yasal dayanağı gösterilmeden makro vekalet ücretine hükmedilmesi de kabul şekline göre yerinde görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle karar bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenler ile tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (1.) bentteki sebeplerle davacı yararına, (2.) bent uyarınca davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 23.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Alıntı:
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

E:2004/7298
K:2005/6856
T:15.12.2005

İTİRAZIN İPTALİ

2004 s. IİK m. 67

Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki davalı vekili ta rafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış ol makla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Dava, İcra İflas Yasası'nın 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, borçlu davalının icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir.
İcra takibine dayanak alınan ve davacı yüklenici tarafından keşide olunan ve davalı iş sahibine gönderilip tebliğ olunan 24.08.2002 tarihli ve 520433 numaralı faturada yapıldığı ileri sürülen işler ile işlerin birim fiyatları ve toplam tutarı gösterilmiştir. İcra takip alacaklısı davacı, 7.693.600.000 TL. iş be deli alacağından 1.850.000.000 TL. tutanndaki kısmının davalı tarafından ödenmiş olduğunu kabul ederek 5.843.600.000 TL. asıl alacak ve fatura ta rihinden itibaren hesaplanan 431.776.000 TL. işlemiş temerrüt faizinin top lamının tahsili istemiyle Marmaris İkinci İcra Müdürlüğü'nün 2002/1193 takip sayılı dosyası üzerinden; adi takip yoluyla başlatmış olduğu icra takibine ya sal süresi içinde borçlu davalının vaki itirazı üzerine İcra İflas Kanunu'nun 66. maddesi hükmü gereğince icra takibi durmuş ve aynı Yasa'nın 67. maddesi hükmünde öngörülen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde bu itirazın iptali davası açılmıştır.
Yanlar arasında yazılı sözleme yapılmadığı ve ancak dava ve icra takibi ne dayanak alınan faturada gösterilen işlerin yapımına yönelik olarak yanlar arasında sözlü sözleşme yapıldığı çekişmesizdir. Tarafların açıklamaları, dosyadaki bilgi ve belgeler ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; fa turada gösterilen tüm işlerin davacı yüklenici tarafından yapılmış olduğu so nucuna varılmaktadır. Davalı iş sahibi, Marmara İkinci Noterliği aracılığıyla davalıya gönderdiği 18.09.2002 tarihinde tebliğ olunan ihtarıyla yapılan işlerin ayıplı olduğunu ve bazı işlerin eksik bırakıldığını davacıya bildirmiştir.
Borçlar Yasası'nın 355. maddesi hükmünde tanımlandığı üzere, yanlar arasındaki akdi ilişki bir "eser sözleşmesi" olup, eserdeki ayıpların belirlen mesi işlemi ve ihbarı Borçlar Yasası'nın 359, 360 ve 362. maddeleri hüküm lerine göre yapılmak gerekir. Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserinin ayıplı olması durumunda, açık ayıplarda Borçlar Kanunu'nun 359, gizli ayıplarda 362. maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde Borçlar Kanunu'nun 360. maddesinde tanınan haklan iş sahibi kullanabilir. Eserin tesliminden sonra iş sahibi işle rin olağan gidişine göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve bo zukluğu varsa yükleniciye bildirmek zorundadır. Tersi durumda yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulmus olur. Ancak kasten sakladığı bozukluklarla usulüne uygun yapılan gozden geçirmede farkedilemeyecek ayıplar icin yuklenicinın sorumluluğu devam eder. Eger meydana getirilen eserin teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile varolan bozukluğu görülmemişse ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Ayıp sonradan orta ya çıkarsa iş sahibi öğrenir öğrenmez yükleniciye derhal bildirmek zorunda dır. Somut olayda da, az yukanda belirtilen ihtarla yükleniciye davalı tarafın dan bildirilen ayıpların dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarına göre değer lendirilmesi halinde "gizli ayıp" niteliğinde olduğu ve süresinde ihbar olunduğu sonucuna vanlmaktadır.
İş bedeli taraflar arasında önceden kararlaştırılmadığı gibi, iş bedelinde de uyuşmazlık bulunduğundan, yapılan işlerin bedelinin Borçlar Yasası'nın 366. maddesi hükmüne göre belirlenmesi gerekmektedir. O halde, yukarıda ki açıklamalar da gözetilerek mahkemece yerinde keşif yapılarak uyuşmaz lık konusu işibilir bilirkişi aracılığıyla Borçlar Yasası'nın 366. maddesi hükmü gereğince işin yapıldığı tarih itibariyle piyasa rayiçlerine göre iş bedeli belir lenmeli, yapılan iş bedelinden varsa ayıplar sebebiyle nefaset farkı saptana rak bedelden düşülmeli ve ayrıca davalı tarafından davacıya iş bedeline mahsuben ödeme yapılmışsa yapılan ödemelerin de indirilmesi sonucu da vacının hak ettiği iş bedelinin ödetilmesine karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeden düzenlenen yetersiz bilirkisi raporuna gore karar veril mesi bozma nedenidir. Az yukanda acıklandıgı uzere, dava, icra takıp konu su asıl alacağa yönelik olarak açılmış olduğu halde, mahkemece HUMK.nun 74. maddesi hükmüne aykırı olarak takip konusu işlemiş temerrüt faizi tuta rını da kapsar şekilde davanın kabulüyle davalının itirazının iptaline karar ve rilmesi de doğru olmamıştır. Yine Borçlar Yasası'nın 104/son maddesi hük müne aykırı olarak temerrüt faizine temerrüt faizi uygulanmasını doğurur şe kilde mahkemece karar verilmiş olması, kabul şekli bakımından da doğru değildir.
İcra İflas Kanunu'nun 67. maddesi hükmü gereğince, icra takip alacaklısı yararına icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için anılan Yasa hük münde öngörülen tüm koşulların birlikte gerçekleşmiş olması ve bu kapsam da dava ve takip konusu alacağın likit yani borçlu davalı tarafından belirle nebilir olması gerekir. Somut olayda, iş bedelinin yanlar arasında uyuşmaz lık konusu olması sebebiyle hak edilen iş bedeli tutarının mahkemece yapı lacak yargılama sonucu belirlenmesi gerektiğine göre, davacı alacağı belir lenebilir değildir. llK.nun 67. maddesi hükmüne aykırı olarak mahkemece davacı yararına icra-inkar tazminatına hükmedilmesi de yanlış olmuştur.
Yukarıda açıklanan tüm bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının temyiz itirazlarının ka bulüne ve hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 15.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Göreve ilişkin olarakta;

