Mesajı Okuyun
Old 30-12-2007, 06:12   #19
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Teorisini tartışmadan pratikte bunun nasıl gerçekleşeceğini de açıklar mısınız? Duruşmada avukat sabit mi duracak yoksa ikide bir yer mi değiştirecek?
Velayet kamu düzeninden değil mi? Taraflar anlaşsa bile hakim tersine karar veremeyecek mi? Aynı avukat, hem davacı hem davalı bakımından nasıl savunma yapacak? Menfaat çatışması???

Sayın Ergin,
Şöyle düşünüyorum:
- T.M.K. 166/3 eşlere, boşanmak için mahkemeye birlikte başvurma hakkını vermiştir.
- Birlikte başvurma halinde hakim, evlilik en az bir yıl sürmüş ise, tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şartı ile boşanma kararı verebilir.
- Hakim, tarafların ve çocukların çıkarlarını gözeterek taraflar arasındaki anlaşmada gerekli değişiklikleri yapabilir. Bu değişiklikler de taraflarca kabul edilirse boşanmaya karar verilir.
- Taraflar tüm bu aşamalarda bir (ya da daha fazla) avukattan hukuksal yardım alabilirler.
- Birlikte başvurma halinde her iki taraf da davacıdır (M.K. 166/3'ü böyle yorumluyorum)
- Tarafların her ikisini de vekil olarak davada temsil edecek avukat, davacılar vekili sayılır. (avukatı duruşma süresince yer değiştirmekten kurtardık )
- Velayet ya da taraflar arasındaki anlaşmada hakim tarafından yapılacak tüm değişiklikler, tarafların her ikisinin de iradesine ters olmakla, her ikisinin de aleyhine olacaktır. Bu açıdan birlikte başvurmuş eşler arasında çıkar çatışması yoktur.
- Taraflardan birinin duruşmada fikir değiştirmesi konusuna gelince; bu durum özellikle ceza davalarında iki (ya da daha fazla) sanık/katılan müdafii/vekili olarak görev yapıldığında ortaya çıkmaktadır ve çıkar çatışması halinde avukatın tüm sanıkların/katılanların müdafiliğinden/vekilliğinden çekilmesi gerekecektir.

Bunları dün yazmış ama siteye aktaramamıştım. Bu arada sayın Kocabaş çok daha ayrıntılı bir biçimde açıklamış. Sayın Kocabaş'a teşekkür ediyorum.

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
HUMK. nu davacı ve davalının yer aldığı dava sistemini öngörmektedir. Fakat TMK 166/3 maddesi usul kanunun bu sisteminden ayrılmış ve anlaşmalı boşanmalarda davacısı ve davalısı olmayan bir dava sistemini benimsemiştir. Bu sisteme göre eşler davacı ve davalı olduklarını belirtmeden tek bir dilekçe ile tek dava harcı ödeyerek birlikte mahkemeye başvurma imkanına sahiptir. Anlaşmalı boşanma davaları usul hukuku yönünden kendine özgü davalar olup, bu davaları “ çekişmesiz yargı “ davalarına benzetmemiz de mümkündür.

Dava anlaşmalı boşanma kuralları çerçevesinde devam ettiği sürede , eşler arasında bir menfaat çekişmesi söz konusu değildir. Birlikte ve müşterek gaye ile hareket etmektedirler. Bu durumda her ikisinin de aynı avukat tarafından temsil edilmesinde sakınca olmadığını söylüyorum.

Söylediklerimiz kuşkusuz salt “ anlaşmalı boşanma “ davasının süreci için yani eşlerin anlaşmalı boşanma için başvurmasından itibaren davanın anlaşmalı boşanma olarak bitirilmesi süreci yönünden geçerlidir.

Yargılama sırasında eşler arasında anlaşmazlık çıktığı takdirde dava anlaşmalı boşanma davası özelliğini kaybedecektir. Böyle bir olasılıkta elbette aynı avukatın aralarında niza çıkan daha önce her ikisine de hukuki yardımda bulunduğu tarafları temsil etmesi düşünülemez. O takdirde avukat her iki tarafın vekaletinden çekilmek durumunda kalacaktır. Diye düşünüyorum.

Sonuç olarak; soru çerçevesinde ; dava anlaşmalı boşanma olarak devam ettiği ve anlaşmalı boşanma olarak sonuçlandırıldığı takdirde , eşler arasında bir menfaat çekişmesi bulunmadığından aynı avukat tarafından temsil edilebilecekleri şeklindeki görüşümü tekrarlıyorum.

Saygılarımla.

Sayın Kocabaş'ın özellikle M.K. 166/3'deki "birlikte başvurma" hakkına getirdiği yorum son derece yerinde. Bu "birlikte başvurma" halini başka türlü yorumlamak yasanın sözüne ve amacına uygun olmaz diye düşünüyorum.
Saygılarımla.