Mesajı Okuyun
Old 10-02-2008, 13:45   #3
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Sayın üstadın,görüşlerini destekleyen ve aynı doğrultuda HGK kararını paylaşıyorum.
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2002/15-168
Karar: 2002/200
Karar Tarihi: 20.03.2002
ÖZET : Dosya içeriğine göre inşaat ruhsatının alınması, sözleşmede aksi kararlaştırılmadığından, davacı iş sahibine aittir. Davacı iş sahibi ise, ruhsat almadığından, yapımı suç teşkil eden kaçak inşaatla ilgili olarak davalı yükleniciyi edimini yerine getirmeye zorlayamaz. Davacı iş sahibinin açtığı davanın reddine dair hüküm, bu gerekçe ile doğrudur. 3194 sayılı İmar Kanununa göre; her türlü bina yapımı, yerel idarelerden izin alınmasına bağlıdır. İmar Kanununa aykırı yapılan her türlü inşaatın yıkılması gerekeceğinden, yaratılan değerlerin hukuken korunması söz konusu olamayacağı gibi, yıkılacak yerlerle ilgili olarak iş bedeli de, yasaya aykırılık devam ettiği sürece talep edilemez. Bu durumda, kaçak inşaatın ruhsata bağlanıp yasal hale getirilmesi halinde yüklenicinin iş bedelini talep hakkı saklı kalmak üzere, birleşen davanın da bu aşamada reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiştir.
(818 S. K. m. 360, 361) (3194 S. K. m. 32)
Dava: Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat-itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.11.2000 gün ve 1998/505 E- 2000/630 K. sayılı kararın incelenmesi davacı karşı davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 31.05.2001 gün ve 2001/465-2948 sayılı ilamı ile; ( ...1- Dosya içeriğine göre inşaat ruhsatının alınması, sözleşmede aksi kararlaştırılmadığından, davacı iş sahibine aittir. Davacı iş sahibi ise, ruhsat almadığından, yapımı suç teşkil eden kaçak inşaatla ilgili olarak davalı yükleniciyi edimini yerine getirmeye zorlayamaz. Davacı iş sahibinin açtığı davanın reddine dair hüküm, bu gerekçe ile doğru olduğundan, davacı karşı davalı iş sahibinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir."
2- 3194 sayılı İmar Kanununa göre; her türlü bina yapımı, yerel idarelerden izin alınmasına bağlıdır. İmar Kanunu, kamu düzeni ile ilgili olup, emredici hükümler taşımaktadır. Bu nedenle, mahkemelerce re'sen gözönünde bulundurulmalıdır. İmar Kanununa aykırı yapılan her türlü inşaatın yıkılması gerekeceğinden, yaratılan değerlerin hukuken korunması söz konusu olamayacağı gibi, yıkılacak yerlerle ilgili olarak iş bedeli de, yasaya aykırılık devam ettiği sürece talep edilemez.
Bu durumda, kaçak inşaatın ruhsata bağlanıp yasal hale getirilmesi halinde yüklenicinin iş bedelini talep hakkı saklı kalmak üzere, birleşen davanın da bu aşamada reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. .. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: 1- İlk hükmü temyiz etmeyen davalı birleşen dosya davacısı İsmail Kaya vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz isteğinin reddine, 2- Davacı birleşen dosya davalısı Nuri Çalışkan'ın temyizine gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: 1- Davalı birleşen dosya davacısı vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yararı yokluğundan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2- Davacı-birleşen dosya davalısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.03.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Dava konusu uyuşmazlık BK.nun 355 ve onu izleyen maddelerinde düzenlenmiş eser ( istisna ) sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, birleştirilen davanın davacısı yüklenici ( müteahhit ), işçilik ücretinin ödenmediği iddiası ile bu bedelin tahsilini isterken, asıl davanın davacısı olan iş sahibi ise, sözleşmeye aykırılık iddiası ileri sürerek yükleniciden tazminat istemektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire'nin mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararını bozma gerekçesi, tarafların iddia ve savunmalarında yer almayan bir gerekçe ile yani eser sözleşmesine konu olan binanın ruhsatsız olarak inşa edilmiş olması nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu'na aykırılık teşkil ettiği, bu hususun ise kamu düzenine aykırılık oluşturması nedeniyle bu davanın dinlenemeyeceğine dayalı bulunmaktadır. Kamu düzenine aykırılık halinin mahkemelerce kendiliğinden gözetilmesi kuralı ilke açışından doğru ise de, somut olayların özelliği de mahkemelerce re'sen dikkate alınması gereken hususlardandır. Zira, Türk Medeni Kanunu'nun 4 ncü maddesi uyarınca hakim, durumun gereklerini yada haklı sebeplerini gözönünde tutarak hukuka ve hakkaniyete göre karar verebilecektir.
Kentlerin düzenli ve sağlıklı bir şekilde yerleşmesini ve gelişmesini sağlamaya yönelik olarak çıkartılan 3194 sayılı İmar Kanunu'na göre, imar planlarının düzenlenmesi ve uygulanması kamuya yani yerel yönetimler ( Belediyeler/Valilikler ) ile bunlara müdahale hakkı tanıyan ilgili Bakanlığa yani Devlet'e ait asli görevlerdir. Bu görev öncelikle Devlet tarafından yerine getirildikten sonra kişiler de bu düzenlemelere mutlaka uyacaklardır. Aksi halde hiçbir hak iddia etmeleri mümkün olamaz.
Direnme kararında yer alan bilgilere göre, dava konusu inşaat İstanbul'un Sultanbeyli İlçesi'nde olup, ilçenin kısa sürede nüfus yoğunlaşması ile köy iken ilçe haline dönüştüğü, İlçe'nin Büyükşehir Belediyesi sınırlarını içine alınmamış olması nedeniyle imar planının oluşturulamadığı, Sultanbeyli Belediyesi tarafından yapılan imar planlarının ise, idari yargı kararları ile iptal edildiği ve bu şekilde ilçenin Adliye binası dahil tamamen kaçak yapılaşma niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, bu tür yapılaşma içinde oluşup, gelişen ve ilçe statüsüne kavuşturulan bu yerleşim yerine Kamu, gerek Yerel Yönetim, gerekse Devlet olarak her türlü kamu hizmetini vermekte bu yapılara elektrik ve su bağlamakta olup, kısacası bu tür yerleşimi reddetmemektedir. Üstüne üstlük, Devlet yargı erkini dahi bu tür bir yapıda sürdürmektedir. Böyle bir yerleşim yerinde yapılan inşaattan dolayı taraflarına sadece alacak-borç talep hakları yani kişisel haklar tanıyan bir eser sözleşmesinin geçersiz sayılması ve özellikle yüklenici açısından bu sözleşmenin geçersiz kılınarak, ruhsatsız bina sahiplerinin sebepsiz zenginleşmelerine yol açacak şekilde, bu tür davaların dinlenmesinin mümkün olamayacağı hakkındaki yargısal kararın, Anayasa'mızın 36 ncı maddesinde ifadesini bulan, kişinin hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkına uygun düşmediği kanısı ile sayın çoğunluk görüşüne katılmıyor ve ülkemizin en büyük ve seçkin bir kenti olan İstanbul'un İlçe statüsünü kazanmış bir yerleşim beldesindeki yapılaşma çarpıklığını, bunun sonucu olarak da Devlet'in Yürütme ve Yargı erklerinin içine düşmek zorunda kaldıkları çelişkiyi belirtmek amacı ile bu karşı oy görüşümü açıklamış bulunuyorum.

(KAYNAK: Av. Talih UYAR)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************