Mesajı Okuyun
Old 09-04-2008, 08:30   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Kamulaştırma davalarında intifa hakkı ile ilgili bir durumla karşılaşmadım ama, bedel üzerinden devam eden intifa hakkından TMK da yer alan tüm hükümleri aynen uygulamaya devam edersek;

genel kural: infa hakkı süresince doğal ve hukuki semereler(faiz vs) intifa hakkı sahibine aittir.(TMK.m.804 ve 805)
2/3 İntifa hakkı sahibine, 1/3 kuru mülkiyet sahibine ait olacağına dair hiçbir hukuki dayanakla karşılaşmadım.

Tabiki taşınmaz üzerinde paydaşlık varsa ve pay üzerinde intifa hakkı varsa,pay'ın oranı kadar bir haktan söz edebiliriz.

Yani benim hukuk mantığım şunu diyor: İntifa hakkı sahibi, taşınmazın tamamı üzerinde bir intifa hakkı varsa tamamı kadar yararlanır, kısmi yararlanma hakkı varsa o kısım kadar yararlanır. Ne kadar ekmek o kadar köfte.

T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 1997/10616
K. 1997/11846
T. 8.12.1997
• İNTİFA HAKKININ BEDEL ÜZERİNDE DEVAM ETMESİ ( Kamulaştırılan Taşınmazda İntifa Hakkı Bulunan Kişinin )
• FAİZ TALEP HAKKI ( Kamulaştırılan Taşınmaz Üzerinde İntifa Hakkı Bulunan Kişinin )
• KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZ ÜZERİNDE İNTİFA HAKKI BULUNAN KİŞİ ( Faiz Talep Hakkı )
2942/m.11,14
ÖZET : Taşınmaz üzerindeki intifa hakkı, kamulaştırma ile bedele intikal ettiğinden, intifa hakkı sahibi, intifa payına tekabül eden ve bankaya yatırılmış bulunan artırım bedelinin fiilen gerçekleşmiş bulunan faizini, bedel artırım davası açmamış olsa bile talep etme hakkına sahiptir.

DAVA : Dava dilekçesinde davacı idarenin davalıya borçlu bulunmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde taraflar adına gelen olmadı. Evrak üzerinde inceleme yapılarak tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.

KARAR : Davacı, 282 parselin kamulaştırılması sebebiyle bir bedel arttırımı davası açmamış ise de, Yargıtay’ca da onanan mahkemenin 21.12.1993 gün ve 1992/744- 1993/938 sayılı kararında yasaya uygun biçimde davalının intifa haklarına sahip olduğu paya tekabül eden arttırılmış bedelin bankaya yatırılmasına karar verilmiştir.

Kamulaştırma ile birlikte intifa hakkı, taşınmazdan bankaya yatırılan bedele intikal etmiştir. Bu durumda davacı kesinleşen hüküm gereği intifa hakkına tekabül eden bedel bankaya yatırılmış ve bu suretle karar gereği yerine getirilmiş ise, bu meblağa fiilen tahakkuk eden faize müstehak olacaktır. Diğer taraftan para bankaya idarece yatırılmamış ise davacı, bu paranın yasal faizini davalıdan isteyebilir.

İntifa hakkı sahibi bedel arttırım davası açmamış ve bu suretle bedelin intifaına ( faizine ) hükmedilmemiş ve yatırılan bedelle ilgili olarak davalı idare veya paranın yatırıldığı banka nezdinde paranın nemalandırılması ile ilgili bir talebi bulunmamış olduğuna göre dava dilekçesinde belirtildiği gibi nitelendirilmiş ( belli süre ile vadeli ) faiz isteyemez ise de, yukarıda açıklandığı gibi paranın bankaya yatırılmış olması halinde fiilen tahakkuk etmiş faizi, bankaya yatırılmamış ise, tahakkuk ettirilecek yasal faizi isteyebilir. Bu nedenle tahkikat ikmal edilip belirtilen bu esaslar dairesinde davacının borç miktarı saptanarak hüküm kurulması gerekirken davacının borcu bulunmadığının tesbitine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Mahkeme kararında sözü edilen Yargıtay 18. Hukuk Dairesi kararlarında, intifa hakkı sahibi kişilerin bankaya yatırılan paranın faizinden yararlanmayacaklarına dair bir husus mevcut olmayıp, görülen bedel arttırımı davasında davacı olmadıkları için o davada lehlerine hüküm kurulamayacağına ilişkindir. Oysa bu davada, davalının intifa hakkı sebebiyle bankaya mahkeme kararı gereğince yatırılması gereken paranın intifaını oluşturan faizini istemesi sözkonusudur.

Nitekim Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin Yargıtay Kararlar Dergisinin Ekim 1997 sayısında yayınlanan 1997/6124-7750 sayılı kararında da bu ilke kabul edilmiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 8.12.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.