Mesajı Okuyun
Old 12-12-2007, 14:22   #28
fikirbay

 
Varsayılan gerçeğe ve doğruya değer vermek

Adaletin en basit ölçüsü "gerçeğe ve doğruya" değer vermek olmalıdır. O zaman Hakimin işi basitleşir. Yapacağı gerçeklere ve doğrulara sadık kalmaktır.

Kimin lehine ve kimin aleyhine olursa olsun, gerçeklerden ve doğrulardan sapıldığı ölçüde, adaletten sapılmış demektir.

Gerçeğin ve doğrunun değeri kalmadığı veya değer verilmediği zaman ortaya çıkanın adı hukuk veya adalet olamaz.

Hakimi, gerçeklerden ve doğrulardan hiçbir güç ayıramamalıdır. Ne Devleti koruma içgüdüsü, ne töreyi ne dini, ne de başka bir unsur. Hangi gerekçe ile olursa olsun, gerçekler ve doğrular saptırılmamalıdır.

Halk, Mahkemeye gittiği veya gideceği zaman, bir şekilde gerçeklerin ve doğruların ortaya çıkacağını veya hakim kılınacağını bilerek gidebilmelidir. Gerçeğe ve doğruya değer verildiğinde, suçlunun da içi sanıldığı kadar yanmayacaktır. Bu uygulamadan, o da teselli bulacaktır.

Bu güven tesis edilebildiğinde Devlet, gerçek Devlet olur; Hakim de, gerçek Hakim olur...

Gerçeğin ve doğrunun hakim olmadığı yerde, hukukun üstünlüğünden söz edilemez.

Ve gerçek şu ki, hukuku siyasetten ayırarak veya başka konulardan (hayatın gerçeklerinden) soyutlayarak ve aslında konu ne olursa olsun konuları birbirinden soyutlayarak tartışamayız. Tartışırız da "somut" netice alamayız. Çünkü, hayatın gerçeği budur. Gerçek hayatta siyaset ve hukuk iç içedir. Bunun aksi, bir şekilde "sanal" ve "göstermelik" olur.