Mesajı Okuyun
Old 20-02-2005, 14:25   #19
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sayın Hakalmaz,
Beni yanlış anlamışsınız.

Elma ile armuttan başlayacak olursak, "insan sağlığı"na verilen değer
kadarını henüz hak etmeyen "insan haklarından" bahsediyoruz. Nöbetçi
doktorlara ücret ödeniyor olması dışında bir fark göremiyorum burada.
Bu da olsa olsa Adalet Bakanlığı'nın ayıbıdır.

İkincisi ve daha önemlisi, avukatın gece vakti savcıya ulaşması,
maalesef yanlış anladığınız üzere savcının polisin elinden "avukatı"
kurtarması için değil! Sanığı kurtarmak için! Çok şükür
avukatlar "polisin eline düşecek" durumda değiller henüz. Yani bu
anlamda kendi söküğümüzü dikebiliyoruz.

Üçüncüsü ve en önemlisi savcının olaya "cepten" müdahele edebilmesi
değil konumuz. Savcı ile şahsi tanışıklığım, evine gitmişliğim,
telefon no alıp vermişliğimiz yok ise BEN AVUKAT OLARAK SAVCIYA NASIL
ULAŞACAĞIM GECENİN O SAATİNDE? Soru ve sorun bu işte Sayın Hakalmaz.
Kolluk size ulaşmış, ulaşmamış, siz olaya cepten müdahele etmiş ya da
etmemişsiniz ne fark eder? Ben ulaşabiliyor muyum? Mesele bu.

Gece vakti gitmek zorunda olduğunuz otopsiler iyi güzel de, ölülere
gösterilen ihtimam kadarını da mı hak etmiyor bizim canım "sağ"
vatandaşlarımız?

Yazınızın bütününden şunu anlıyorum. Siz nöbeti, müracaat savcılığı
olarak görüyorsunuz. Elbette gecenin üçünde, kapınızın önünde elinde
şikayet dilekçesi ile bekleyen vatandaşlardan bahsetmiyoruz. Sizden
(yani nöbetçi savcıdan) beklenen, nasıl ki gerektiğinde kolluk size
ulaşabiliyorsa vatandaş ya da onun avukatı da aynı şekilde
ulaşabilmeli, gerektiğinde müdahalenizi ya da kararınızı talep
edebilmeli. Sabahı beklemek zorunda kalmamalı.

Anlatmaya çalıştığım bu Sayın Hakalmaz.

"Fırat kenarında kaybolan koyun"lar kadar ilgi bekliyor vatandaş
savcılarımızdan.
Bunu unutmayalım lütfen.

Sevgilerimle...
Av.Hakan EREN
İstanbul Barosu