Mesajı Okuyun
Old 18-12-2007, 18:01   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/10137
K. 2006/14661
T. 14.11.2006
• SİGORTA BAŞLANGIÇ TARİHİNİN BELİRLENMESİ ( Çalışmanın Eğitim Nitelikli mi Üretime Katılarak mı Gerçekleştiği Belirlenmeli Böylelikle Davacının Çırak Olarak Kabul Edilip Edilemeyeceği Saptanması Gereği )
• SİGORTALILIĞIN TESPİTİ ( Çalışma İlişkisi Aydınlatılarak Çalışmanın Eğitim Nitelikli mi Üretime Katılarak mı Gerçekleştiği Belirlenmeli Böylelikle Davacının Çırak Olarak Kabul Edilip Edilemeyeceği Saptanması Gereği )
• ÇIRAKLIK İLİŞKİSİ ( Çalışmanın Eğitim Nitelikli mi Üretime Katılarak mı Gerçekleştiği Belirlenmesi Gereği - Çalışmanın Tespiti )
506/m.1,3,6,108
ÖZET : Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde bir gün süreyle hizmet akdine dayalı çalıştığının ve bu çalışmanın sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.

506 sayılı Kanun'un 108. maddesinde, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı olarak ilk defa çalışmaya başlanılan tarih kabul edilmiştir. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir.

Öte yandan; 506 sayılı Kanun'un 3/II-B maddesinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun'un 35. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda; sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin çalışma yerine sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve meslek ve sanat eğitiminin ikinci planda tutulması durumlarında çıraklık ilişkisinin sözkonusu olamayacağı benimsenmelidir.

Olayda, öncelikle davacının davalı işyerinde hüküm altına alınması istenilen tarihte çalışıp çalışmadığı belirlenmeli, çalışmanın varlığı durumunda bu kez çıraklık sözleşmesi düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, çalışma ilişkisi aydınlatılarak, çalışmanın eğitim nitelikli mi, üretime katılarak mı gerçekleştiği belirlenmeli, böylelikle davacının çırak olarak kabul edilip edilemeyeceği saptanarak sonuca göre karar verilmelidir.

DAVA : Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.07.1977 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava, 20.01.1962 doğumlu olan davacının davalı işverene ait işyerinde 01.07.1977 tarihinde bir gün süreyle hizmet akdine dayalı çalıştığının ve bu çalışmanın sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Dosya içeriğinden; davacının 03.10.1977 tarihinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesinde 01.07.1977 tarihinde çırak olarak işe alındığının, işverence sunulan dönem bordrosunda 01.07.1977-26.07.1977 tarihleri arasında çırak olarak çalıştığının yazılı bulunduğu, anılan bordroda sigortalı dışında gösterilen oniki kişinin de çırak olduğunun belirtildiği, davacının 2089 sayılı Kanun hükümlerine göre çırak olarak çalıştırıldığı yönünde işverence davaya cevap verilmiş ise de, yöntemince araştırma ve inceleme yapılmadan, eylem ve çalışmanın niteliğinin saptanması açısından tanık dahi dinlenmeksizin yapılan yargılama sonunda mahkemece istemin reddi yönünde hüküm kurulmuştur.

Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un 108. maddesinde, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanun'lara veya bu Kanun'a tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih olarak kabulü öngörülmüştür. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Sigortalılığın zorunlu, kişiye bağlı, devredilemez niteliği gereğince, bu tür davaların kamu düzenine ilişkin olduğu açık ve özel bir duyarlılıkla çözümlenmesi zorunludur. Yöntemince düzenlenip süresinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. 506 sayılı Kanun'un 2., 6. ve 108. maddelerindeki düzenlemelerde de belirtildiği gibi, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık sözkonusu olamaz. Bu kapsamda, işe giriş bildirgesi Kuruma verilmesine karşın yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun konu ile ilgili 16.06.1999 gün ve 510/527, 30.06.1999 gün ve 549/555, 05.02.2003 gün ve 35/64, 15.10.2003 gün ve 634/572, 24.11.2004 gün ve 538/621, 01.12.2004 gün ve 629/641 sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği gibi ve özellikle inceleme konusu dava yönünden, işyerinde tutulması gerekli dosya, puantaj kayıtları ve ücret bordroları ile kurumdaki belge ve kayıtlardan yararlanılmalı, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönem bordrosunda kayıtlı sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde komşu işyeri sahipleri ile çalışanlarının da bilgi ve görgülerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.

Öte yandan; 506 sayılı Kanun'un 3/II-B maddesinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun'un 35. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda; sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin çalışma yerine sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve meslek ve sanat eğitiminin ikinci planda tutulması, bir başka anlatımla sigortalının emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunması durumlarında çıraklık ilişkisinin sözkonusu olamayacağı benimsenmelidir.

Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; öncelikle davacının davalı işyerinde hüküm altına alınması istenilen tarihte çalışıp çalışmadığı belirlenmeli, çalışmanın varlığı durumunda bu kez çıraklık sözleşmesi düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, yukarıda anılan çalışma ilişkisi aydınlatılarak, çalışmanın eğitim nitelikli mi, üretime katılarak mı gerçekleştiği belirlenmeli, böylelikle davacının çırak olarak kabul edilip edilemeyeceği saptanarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.