Mesajı Okuyun
Old 11-04-2008, 08:59   #8
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Aslında bu konuda birkaç tartışma konusu vardı. Ama isimlerini anımsayamıyorum. İfa edilen işlerin bedelini istemek için sözleşmeye gerek yok. Delil tesbiti ile işin rayiç değerini belirleyip bu bedelin alacak davası ile istenmesi mümkündür,işin müvekkiliniz tarafından yapılıp teslim edildiğine dair keşif,tanık delilleri yeterlidir. Eser sözleşmesi şekle tabi olmamakla birlikte,şartları ile ilgili olarak yapılmış sözleşme içeriğinin,eldeki fotokopi sözleşme ve karşı yanın sözleşme aslını alıkoyarak hileli davranışta bulunduğu ve bu nedenle olay(sözleşme kapsamı) hakkında tanık dinletme imkanı olabileceğinden; ifa edilen sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceğine dair iddia ve savunma faydalı olur. Karşı yanın edimini kabul eden taraf,sözleşme bulunmadığı iddiasında bulunamaz. Sözleşmenin bulunduğu eylemli olarak ortadadır. Üstelik işin rayiç bedelini isteyebilmek zaten mümkün olduğundan sözleşmeye dayanmaya bile gerek yoktur.

Ama hiç tereddüt etmeyin,işi yapıp teslim eden müvekkilinizin bu işlerini teslim alan ve fiilen kurulan sözleşmeye dayalı olarak ücret ödeme borcu doğan karşı tarafın bu ücreti ödemekten kurtulma imkanı olmayacaktır. Hatta sözleşme aslını sakladığı için " özel belgeyi gizlemek " suçundan kendisini savcılığa verebilirsiniz. Sözleşmenin aslının onda neden kaldığı,müvekkilinizde fotokopisi de olduğu için bu olayları ve gelişmeleri tanıklarla kanıtlayarak " özel belgeyi gizlemek/yoketmek" suçundan hakkında soruşturma açtırabilirsiniz. Soruşturma en azından onu dürüst davranmaya itecek bir baskı oluşturur. Kanıtlanabilirse de hakkında kamu davası açılır.
----------------------------------------------------------------------------------------
" Bir sözleşmenin taraflarından birisi,o sözleşmenin ifa olunacağı konusunda o güne kadar süregelen davranışları ile karşı tarafa tam bir güvence vermiş ve karşı taraf ta sözleşmenin yerine getirileceği inancına bağlanarak kendisine düşen edimleri yerine getirmişse,artık sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması niteliği taşır ve yasal himayeden yoksun kalır. " HGK 6.6.1979 1978-14-190 1979/799 K
----------------------------------------------------------------------------------------
--Sağlığınca bakma sözleşmesinin varlık kazanabilmesi ,miras sözleşmesinin biçiminde(resmi şekilde) yapılmasına bağlıdır. Burada biçim geçerlilik koşuludur. Ne var ki edimin yerine getirilmesine karşın biçim eksikliğini ileri sürmek MK m 2 ile çelişir.
Davacılar yanlar arasında kurulan sözleşme ilişkisi uyarınca üçüncü kişiyi sağlığınca bakıp gözetmiş ve böylece edimlerini yerine getirmiş iseler,artık somut olayda biçim eksikliği tartışma konusu yapılamaz. MK m 2 buna engeldir. Üstelik MK m 2 bu olasılıkta biçim eksikliğini giderir. (13.HD 10.11.1980 T 5020-5684)

Aynı doğrultuda,kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ile ilgili karar : (14.HD 7.5.1985 T 8820 E 3269 K ve
15.HD 6.11.1980T 2148 E 2279 K)

Evlatlık Sözleşmesi ile İlgili :

" ... genel kural böyle olmakla birlikte şekil eksikliği veya bozukluğu nedeniyle sözleşmenin iptali isteminde bulunmak hakkında Medeni kanunun 2. maddesinin :
... herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.. hükmü uyarınca dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacak bir biçimde kullanılmaması zorunludur. Olayda evlatlık sözleşmesi resmi şekilde yapılmamış ise de taraflar evlat edinenin ölümüne kadar sözleşmenin gereklerini (adi yazılı sözleşme) geçerli olduğu düşüncesi ile yerine getirmişler ve davacılar ancak evlat edinenin ölümünden sonra sözleşmenin sözleşmenin iptali için mahkemeye müracaat etmişlerdir. Davacıların bu davranışı hakkın kötüye kullanılması olup yasal bakımdan korunmaya değer görülemez. " (HGK 2.10.1970 1971/2-180-1043)