Mesajı Okuyun
Old 10-03-2008, 10:05   #1
ecesaka

 
Varsayılan Benim Masallarım...

Karanlık orman bakire tanrıça Athena misali saklardı kendisini onu görmeyi bilemeyen kör gözlerden. Yaşlı çınarlar, yaşlı kayınlar dallarıyla saklardı girişi, korurdu ormanın kuytularında gizli duran o el değmemiş, koklanmamış, öpülmemiş, okşanmamış özünü, ruhunu… Çınarların heybetleriyle sarmaladığı o girişleri geçse bile insanlar –ah o gözleri aç, hırsları çok insanlar- geçemezdi meraklı bakışları vahşi doğanın hüküm sürdüğü bu karanlık ormanı…

İşte orada yaşardı Alex… Ormanın özünün, ruhunun, o el değmemiş, koklanmamış ve hiç öpülmemiş sonsuzluluğunun, o bakire Lotus’un bulunduğu gizli gölde… Orada yaşardı Alex, elflerin ateş tanrısı… Orada… Nöbette… Sakınırdı ruhunu ormanın, görmeyi – anlamayı bilmeyenlerden… İşte orada… Suyundan içenin acılarını unutturan, o kuytu ve huzur dolu gölün kenarında… Lotus çiçeğinin altında…

Ve Lotus çiçeği… Ormanın özü, ormanın ruhu… Bilirdi kaç kuşun kanat çırptığını ve görürdü kaç geyiğin kim tarafından öldürüldüğünü… Ormanın gözü, ormanın ruhu… Geçmişin ve geleceğin bütün anılarını saklardı içinde. Bütün anıların ağırlığı, henüz ödenmemiş bedeller sarartırdı yapraklarını… Taşırdı ormanın geçmişini, bugününü ve yarınını sonsuzluğa… Ve Lotus çiçeği… Unutmak gölünün içinde, ormanın bütün hesaplarıyla baş başa… Beklerdi nymphesini, tamamlamak için özünün yarım kalmışlığını… Beklerdi nymphesini… Kaybolmuş çocuk nympheyi. Nesiller boyu anlatılacak tarihi aktarmak için. Bir gün Lotus çiçeği olması için…

Ben ise bir göl nymphesiydim, kaybolmuş uçurumlarda… Gezdim dünyayı, bulmak için ait olduğum Lotus çiçeğini ve o tenhaya saklanmış gölün bütün acıları unutturan suyunu… Ölesiye kaçardım erkeklerin hoyrat bakışlarından tanrıça Athena misali… Ve karanlık orman… Duyardım sesini rüyalarımda… Duyardım, çağırırdı kendisine ait olan bu kaybolmuş çocuk nympheyi…

Sesi ve yol kenarlarında beyaz çiçekleriyle beni selamlayan erik ağaçlarını izledim günlerce… Gösterdiler bana karanlık ormanı. Dünya… Büyük yuvarlak karmaşa… Seçimler, kararlar arasında insanın özünden uzaklaşılmış, insana benzemeyen “normal” standartları altında varlığını, aslını, özünü, ruhunu inkar eden ruhlar karmaşası… Yaralıydım, yorgundum bu gezi sona erip de, vardığımda karanlık ormanın ağaç dalları tarafından kapatılmış girişine… Bir nympheydim ben, maskelenmiş normal standartlarından daha fazla, daha fazla… Ve gölün özlemi… Acıları unutturan, tatlı bir gözyaşıyla geçmişi, bugünü ve yarını koruyan o mis kokulu Lotus’u doyuran gölün özlemi…

Korkuyordum… Korkuyordum karanlık ve bir o kadar da tehlikeli ormanın kuytularından… O kana hasret vahşi ayıların, domuzların, tilkilerin ve hatta kargaların varlığından… O kadar çok gezmiştim ki dünyayı… Kaybolmuş nymphe unutmuştu biraz da olsa ormanın kokusunu… Ve konuşmayı etrafında uçuşan serçelerle…

Bir göl nymphesiydim ben… Lotus’a aşık… Ve bilirdim sesini duydukça… Bilirdim oraya aittim. Karanlık ormanın heybetli çınarları… Adım attıkça fısıldadı yaprakları ve açıldı önümde kuytu ormana giden o karanlık yol… Bir adım, bir adım daha… Her adımda kalabalıklaştı yoldaşlarım… Ürkek tavşan, cesur aslan… En önde ise yol gösterici, doğru kurt… Yılanlar bile dosttu… Yılanlar bile dost… Bulana kadar Lotus’u ve bekçisi olan elfi…

İnsanlar… Ellerinde öldürücü silahları… Sesleri geliyordu, meraklı ve ihtiraslı… Arıyorlardı her yerde sonsuzluğa uzanan yolu; bakire Lotus’u… Sahiplenmek için, sadece kendi sonsuzlukları için koparacaklardı ormanın özünü, ruhunu… O mis kokulu Lotus’u…

Karanlık ormanın güçlü savaşçıları: Orman koruyucusu Athena, Artemis ve bir de Lotus bekçisi Alex… Çıkarlardı insan avına, duyduklarında karanlık ormana kirli ayakların değdiğini… Ellerinde okları, oklarından daha delici bakışları… O kuytu karanlıkta karşılaştık, heybetli çınarların şarkıları yeşile çalarken… Üçü de doğrulttu oklarını üzerime dile gelip anlatana kadar kurt kaybolmuş nymphenin acılarını, yaralarını… Ve işte Alex… Kuytu ormandaki bakire Lotus’un bekçisi… Elflerin ateş tanrısı Alex… Tuttu ellerimden ve sundu beni ait olduğum Lotus’a ve izin verdi öpmeme ormanı bakire Lotus’undan… Ve bütün vahşiliğiyle, günahlarıyla bir ormanın geçmişini üzerime giymeme… Ve gitti Alex, bir ormanı ve bütün güzelliğiyle Lotus’u ellerime emanet edip, karanlık ormana giren kirli ayakların sahiplerini öldürmeye…

Ben… Ben ki basit bir göl nymphesi… Karanlık ormanın en kuytusunda, ormanın özü – ruhu, bakire Lotus’un hemen yanı başında… Lethe ırmağının suyu misali berrak, içenin acılarını unutturan bu gölün başında bana ait olmayan bir geçmişin bedelini ödüyorum hüzünlü şarkılarımla… Lotus her zamankinden diri, her zamankinden dingin… Bir damla şekerli gözyaşı birikmiş yaprağında… Dudaklarımla emdiğim…