Mesajı Okuyun
Old 07-04-2008, 16:54   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Sözettiğiniz Yargıtay kararları hep "mal beyanında bulunmamak (ya da nafaka hükmüne uymamak vb.) suçundan dolayı ceza verilebilmesi için ödeme emrinin (ya da icra emrinin) borçlu asile tebliğ edilmiş olması gerekirdi." şeklinde, olaya cezai açıdan, cezaların şahsiliği açısından bakan kararlardır. Bu kararların hiçbirinde "vekile tebligatın yanısıra asile de tebligat yapılabilir" şeklinde bir açıklık yoktur. (Siz böyle bir karara vakıfsanız, lütfen bizimle paylaşınız)


" ...merciin ilamda yazılı vekile icra emri tebliğ edilmedikçe takibin kesinleştirilemeyeceği yolundaki gerekçesi isabetlidir. Ayrıca asile de icra emri tebliğ edilmesinde kanunen mani hal yoktur. "12.HD.10.03.1976, 3376/5362 (ABD, 1976/4, s.758-759)

Alıntı:
İkincisi; aylar ya da yıllar geçse, takibin başında hem vekile hem aile tebligat yapmakla, vekile tebligat yapılmışken asile de tebligat yapılmasını istemek arasında ne fark vardır?

Esas olan vekile tebligat yapılmasıdır. Çünkü süreler vekile yapılan tebligat ile başlamaktadır. Takip yapılıp; aylar geçtikten sonra süreleri yeniden canlandırmak için 'olmadı bu defa da asile tebligat çıkarayım' demek, benim mantığıma ters geldi, hukuk mantığı ne der bilemem.

Saygılarımla