Mesajı Okuyun
Old 01-02-2008, 08:24   #44
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Ferda Hanım ;

Rüşvet,irtikap,hileli iflas durumlarında özgürlükten yoksunluk, para borcundan değil,ahlak ve dürüstlük borcunun,yükümlülüklerinin ihlalinden,hukukun yüz kızartıcı suç saydığı ahlaka ve hukuka aykırılıklardan kaynaklı bu suçlara ceza hukukun öngördüğü cezai müeyyidelerden kaynaklı cezalardır.Bu suçlar TCK hükümlerine göre yüz kızartıcı ve ahlaki redaeti en yüksek olan suçlardır. Para borcu ise ticari,hukuki ilişkilerden doğan ahlaki borçtur. Bu nedenle bu borçlar için batı uygarlığı özgürlükten yoksun kılmayı reddetmekte ve özgürlükten kısıtlama cezasını bu alanda daraltmaktadır. Ancak özgürlük idesini ve savaşını veren uygarlık çabaları bizim dışımızdan,batıdan ithal geldiği ,bu mücadelenin dışında olduğumuz ve iktibas yolu ile almaya çalıştığımız için hukukçu camiamızın içinden kişiler olarak dahi sindirmekte zorlanıyoruz diyorum.

İcra İflas Hukukumuzda,Kapitalist değerlerin baş tacı olan para ve buna bağlı tahsilat kavramının önceki önceliğine karşı, Avrupa Birliğine uyum yasaları çerçevesinde kabul edilen İİK daki değişiklikler yanında,mala/mülkiyete karşı suçları,insana, kişiliğe ve cana karşı suçlardan daha önemli bularak en ağır cezalarla yaptırıma bağlayan yine aynı kapitalist düzenin yarattığı faşist İtalya rejiminin ürünü 1899 tarihli Zanardelli Yasasından aynen alıntı 765 sayılı TCK numuzu ilga eden yeni TCK nun kabulü ile hukuk düzenimiz bir yenilenmeye yönelmiştir :Para ve mülkiyeti kutsal kabul eden eski sistem yerine sosyal değerlerin,sosyal hukuk devletinin içeriğini zenginleştiren sosyal hakların ve normların,insan hak ve özgürlüklerinin üstün tutulduğu genel hukuk düzeni içindeki yenilenme kapsamındaki yeni TCK ile yapılan değişiklikler,Türk Hukuku"nda parayı ve malı insan hayatından,bedensel ve ruhsal varlığından, onurundan ,bütünlüğünden üstün tutan eski kapitalist değerlere karşı çağdaş sosyal değerlere,insanı temel değer alan yeni anlayışa hukuk düzeni ile geçişi amaçlamıştır.Tekrar ediyorum,bu değer ve anlayışlara öncelik savaşını biz vermedik ve kurumlarını,kurallarını biz yaratmadık,daha önce Cumhuriyet Rejimine geçişte batıdan iktibas ettiğimiz bu uygarlık değerlerinin uzantısı olarak yine AB ne Uyum Yasaları çıkarma mecburiyeti ile,ama inançla ve düşünsel birikimin sahipliği ile değil,AB ye geçişe zorlanma etkisi ile ve göstermelik olarak yasalarımıza yenilik getirdik. Kendi felsefemiz ve çabalarımızın,mücadelelerimizin ürünü olmadıkları için de uygulamayı yerleştirmekte zorlanıyoruz diye düşünüyorum.

Ama bu sistemin yerleşmesine en büyük katkı ve çaba borcu biz hukukçulara düşmekte yine.

Kapitalist değerlerin toplumumuzun temel değerlerini çökerterek egemen olduğu 1980 döneminden sonra gelişen, paraya aşırı düşkünlük ve buna bağlı ahlaki bozulma,manevi değerlerimizin çöküşü öncesindeki dönemde,1980 öncesi toplumsal ve ticari yaşamımızda medeni,hukuki ve ticari ilişkilerdeki huzur ve güven, yasaların baskısına ve senet,çek gibi ticari belgelere,icra ceza suçlarına öngörülen cezalara değil,kişilerin dürüstlüğüne,bireysel ve toplumsal ahlakın sağlamlığına ve ahde vefa gibi değer yargılarının kalitesine,gücüne ve toplumsal yaşama hakimiyetine bağlı idi. Yasa gücü ile insanlar ahlaklı davranışa yönlendirilemez.

Ahlaki ve sosyal çöküntü halindeki toplumumuzda suç adeta sektörleşmiş,üretim alanlarının yerini almış,sektörel büyüklüğe ve sürekliliğe kavuşan suç dünyası adeta kurumlaşmış,cezaevleri dolup taşmış,ancak ceza sistemini ve cezaları da sektörel faaliyetlerinin doğal sonucu olarak hesap eden suç örgütleri eliyle kullanılan yoksul kesim cezaevlerine işleri gereği girip hapis yatmayı olağan görür olmuştur. Bu cezalar suçların işlenmesine engel olmamaktadır. İcra suçları için de aynı sonucu öngörebiliriz : Borcunu ödememek amacıyla borçlanan kişiler zaten rahatça borçlanıp malbeyanında da bulunarak ödememe yolunu seçmektedirler. İyiniyetli ve ödeme gücü olmayan kişilerin ise yasal sürede malbeyanında bulunmamaktan ötürü cezaevine girmesi hukuki açıdan değeri olan bir çözüm değildir. Dolandırıcılık amacında olanlar zaten TCK na göre yargılanabilecek ve cezalandırılabilecektir.