Mesajı Okuyun
Old 06-02-2008, 19:19   #6
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1982/1-267
Karar: 1984/474
Karar Tarihi: 25.04.1984

ÖZET: Yargıtay yıllardan beri köklenmiş ve kurallaşmış uygulamalarında, davacının dava konusunu temliki halinde devralan kişinin, davalının muvafakatına ihtiyaç olmaksızın davacının yerine geçip, onun hak ve yetkilerni kullanacağını açıkça vurgulamıştır. Bu bakımdan , dava konusunun davacı tarafından temliki halinde maddede öngörülen seçimlik hakkın davalıya ait olduğu ve bu hakkın kullandırılması suretiyle davanın çözüme bağlanması için direnme kararının sadece bu yönden bozulması gerekmiştir.

(1086 S. K. m. 186)

Dava: Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Şile Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 25.3.1981 gün ve 1973/27 E., 1981/28 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay birinci Hukuk Dairesinin 2.7.1981 gün ve 1981/7452 - 8619 sayılı ilâmı ile;

(...Dava konusu taşınmazı, davanın açılmasından sonra satış yolu ile iktisap eden Mustafa'nın, bayileri tarafından açılan işbu davayı takip etme isteğinin Usulün 186. maddesi hükmü gereğince kabul edilerek davanın esasının görülmesi gerektiği düşünülmeden, taşınmazın el değiştirdiğinden ve bu nedenle konusu kalmadığından bahisle reddine karar verilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden : Davacılar vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava konusu taşınmazın, davanın açılmasından sonra davacı tarafından Mustafa adlı üçüncü kişiye satıldığı ve mülkiyetin adı anılan kişiye geçirildiği konusunda bir uyuşmazlık yoktur.

Yerel Mahkeme, (...Dava konusu taşınmazın el değiştirdiğinden ve bu durumda davanın konusu kalmadığından bahisle...) davanın reddine karar vermiş; Özel daire ise, (... Dava konusu taşınmazı, davanın açılmasından sonra satın alan Mustafa'nın bayileri tarafından açılan işbu davayı takip etme isteğinin Usulün 186. maddesi hükmü gereğince kabul edilip, davanın esasının görülmesi gerektiği...) gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Görülüyor ki, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık dava konusu şeyin, dava açıldıktan sonra davacı tarafından üçüncü kişiye temlik edilmesi halinde mahkemece yapılması gereken usulî işlemle ilgilidir.

Bilindiği gibi, ilerde doğacak bir çekişmede taraf olacakların münazaalı hak veya şeyi başkalarına devir ve temlik etmelerine yasal bir engel yoktur. Bir hakka veya bir şeye sahip olan kimsenin tasarruflarında serbest olması gayet doğaldır. Bu kural, tasarrufu sınırlayıcı bir durum söz konusu olmadıkça (Örneğin, bir ihtiyati tedbir kararı gibi), dava açılmasından sonra da geçerlidir. Bir diğer anlatımla ayrık durumlar hariç, dava sırasında dahi devir ve temlik serbestliği vardır. Bu ilkeyi gözeten Usul Yasamız da 186. maddede vekettiği bir hükümle, bir davanın açılmasından sonra dava konusunun gerek davacı ve gerekse davalı tarafından bir üçüncü kişiye devir ve temlik edilmesi halinde yapılacak usul işlemini düzenlemiştir.

Olayımızda, dava konusunun davacı tarafından temliki söz konusu olduğundan, sadece bu yön üzerinde durulacaktır.

Usul Yasasının öngördüğü, "iddia ve savunmanın genişletilmeyeceği ve değiştirilemeyeceği" kuralının bir istisnası da Usulün 186. maddesi hükmüdür. Zira, mahkemenin devamı esnasında davalı şey veya hak devredilirse, bu devir mevcut davayı etkileyecektir. Bu öyle bir etkidir ki, temlik ile beraber mevcut dava da bir değişikliğe uğrayacaktır. Ancak, bu değişiklik artık yasak (tevsi ya da tebdil) itirazı ile karşılaşmayacaktır. Zira, 185. maddenin 2. bendinin 2. fıkrası bu değişiklikte hasmın muvafakatına ihtiyaç olmadığını ifade etmiştir.

Yargıtay yıllardan beri köklenmiş ve kurallaşmış uygulamalarında, davacının dava konusunu temliki halinde devralan kişinin, davalının muvafakatına ihtiyaç olmaksızın davacının yerine geçip, onun hak ve yetkilerni kullanacağını açıkça vurgulamıştır. (HGK 22.2.1961 gün 5/20 E. 6 K.; HGK. 29.1.1964 gün 1/26 E. 78 K.) Bu bakımdan , dava konusunun davacı tarafından temliki halinde maddede öngörülen seçimlik hakkın davalıya ait olduğu ve bu hakkın kullandırılması suretiyle davanın çözüme bağlanması için direnme kararının sadece bu yönden bozulması...) yolundaki azınlık görüşü çoğunluk tarafından paylaşılmamıştır. O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.04.1984 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************