Konu: Nü hAyAt
Mesajı Okuyun
Old 02-12-2007, 15:00   #1
_NALAN_

 
Varsayılan Nü hAyAt

Hiçlik

maskeler

Nalan
27.10.2007


An’a
‘Zordur acıyla arkadaş olmak…’
Şarkı tüm evi sarmıştı. Önce gevşeme hissi veren şarkı, gittikçe…
Şarkı damarlarını zorluyordu. Kan beynine gitmiyordu, yön değiştirmişti sanki vücudundaki her şey. Çember tersine işliyordu. Elleri titremeye başladı. Sessi çıkmıyordu boğazına şarkının sözleri oturmuştu. Aldığı binlerce nefes odanın tavanında asılı kalmıştı, veren yoktu aldığı nefesi…
Kalktı, işte güneş gelmişti yine yani yeni bir gün başlıyordu. Hep komik gelmişti zaten ona sabahlar. Hele merasim gibi yapılan aile kahvaltıları. Donatılmış bir masa, sıcak ekmek kokusu, şefkatli anne kucağı, baba gazetesi, eğer varsa kardeş öpücüğü, abisine duyulan kız kardeş hayranlığı vesaire. O yüzdendir hep sabahları evi hızlıca terk ederdi sanki bir saniye daha kalırsa mutfaktan annesi çıkıp hadi oğlum kahvaltıya diyecekti. Oysa bu imkânsızdı çünkü çünkü babasının okuduğu gazete artık çıkmıyordu ve annesinin sabahları sıcak ekmek aldığı köşedeki fırın kapanmıştı.
Kalktı yerinden şarkıyı kapattı. Ancak hala beyninde dönüyordu şarkının sözleri, anlamıştı. Başlamıştı, O dediğini yapmıştı. Kaçamazdı. Kaçmakta istemiyordu zaten çok özlemiştir O’nu. Önünde iki yol vardı ya usulca teslim olacaktı zorluk çıkarmayarak ve de kısa sürede bitirecekti. Yâda direnecek, kaçacaktı yakalanana kadar. Beyni yorulmuştu kafasını tuttu elleriyle sussun diye şarkı nafile, olmuyordu. Açtı tüm pencereleri trafik akıyordu ve dehşet bir gürültü vardı dışarıda. Tüm bu gürültü içinde duyduğu tek ses denizin derinlerinden gelen Onun sesiydi. Hala aynı şeyleri söylüyordu ‘hiçsin, hiçsin, hiçsin’…
Adliyeye gitmesi ve girmesi gereken bir duruşma vardı. Yani oynaması gerektiği oyunda en iyi oynadığı rolü avukatçılığı sergileyecekti sabahın kör saatinde. Görebilseydi annesiyle babası oğullarını böyle ne çok mutlu olurlardı diye geçirdi içinden. Bunları düşünürken yakaladı kendini. Ve bakındı etrafına O buralar da bir yerlerdeydi. Uzaklaşmak için bendesi olduğu hayatının, en sevdiği dekoru ve hayatının acil çıkış kapısı olan arabasına atladı. Anahtarı çevirdiği anda motordan gelen sesle gerçek dünyaya adapte olmaya başladı. Evet, şarkı evde kalmıştı şimdi avukatçılık oynamaya gitmeliydi. Dikiz aynasından kendine baktı gözlüklerinin ardındaki gözlerde kendisi yoktu, şimdi gidebilirdi.
Adliye kalabalıktı ve geçtiği her yerde bıraktığı kokusu ve varlığının yarattığı etkiyle duruşma salonluna girdi. Kürsü ve iki tarafında yargılanacak insan figürleri ve onları savunduğunu sanan diğer yardımcı figürler vardı. Gülmemek için zor tuttu kendini. Sanırım gece damarlarında kendinden bir şeyler kalmıştı yoksa rolünü en iyi oynayandı o… Kolundaki izler bunun en büyük şahidiydi. Neyse ki bu oyunun bu bölümleri yani adalet dağıtma merasimi kahvaltılar gibi uzun sürmüyordu. Âdem Havvasını boşamak istiyordu Havada Âdeminden ayrılmaya razıydı ve her şey başladığı kadar anlamsız bitti.
Koridorlarda dolandı, selam verdi selam aldı ayaküstü sohbetler etti memleket meselelerinden dem vurdu ama olmuyordu yapamıyordu bugün gülmek geliyordu içinden hep yaptıklarına. Onun hiç aidiyet duygusu olmamış, o hiç damgalanmamış ve o hiç gündüzleri yaşamamıştı ki… Yok, olmayacak dedi içinden kaçamayacağına karar verdi. Önce çantasını unuttu bir yerde. Sonra yürümeye devam etti teker teker çıkardı üstündekileri çıkardı attı çıkardı attı şimdi kaçıncı kattaydı ne kadar insanla konuştu bilmiyordu tek bildiği hala insanların kendine o hayran bakışlarıyla baktığıydı…
Gözlüğü ve teninde ki kokusuyla kaldı, mevsim kıştı. En son kapıya geldi hava 0 dereceydi. Keskin soğuk vardı. Gözlüğünü de… Karşısından gelen kişi önünde durdu selam verdi ayaküstü konuştu…
Artık anlamıştı. Sesi şarkı çağırmış…
Kısa sürdü sandığından da kısa hem de. Azat etmişti hayat onu artık, bende değildi. Tüm yönler onundu tek yapması gereken evinin bodrum katındaki maskeler yaptığı atölyeye girip şimdiye kadar biriktirdiği maskeleri kalıplara döküp sonrada hepsine can vermek ve en kısa sürede sahnelemekdi oyunlarını.
Ama önce markete uğrayıp kahvaltılık şeyler almalıydı çeşit çeşit ve sonra mezarlığa uğramalıydı. Ve kokusunu en sevdiği kucağa ve en sevdiği o büyük ellere bırakmalıydı. Ve sonra o gökdelendeki ofisine gidip herkesin hayran olduğu kağıt parçasını yakıp içini ısıtmalıydı.
Sahi ne ara mevsim kış olmuştu. Hatırladığı annesini babasının yanına koyarken toprağın sıcacık olduğuydu. Ama o biliyordu ki toprak hep sıcaktı…
Arabasına atladı şarkıyı açtı. Aldığı nefesi ölüm verdi. ‘Çıplak gelir ölümler’ …
OKUYANA NOT: Sakın okuduktan sonra tekrar okuma sayfadaki sil düğmesine bas yoksa maskelerimden biri eksilir ve ben bundan hiç hoşlanmam.
nna
27.10.07 02.10 cumartesi