Mesajı Okuyun
Old 07-03-2008, 14:31   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

kamu mallarının haczedilmezliği ile ilgili bir karar:
--------------------


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı



TÜTÜNCÜ VE DİĞERLERİ/Türkiye Davası*

Başvuru No:74405/01
Strazburg
18 Ekim 2005

OLAYLAR
Başvuranlar Diyarbakır’da ikamet etmektedirler.
Başvuranlar Diyarbakır Belediyesi’nde sırasıyla 22 Mayıs 1998, 8 Nisan 1997 ve 17 Haziran 1998 tarihinden 4 Mayıs 1999 tarihine kadar işçi olarak çalışmışlardır.
Başvuranlar, 5 Mayıs 1999 tarihli Belediye Meclisi kararıyla işten çıkarılmışlardır. Belediye başvuranlara ne maaş ne de kıdem ve ihbar tazminatı ödemiştir.
Daha sonra başvuranlar Diyarbakır İş Mahkemesi’nde Valilik aleyhinde dava açmışlardır.
Diyarbakır İş Mahkemesi 11 Kasım 1999 tarihli kararla, Yılmaz Tütüncü’ye maaş olarak 604.507.000 TL, sosyal haklar adı altında 88.182.000 TL ve yargılama masraf ve harcamaları ile ücret masraflarından başka kıdem tazminatı olarak 138.752.795 TL ödenmesini kararlaştırmıştır. Ayrıca İş Mahkemesi Mehmet Eneze’ye 787.730.000 TL, 594.436.000 TL ve 367.913.000 TL ( Hükümet’e göre 175.182.070 TL) ve Nihat Yılmaz’a 557.606.000 TL ve 138.752.000 TL ödenmesine karar vermiştir. İş Mahkemesi bu miktarlara yasal gecikme faiz oranını eklemiştir.
Daha sonra başvuranlar, sözkonusu tazminatların ödenmesi amacıyla Valilik aleyhine icra davası açmıştır.
Başvuranlara hala herhangi bir ödeme yapılmamıştır.
Hükümet’e göre, 1998 yılı Bütçe Kanunu, İçişleri Bakanı’nın belediyelerde çalıştırılan geçici işçilerin listesini onaylaması gerektiğini öngörmekteydi.
15 Ocak 1999 tarihinde 10017 sayılı genelgesiyle İçişleri Bakanı sözkonusu yetkiyi valilere devretmiştir. Sözkonusu kararname uygulanarak, Diyarbakır Valisi belediyelerden geçici işçi listesinin verilmesini istemiştir. Cevap olarak Belediye 2 Ocak 1997 -20 Ekim 1998 tarihleri arasında belediye işçi başvurularının onaylanmadığını belirterek, bunun sonucunda aralarında üç başvuranın da bulunduğu 153 işçinin – tazminatları ödenmeden-sözleşmelerini iptal etmiştir.
* Dışişleri Bakanlığı Çok taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmiş olup, gayrıresmî tercümedir.
Sırasıyla 5 Ekim ve 28 Ağustos 2000 tarihlerinde, Nihat Yılmaz ve Mehmet Eneze dava açmışlar, banka hesaplarına ve bazı Belediye taşınmazlarına el konulmasını sağlamışlardır.
Belediye 3 Şubat 2001 tarihinde, infaz hakiminden kamu mallarının haciz edilemeyeceği gerekçesiyle verilen haciz kararının iptal edilmesini istemiştir.
Ceza infaz hakimi, 7 Şubat ve 4 Nisan 2001 tarihlerinde, 1580 sayılı Kanun’un 19§7 maddesine dayanarak, Nihat Yılmaz’ın istediği haciz işlemini, kamu mallarının haczinin mümkün olmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir.
Başvuranlar 9 Haziran 2003 tarihinde, Diyarbakır İş Mahkemesi’nin verdiği kararı uygulamadıkları, böylece yetkilerini kötüye kullandıkları gerekçesiyle Belediye aleyhinde Diyarbakır Savcılığı’na şikayette bulunmuşlardır. Sözkonusu şikayet önce Valiliğe daha sonra müfettiş tayin eden İçişleri Bakanlığı’na iletilmiştir.
Müfettişin hazırladığı raporun ardından 6 Mayıs 2002 tarihinde, Diyarbakır Belediye Başkanı ve Muhasebecisi hakkında, İş Mahkemesi kararını yerine getirmedikleri ve görevleriyle bağdaşmayan bir pazarlık konusu yaptıklarından dolayı, yetkilerini kötüye kullandıkları gerekçesiyle kovuşturma yapılmıştır.
HUKUK AÇISINDAN
I. 1 NO’LU EK PROTOKOL’ÜN 1. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
Başvuranlar, Diyarbakır Belediyesi’nin işsonu tazminatını ödemede gecikmesi nedeniyle sözkonusu tazminatın değer kaybettiğinden ve Devlet borçlarına uygulanan gecikme faizinin yetersiz kaldığından şikayetçi olmakta, bu itibarla 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesini ileri sürmektedirler.
