Mesajı Okuyun
Old 28-02-2008, 15:21   #5
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 1989/6101
Karar: 1990/285
Karar Tarihi: 25.01.1990

ÖZET: Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için haksız eylemin sadece suç niteliğinde bulunması yeterlidir. Eylemi işleyen hakkında kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması gerekli olmadığı gibi sanığın mahkumiyet kararından sonra ölmüş olması halinde buna engel değildir. Çünkü mirasçılar ölenin külli halefidirler. Davalıların zamanaşımı def'inin reddine karar verilerek işin esasının incelenmesi gerekir.

(818 S. K. m. 60)

Dava: Taraflar arasındaki haksız eylemden doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı yönünden reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:

Karar: Dava, haksız eylemden doğan manevi tazminat isteğidir. Çıkan bir çatışmada davalıların o tarihte henüz bekar olan ve ergin bulunan oğlu İdris 13.3.1983 tarihinde davacıların yakını Yusuf'u öldürmüştür. Aynı çatışmanın içerisinde fakat Yusuf'un öldürülmesinden sonra davacıların Mahmut da fail İdris'i öldürmüştür. Bu durumda; C. Savcılığınca, sanık İdris ölmüş bulunduğundan Yusuf'un katledilmiş olmasından ötürü takipsizlik kararı verilmiştir. 20.11.1987 kaydiye tarihli dilekçe ile açılan bu davada husumet failin kanuni mirascılara bulunan ana ve babasına yöneltilmiştir. Davalılar cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmuşlardır. Mahkemece İdris hakkında bir kamu davası açılmadığı gibi bir ceza da verilmemiş olması karşısında Borçlar Kanununun 60. maddesinin 2. fıkrası uyarınca daha uzun olan ceza zamanaşımının uygulanamıyacağı benimsenip olay günü ile davanın açıldığı gün arasında bir yıldan fazla bir süre geçmiş olmakla aynı maddenin birinci fıkrası uyarınca davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

Oysa, Borçlar Kanununun 60. maddesinin 2. fıkrası hükmü; tazminat davasının, ceza kanunları gereğince süresi daha uzun zamanaşımına tabi cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş olması halinde o zamanaşımının mutlak surette uygulanmasını buyurmaktadır. Davaya konu olan olayda da zararı doğuran eylem, cezayı gerektirmektedir. Ancak, failin ölmüş bulunması karşısında üzerinde durulacak yön daha uzun olan ceza zamanaşımının onun mirasçıları hakkında da uygulanıp uygulanamayacağındadır. Dairenin E.1981/11922, K. 1981/13786 sayılı ve 25.12.1981 günlü kararı ile E. 1986/4736, K. 1986/5453 sayılı ve 8.7.1986 günlü kararı ve diğer birçok kararlarında belirtildiği gibi ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için haksız eylemin sadece suç niteliğinde bulunması yeterlidir. Eylemi işleyen hakkında kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması gerekli olmadığı gibi sanığın mahkumiyet kararından sonra ölmüş olması halinde buna engel değildir. Çünkü mirasçılar ölenin külli halefidirler. Gerçekten onlar Medeni Hukuk bakmından miras bırakandan daha iyi bir hukuki duruma malik değildirler (Bkz. Mustafa Reşif Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 1981, Sh. 1618 ve Dr. A. Becker, İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Cilt: 6, Borçlar Kanunu Çevirisi, l. Kısım, Genel Hükümler, Sahife 360).

O halde davalıların zamanaşımı def'inin reddine karar verilerek işin esasının incelenmesi gerekirken olay gününden itibaren bir yıl içerisinde açılmamış olduğundan söz edilerek davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 25.1.1990 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************