Mesajı Okuyun
Old 12-12-2007, 16:52   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

818 s.lı B.K.


Alıntı:
C) Manevi tazminat

Madde 47 - Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.




Alıntı:
3 - Şahsi menfaatlerin haleldar olması

Madde 49 - (DEĞİŞİK MADDE 04/05/1988 - 3444/8. md.)

Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.

Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.

Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.



Alıntı:

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/7891
Karar: 2003/9169
Karar Tarihi: 10.07.2003

ÖZET: Davacı ilk dava dilekçesinde faiz isteminde bulunmamış ise de yargılama sırasında harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile, tazminata dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini istemiştir. Mahkemece Dairemizin manevi tazminat miktarının, gelişen durum söz konusu değilse artırılamayacağı yönündeki kararı gerekçe gösterilmek suretiyle faiz istemi reddedilmiştir. Oysa faiz, asıl alacağın feri niteliğinde olup asıl alacak tahsil edilmediği sürece veya tahsil edilirken ihtirazı kayıt konulmuş olması ve zaman aşımının geçmemiş olması koşulu ile her zaman istenebilir.

(818 S. K. m. 49)

Davacı A. Öncü vekili Avukat N. Teker tarafından, davalı F. Sabuncuoğlu aleyhine 2.8.1991 gününde verilen dilekçe ile böbreğinden taş alırken sol böbreğin alınması nedeniyle 150.000.000 lira manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; bozma ilamı üzerine davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.4.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davacının diğer temyizine gelince:

Dava, yanlış tedaviden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.

Davacı ilk dava dilekçesinde faiz isteminde bulunmamış ise de yargılama sırasında harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile, tazminata dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini istemiştir. Mahkemece Dairemizin manevi tazminat miktarının, gelişen durum söz konusu değilse artırılamayacağı yönündeki kararı gerekçe gösterilmek suretiyle faiz istemi reddedilmiştir. Oysa faiz, asıl alacağın feri niteliğinde olup asıl alacak tahsil edilmediği sürece veya tahsil edilirken ihtirazı kayıt konulmuş olması ve zaman aşımının geçmemiş olması koşulu ile her zaman istenebilir.

Şu durumda davacının istemi yönünde hükmedilen tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın (2) nolu bentte gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA; davalının tüm, davacının öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10.07.2003 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


(KAYNAK: Av. Talih UYAR)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************


İkinci kez protez takılması gerekliliği, ilk takılan protezin hatalı olduğunu, protezdeki hata da, YANLIŞ TEDAVİYİ kanıtlamakta.

İkinci kez çekilmek zorunda kalınılan acının, cismani zarar olarak nitelendirilmemesi, yahut maddi tazminat kabul edilmekle "hukuka aykırılığı"nın altı çizilmiş , hukuka aykırılığı sabit olan yanlış tedavi eyleminin, şahsiyet hakkına tecavüz olarak nitelendirilmemesini anlamak mümkün değil.

Her ne kadar ekli karardaki yanlış tedavi örneğinin geri dönüşü imkansız gibi görünse de, (ki muhtemelen değildir, cerrahlar daha iyi bilir, belki böbrek nakli ile ikamesi de mümkün olabilir, bilmiyorum) bir kez katlanılması gerekilirken ve ilk tedavi esnasında tedavinin ayrılmaz parçası, doğal sonucu kabul edilebilecek acı/sıkıntının, ikinc tedavide de yaşanacak olması diş hekiminin hatasından/hatalı tedavisinden kaynaklanıyor olmakla, bence arada bir fark olduğu da düşünülemez.

Saygılarımla...