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

E:2005/4425
K:2005/4339
T:18.07.2005

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, istirdat istemiyle 4077 sayılı Kanuna dayanılarak, tüketici mahkemesi sıfatıyla Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesine açılmış, mahkemece 22.9.2004 tarih 2002/477 E. 2004/900 K. sayılı kararıyla, Adana'da Tüketici Mahkemesinin faaliyete geçtiginden bahisle görevsizlik kararı verilmiş, tüketici mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/e maddesinde tüketici "bir mal ve hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır. Kanunun amacı da 1. maddesinde açıklanmıştır. Söz konusu Kanun, hazır bir mal veya hizmeti satın alarak, onu günlük yaşamında kullanan veya ondan yararlanan kişiyi korumak için cıkarılmıştır. Başka bir anlatımla, satım aktine konu oluşturan, tüketime yonelik dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri kanun kapsamına alınmıştır. Aksinin düsünülmesı durumunda üst duzey teknoloji ile gerçekleştirilen, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar sonucu acılan davaların da tüketici mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu durum Kanunun amacına uygun düşmez.
Somut olayda uyuşmazlık, koltuk takımının sipariş edilenden farklı nitelik ve desende imal edildiği iddiasından kaynaklanmıştır. Taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesine dayanmaktadır. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin eser sozleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanması hukuken mümkun değildir. Daire'mizin yerlesik kararları bu doğrultuda oldugu gibı, Hukuk Genel Kurulu da 26.2.2003 tarih 2003/15-127 E. 2003/102 K. sayılı kararında aynı görüşü benimsemiştir.
Bu durumda tüketici mahkemesince görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermesi yerine işin esasının incelenerek karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 18.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Tazminata ilişkin olarak
Alıntı:
'' Borçlu umumiyet itibariyle her kusurundan sorumludur. Bu mesuliyetin vusati işin hususi mahiyetine göre az veya çok olabilir. Hususiyle iş borçlu için bir faideyi mucip olmadığı surette ,mesuliyet daha az şiddetle takdir olunur.
Alıntı:
Haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler ,kıyasen akde muhalif hareketlerede tatbik olunur. ''
hükmünü havi bulunan Borçlar Kanunu 98 ve devamı maddelerine dayanılabileceğini düşünmekteyim.
Çalışmalarınızda başarılar.