Hükümet, mülkiyet hakkının kamu menfaatine dayanan kısıtlama ya da sınırlandırmalara tabi olabileceğini ileri sürmektedir. Hükümet, başvuranların mülkiyet hakkının ulusal makamlar tarafından kabul edildiğini ve bu durumda, uyuşmazlığın Diyarbakır Belediyesi’nin mali sıkıntıları ile ilgili olduğunu hatırlatmaktadır. Diyarbakır Belediyesi, işten çıkarılan diğer işçiler gibi başvuranların geçerli alacaklarının bulunduğunu kabul etmiştir. Müzakerelerin ardından işten çıkarılan bazı işçilere ödemeler taksitle yapılmıştır. Ayrıca Hükümet, aynı zamanda enflasyona karşı mücadele politikasını ortaya koymasına karşın, uygulanan faiz oranının enflasyonun üzerinde olduğunu savunmaktadır. Hükümet AİHM’nin içtihadına atıfta bulunarak, 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesinin ekonomik reform ya da sosyal adalet tedbirlerinin yürütülmesi gibi “kamu yararı” meşru amaçlar piyasa değerinin altında bir ödemenin yapılması yönünde olduğunda her halükârda tazminatın tümünün ödenmesini öngörmediğini ileri sürmektedir.
AİHM, içtihatlarından doğan ilke uyarınca, istenilebilir olduğu yeterince ortaya koyulduğunda, 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi uyarınca, bir “alacak”, “mülk” olarak nitelendirilebilir ( Bkz. Yunanistan rafinerileri Stran ve Stratis Andreadis-Yunanistan. 9 Aralık 1994 tarihli karar, A serisi, no: 301-B, s. 84, § 59, ve Bourdov-Rusya, no: 59498/00, §40, CEDH 2002-II). Mevcut davada bu durum sözkonusudur.
AİHM ayrıca, Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın borcunu ödemede gecikmesinin, talep edilebilir bir “alacağı” olan kişinin finansal kaybını artırdığını ve özellikle bazı Devletlerde paranın değer kaybetmesi gözönüne alındığında, bu durumun kişiyi belirsiz bir duruma soktuğunu vurgulamaktadır (Bkz. Akkuş-Türkiye, 9 Temmuz 1997 tarihli karar, 1997-IV, s.1310, § 29).
AİHM bu davada, başvuranların, Diyarbakır Belediyesi tarafından işten çıkarıldıktan sonra, Belediye aleyhinde Diyarbakır İş Mahkemesi’nde dava açtıklarını gözlemlemektedir. Başvuranlar davayı kazanmış ve İş Mahkemesi başvuranların her birine yasal gecikme faiz oranıyla birlikte tazminat ödenmesini kararlaştırmıştır.
Ardından başvuranlar, belediye aleyhine haciz işlemi başlatmışlardır. Mevcut ulusal mevzuat gözönüne alındığında, başvuranlar Diyarbakır İş Mahkemesi tarafından verilen kararın infazını elde etme durumunda değillerdi. Dolayısıyla dosyada bulunan unsurlardan Belediye’nin başvuranlara sözkonusu tazminatları hala ödemediği ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde verilen kararın infazını reddederek, ulusal makamlar başvuranların hakları olan tazminatları almalarını engellemektedirler. Bu bakımdan Hükümet inandırıcı hiçbir açıklama getirmemektedir. Ancak Diyarbakır Belediyesi’nin mali sıkıntıları böyle bir eksikliği haklı gösteremez (sözüedilen Bourdov, § 41).
Sonuç olarak, 1 No’lu Ek Protokol’ün 1 maddesi ihlal edilmiştir.
II. AİHS’NİN 13. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
Başvuranlar, iş sonu tazminatlarının Belediye tarafından ödenmesini sağlayabilecek etkili iç hukuk yolu bulunmadığından şikayetçi olmaktadırlar. AİHS’nin 13. maddesini ileri sürmektedirler.
1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi alanında varılan sonuç gözönüne alındığında, AİHM bu hüküm çerçevesinde sorunun ayrıca incelenmesinin gerekli olmadığına kanaat getirmiştir.
III. AİHS’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA
AİHM, başvuranların, avukatlarına 21 Nisan 2005 tarihinde gönderilen iadeli taahhütlü mektupta dikkatlerine sunulmasına rağmen AİHM İçtüzüğü’nün 60. maddesine uygun olarak hiçbir adil tazmin talebinde bulunmamışlardır. Bu koşullarda AİHM, bu bakımdan başvuranlara tazminat ödenmesine gerek olmadığına kanaat getirmektedir.
BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK AİHM OYBİRLİĞİYLE,
1. 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiğine;
2. AİHS’nin 13. maddesine dayanan şikayetin incelenmesine gerek görülmediğine;
Karar vermiştir.
İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM İçtüzüğü’nün 77§§ 2 ve 3 maddesine uygun olarak 18 Ekim 2005 tarihinde yazıyla bildirilmiştir.