Mesajı Okuyun
Old 13-12-2007, 14:41   #5
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yargıtay
Daireler Kurulu

Esas: 2004/113
Karar: 2004/170
Karar Tarihi: 16.12.2004

ÖZET: Hakkında celp çağrı pusulası çıkartılmayan ve kendiliğinden 24.12.2002 günü askerlik şubesine gelen sanığa 24.12.2002 tarihinden itibaren 1111 sayılı Askerlik Kanununun 43'üncü maddesi gereğince 15 günlük nazırlık süresi tanınması ve 8.1.2003 tarihinde saat 24.00'de sona eren sürenin ardından 9.1.2003 tarihinin sevk günü ve 10.1.2003 tarihinin 1 gün yol sürecine sayılarak suç başlangıç tarihinin 11.1.2003 olarak belirlenmesi gerekir. Tebligatsız yükümlüler için 15 gün hazırlık süresinin ardından sevk günü tanınmayarak doğrudan yol süresi hesabı yapılması isabetli değildir.


(1632 S. K. m. 63)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkım uyuşmazlığın konusu, atılı geç iltihak suretiyle bakaya suçunun temadisinin hangi tarihte işlemeye başladığının tespiti ile buna bağlı olarak uygulanacak kanun hükmünün belirlenmesinden ibarettir.

Daire, atılı eylemin 11.1.2003-17.1.2003 tarihleri arasında işlendiğini, bunun sonucu olarak da TCK'nın 119'uncu maddesinin öngördüğü ön ödeme müessesesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, mahkûmiyet hükmünü bu kabul doğrultusunda uygulamadaki isabetsizlik sebebiyle bozmuş iken, Başsavcılık, 10.1.2003 tarihinden itibaren bakaya durumuna düşen sanığın 17.1.2003 tarihinde birliğine katılmasından dolayı 10.1.2003-17.1.2003 tarihleri arasında geç iltihak suretiyle bakaya suçunu işlediğini, tesis edilen mahkûmiyet hükmünde bu yönüyle herhangi bir isabetsizlik bulunmadığını ileri sürerek, bozmaya ilişkin daire kararına karşı itirazda bulunmuştur.

20.9.1977 doğumlu olmasına karşın adına celp çağrı pusulası çıkartılmayan sanık İs. Er N.O.'nun; 24.12.2002 tarihinde başka suçlan nedeniyle bulunduğu cezaevinden tahliye edilerek Fethiye Askerlik Şube Başkanlığına teslim edildiği, şubece yapılan sevk işlemleri sonunda 1 gün yol süresi tanınarak İzmir'deki birliğine sevk edildiği ve 17.1.2003 tarihinde kıt’asına katıldığı sabit olup, esasen bu konuda Daire ile Başsavcılık arasında herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

1111 sayılı Askerlik Kanununun 43'üncü maddesi uyarınca yükümlülere tanınması gereken 15 günlük hazırlık süresinin sona ermesinin ardından yükümlülerin sevk işlemlerini yaptırabilmeleri için yerli ya da yabancı askerlik şubelerine uğramaları gerekliği, burada geçecek 1 günlük süre ile tanınan yol süresi de hesaba katılmak suretiyle bakaya suçunun işlenmeye başladığı tarihin bu esaslar dâhilinde belirleneceği Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 26.9.1969 gün 1969/65-67 E.K.; 17.10.1969 gün ve 1969/78-77 E-K ve 17.10.1969 gün ve 1969/79-78 E.K. sayılı kararlarıyla da açık bir biçimde kabul ve ifade edilmiştir.
Kanun koyucu; bu anlamda sevk için tebligat yapılan yükümlüler ile herhangi bir çağrıya muhatap olmadan kendiliğinden askerlik şubesine müracaat edip, birliğine şevkini sağlatanlar arasında herhangi bir ayrım yapılmasına imkân vermemiştir.

Aksinin kabulünün; emsal durumdaki yükümlülerin iradeleri dışında gelişen tebligat işlemlerinin sonucuna bağlı olarak, birbirinden farklı tarihlerde kiralarına katılmalarının zorunlu tutulması şeklinde eşitsizliklere yol açacağı ortadadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda;

Emsal şube yükümlüleri askere sevk edilmesine rağmen adresine herhangi bil celp çağrı pusulası çıkartılmayan sanığa 24.12.2002 tarihinden itibaren 1111 sayılı Askerlik Kanununun 43'üncü maddesi gereğince 15 günlük hazırlık süresi tanınması icap ettiği, hazırlık süresi 8.1.2003 saat 24.00'de sona eren sanığın şubedeki sevk işlemlerinin yapılabilmesi için geçecek 1 günlük süre ve bunun ardından kendisine verilen 1 günlük yol süresi sonunda en geç 11.7.2003 gününe kadar sevk edildiği birliğine katılması gerektiği, sanığın ise 17.1.2003 tarihinde kıt'asına katılmak suretiyle 11.7.2003-17.1.2003 tarihleri arasındaki süreçte geç iltihak suretiyle bakaya suçunu işlediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Belirtilen sebeplerden dolayı;

Sanığın işleniş tarihleri itibarıyla ASCK'nın 63/l-A maddesinin "7 gün içerisinde kendiliğinden gelenler cümlesi" kapsamında değerlendirilmesi gereken eyleminin ASCK'da yer alan cezasının üst sınırının 3 ay hapis cezası olduğunu belirterek, sanık hakkında TCK'nın 119’uncu maddesinde yer alan ön ödeme hükmünün uygulanabileceği sonucuna varan dairenin bu doğrultuda tesis ettiği bozma kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, aksi doğrultudaki Başsavcılık itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************