Mesajı Okuyun
Old 17-12-2007, 15:10   #2
ali ekmekçi

 
Varsayılan

Meslektaşım yargı kararlarında fiili taksim birebir milimetre hesabı yapılmış olmalıdır demiyor.Sadece önemli olan fiili bir taksimin olması diyor ve şufa davasını objektif iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz buluyor.Örnek karar aşağıdadır.
T.C.
YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E. 1997/5519
K. 1997/5664
T. 23.6.1997

ŞUFA DAVASI
EYLEMLİ KULLANIM

ÖZET : Fiili taksim nedeniyle davacının iyiniyete dayanıp dayanmadığının kabulü için, her paydaşın aynı parselde muayyen bir yer kullanması şart değildir.
(743 s. MK. m. 659)
(YİBK., 14.2.1951 gün ve E: 1949/17, K: 1951/1 s.)

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şufa davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece dava kabul edilmiş ve hüküm davalı tarafca temyiz olunmuştur.

Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz, paydaşlarca, özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken, bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa; satıcı, zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şufa hakkını kullanması MK.nun 2. maddesinde yer alan objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden' nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.

Olayımızda; davacı, süresinde açtığı işbu dava ile şufalı payın iptal ve tescilini istemiştir. Davalı; şufalı payın ilişkin olduğu taşınmazın satıcı ile davacının murislerinin ölümünden sonra haricen taksim edildiğini, davacının ve satıcının yerlerinin belli olup o şekilde kullanıldığını savunmuştur. Mahkeme, MK. nun 611 ve 612. maddeleri gereğince geçerli bir taksimin olmadığından söz ederek davayı kabul etmiştir. Savunmaya ilişkin olarak keşif yapılmış, bilirkişi mütalâası alınmış, tanıklar dinlenmiştir. Dinlenen tanıklar davacı ile satıcının şufalı payın ilişkin olduğu taşınmazı ikiye bölerek kuzey kısmını satıcının, güneyi davacının kullandığını ve arada belirli bir sınır olduğunu, davalıya belli bir yerin satıldığını, diğer paydaşın ayrı bir yeri kullandığını belirtmişlerdir. Fiili taksim nedeniyle davacının iyiniyete dayanıp dayanmadığının kabulü için mahkemenin gerekçesinde söz ettiği gibi her paydaşın ayrı parselde ve muayyen bir yer kullanması şart değildir.

Hukuken geçerli olmasa bile, şufalı payın ilişkin bulunduğu taşınmazda paydaşlar arasında fiili bir kullanım var olduğuna ve davacı hakkının bu parselin belli ve muayyen yeri ile sınırlı olduğu kabullenildiğine göre, artık davacının tapudaki müşterekliğe dayanarak şufa hakkı kullanması iyiniyet kuralı ile bağdaşamaz.

Bu nedenle, davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olmuştur.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde. peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 23.6.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.