23-01-2008, 00:42
|
#20
|
|
Aktarılan Yargıtay kararlarındaki gerekçeler bana ikna edici gelmedi nedense. İlk kararda takılan ziynet eşyalarının kadına ait olduğu vurgulanıyor ve buna gerekçe olarak ta 'istisnasız herkes tarafından uyulan, istikrar kazanmış, örf ve adet varsa, kadını hukuki hamil kabul etmek gerekir’ deniyor. Bu sonucu haklı çıkarmak için de Medeni kanunun 1. maddesi gerekçe olarak gösteriliyor. Buna göre: Hakim Kanunda hüküm bulunmayan hallerde örf ve adet gereğince karar verme yetkisıne sahiptir.
Diğer bir kararda ise davacıya,(dava konusu olayda ‘kadına’) takılan altın ile paranın kadına verilen bir bağış niteliğinde olduğu ve kadının mülkiyetine geçtiği belirtiliyor.
İlk kararda örf ve adete dayalı bir düşünce tarzı, ikincisinde ise yasal bir temele dayalı bir düşünce tarzı söz konusu. Tek sorun Yargıtay'ın bağışta bulunanların hangi gerekçeyle bağışta bulunduklarını açıklamayışı. Bağışlar kime yapılmıştır? Yargıtay kararlarına bakılırsa kadına!
Benim düşünceme göre konunun çözümünde yardımcı olacak tek kriter takıların neden takıldığı sorusuna verilecek cevapta saklı.
Anne ve baba çocuklarına sırf çocukları oldukları için takı takar, hediye verirler. Gelinlerine ve damatlarına ise, sırf bir aile kurdukları için takı takarlar. Geline veya damada takılan takılar, eğer evlenmemiş olsalardı takılmıyacaktı. Kısaca belirtmek gerekirse bağışta bulunulan ‘kurulan ailedir’. Bu sebepten Yargıtay’ın ‘takılar kadına taıkılmıştır, o nun mülkiyetine geçmiştir’ gerekçesini yerinde bulmuyorum.
Takı takanlar sadece gelinin ve damadın aileleri değildir. Diğer akrabaları ve tanıdıkları da takı takanlar arasındadır. Özellikle bunların taktıkları takıların ‘yeni kurulan aile birliğine’ yapılmış bir bağiş olduğu düşüncesindeyim. Takıların aile birliğine yapılan bir bağış olduğunu kabul ettiğimizde de takılar kadınındır diyemeyiz.
Saygılarımla
|