Temyiz kudreti olmayan A vesayet altına alınmamıştır.
A temyiz kudretine haiz olmadığı halde çok acil ve gecikmesinde sakınca blunan bir konuda dava açmak için Avukata vekalet verebilir mi?
Avukat A 'nın temyiz kudretine sahip olmadığını bildiği halde ( ancak vesayet altına alınmamıştır) bu vekaleti kabul ederek işlem yaparsa sorumlu olur mu?
İleride A vesayet altına alınırsa ve vekaleti verdiği tarihte temyiz kudretinin olmadığı da anlaşılırsa vekil kıldığı Avukatın açtığı dava ( veya yaptığı iş) batıl mı sayılır? yoksa vasinin davaya katılımı ile dava devam mı eder?
Bir avukat kendi müvekkilinden aldığı bir vekaletname ile yine kendi müvekkilinin akıl hastası olduğundan bahisle vesayet altına alınması için dava açabilir mi ?( vesayet makamına müracaat edebilir m?)


Veya

A şahsı gayri mümeyyizdir ancak vesayet altına alınmamıştır.
Kendisi X mahkemesinde bizzat bir dava açar , bu davaya ait yargılama devam ederken, sulh hukuk mahkemesinde aleyhine vesayet altına alınmak üzere dava açılır.

A nın açtığı X mahkemesindeki davaya bakan hakim, sulh hukuk mahkemesini vesayet davasının sonucunu bekletici mesele yapmak zorunda mıdır?

Sulh hukuk mahkemesi M.K.nun 420.Mddayalı olarak yargılamayı henüz tamamlamadan ve vasi atamadan evvel, A şahsının fiil ehliyetinin geçici olarak kısıtlanmsına karar verir ve kendisine bir Temsilci atar.
Bu temsilci husumet izni alarak , A 'nını evvelce X mahkemesinde açtğı davaya temsilci sıfati ile devam edebilir mi?
Vesayet davasına bakan hakim ,Vesayet davasına ait tesnip kararında doğrudan talep üzrine 420.Md. uygulayabilir mi?

Şayet Sulh hukuk mahkemesi A'nını akıl hastası olması sebebi ile kısıtlanmasına karar verirse ve A'nın X mahkemesinde açtığı davadan evvel akıl hastası olduğu vesayet davasında ortaya çıkarsa, X mahkemesinde davanını akibeti ne olur? Dava baştan itibaren batıl mı sayılır? ( A'nını fiil ehliyeti olmadığı halde dava ikame etmiştir, bu dava batıl mı olur.)

Vesayet davası açılınca tensiple beraber hakim ilgilinin tüm malvarlığı üzerine tebdir koyar. Daha doğrusu gerekli tedbirlere hülmeder .örneğin tapulu taşınmazlarının devrini önlemek için tebdir kararı koyar. Peki, ilgilinin evvelce devrettiği taşınmazlar için de böyle bir karar alabilr mi?
Görüşlerinizi yargıtay kararları ile ve doktrin görüşleri ile desteklerseniz sevinirim.
İyi çalışmalar dilerim