Mesajı Okuyun
Old 08-12-2007, 23:23   #12
Ali Basyurt

 
Varsayılan Sayın Dr. Fuat şenoğlu

Sayın Şenoğlu, Yargıcın "hukuku uygulaması" ile "korumayı" kavramlarını biribirine karıştırmaktadır. Yargıç, var olan hukuku uygulamak zorundadır. Asli görevi de budur. Ancak "korumak1 hukuku yanlı uygulamak demektir. Yanlı uygulama objektiflikten uzaklaşmak demektir. mala, kişiye,aileye karşı suçlarda yansız olması, ancak devlete karşı suçlarda yanlı olması biçindeki düşüncenize katılmak mümkün değildir. Yargıcın doğasında tarafsızlık vardır. Bu tarafsızlık yargıyı etkileyen her türlü etkene karşı olan bir tarafsızlıktır. Kişisel düşünceler veya siyasi anlayışa dayalı bir uygulama söz konusu olduğu zaman adaletten söz edilemz. Yargıç, hukuk düzeni içinde hareketle suç işleyenlerin korktuğu ve mağdur olanların da güvendiği kişidir. Şayet hukuk dışlanarak bir güce öncelik tanınırsa o zaman Balzac'ın dediği gibi "kanunlar örümcek ağına benzer, küçük sinekler takılır kalır, büyük sinekler deler geçer" öz deyişi doğrulanmış olur. Güç ancak hukuk ile sınırlanırsa tehlike olmaktan çıkar. Yargıç,Örümcek ağını delecek büyük sineğe fırsat tanımamak durumundadır. Başka bir ifade ile örümcek ağına benzetilen kanuna küçük sinekler nasıl takılıyorsa ,büyük sinekler de o şekilde takılmasınu sağlamaktır.
Bu tartışmayı ABD yüksek mahkeme başkanın benim de katıldığım bir toplantıda verdiği iki örnekle bitirmek istiyorum.
Yüksek Mahkeme başkanı, ABD aleyhine propoganda yapan,devlet kurumlarını kötüleyen, bundan da çok ileri giden bir derneğin başkanı meydanda devlet aleyhine bir konuşma yapmaya çalışmıştır. Ancak ordadki halk bu konuşmaya karşı çıkmış ve üstüne saldırmış, polis tatsız bir olyın çıkacağını düşünerek kişiyi meydandan ayırmış, Ancak polis aleyhine "beni meydandan ayırdı" diye dava açmıştır.
Yüksek Mahkeme bu kişiyi haklı görmüştür. Kararın gerekçesinde, kişinin devlet düzenine karşı olduğu ve devlet düzeni aleyhine konuştuğu, bir kısım halkın da buna tepki gösterdiği doğrudur. Ancak kişi bu düşünce ise ve buna inanıyorsa bu düşüncesini başka türlü nasıl anlatabilecekti. O halde polisin görevi devlet düzeni aleyhine konuşan kişiyi meydandan götürmek değil yeter kuvvet isteyerek o kişinin sonuna kadar konuşmasını sağlamak ve gerekli tedbirleri almaktır. Aksi halde düşünce özgörlüğünden söz edilemez
Yine benimde katıldığım ve rahmetli prof Dönmezer'in tercüme ettiği ikinci olayda ABD nin Yüksek mahkeme başkanı terör ile ilgili olarak sorulan bir verdiği cevap çok ilginçti Aynen şöyle demişti. Hakim kanunu uygulayan kişidir. Yürürlükteki kanunlara göre suç teşkil eden bir eylemin var olup olmadığı ile ilgilenir. Koruma ve yönlendirme içinde olamaz. Benim dedelerimin yaşadığı Amerika İngiterenin sömürgesi idi. Dedelerimiz buna karşı çıktı. İngilter ise dedelerimizin çoğunu öldürdü, çok kan döküldü. amerikalılara baldırı çıplak anarşistler denildi, Dedelerimiz ylmadı .sonra mücadelesini kazandı ve bu gün kü ABD ortya çıktı.İngiltere'nin dışladığı dedelerimiz haklı idi. dedi.
O halde düşünce özgürlüğü siyasal boyutta sürüdürülmek isteniliyor ve ona engel olunuyorsa karşı çıkmak o düşünce sahibi insanları haklı kılar. Hakim bunun da güvencesidir dedi