Mesajı Okuyun
Old 29-11-2007, 12:38   #6
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 1992/9158
K. 1993/10396
T. 20.10.1993
• TESCİL DAVASI ( Gayrımenkule İlişkin Davaların Özelliği )
• GAYRIMENKULE İLİŞKİN DAVALAR ( Şahitlerin Taşınmazın Başında Dinlenmesi )
• ZİLYEDLİĞE DAYALI TESCİL ( Tanıkların Taşınmazın Başında Dinlenmesi )
• TANIK DİNLENMESİ ( Gayrımenkule İlişkin Davalarda Taşınmaz Başında Dinleme )
• ZİLYEDLİK ŞARTLARI ( Taşınmazın Niteliği Öncesinin Kime Ait Olduğunun Belirlenmesi )
• İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET ( Müşterek Mülkiyet Haline Dönüştürülecek Şekilde Karar Verilememesi )
743/m.581, 639
3402/m.33/2
1086/m.259
ÖZET : Gayrimenkule ilişkin davalarda; şahitlerin, taşınmazın başında dinlenmeleri zorunlu olduğu gibi, bir taşınmaza kimin zilyed olduğu ve zilyedlik şartlarının mevcut bulunup bulunmadığı araştırılırken de; taşınmazın niteliği, öncesinin kime ait olduğu, malik sıfatıyla zilyedliğin tesis tarihi ve ekonomik amacına uygun biçimde sürdürülüp sürdürülmediği, eklemeli zilyedlik sözkonusu ise; muris ile mirasçı, satıcı ile alıcı, bağışlayan ile bağışlanan gibi eski ve yeni malikler arasında kanuni veya akdi ilişkilerden doğan hukuki bir bağın ve bitişikliğin bulunup bulunmadığı hususları üzerinde durulmalıdır.
Ayrıca, taşınmazın muristen kalmış olması halinde, murise ait veraset ilamındaki hisseleri oranında ve iştirak halindeki mülkiyeti müşterek mülkiyete dönüştürecek biçimde mirasçılar adına tescile karar verilemez.
DAVA : Dursun ve müşterekleri ile Hazine, Nebişeyh Köyü Muhtarlığı ve Dursun aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair, ( Reşadiye Asliye Hukuk Hakimliği )nden verilen 10.3.1992 gün ve 288-41 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine ile Dursun taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar murislerinden intikal eden dava dilekçesinde mevki ve hudutları yazılı taşınmaz malların mirascıların hisseleri oranında tescilini talep etmişler; mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, 23.12.1988 tarihli delil dilekçesinde; tanıklarını bildirmiş ve tanıklar duruşmada dinlenmişlerdir. Tanıklardan Mustafa, Halil dava konusu yerler hakkında bilgi sahibi olmadıklarını, Mahmut tanıklık yapmıyacağını beyan etmişler, tanık İdris dinlenmemiş, Hüseyin'in beyanı ise zilyetlik araştırmasını aydınlatmaya yeterli görülmemiştir. Böylece mahkemenin tanıkları duruşmada dinlenmesi HUMK.nun 259. maddesine aykırı olduğu gibi dinlenen tanıklar yönünden yapmış olduğu zilyetlik araştırması da yeterli değildir.
HUMK.nun 259. maddesi uyarınca; "Gayrimenkule müteallik hususlarda şahitlerin mahallinde dinlenmelerine karar verilebilir". Şahitlerin hakkında bildiklerini söyledikleri, sınırları tesbit edilen ve krokileri yapılan yerlerin dava konusu gayrimenkuller olup olmadığı ancak, şahitlerin gayrimenkullerin başında dinlenmeleri halinde kesin olarak belli olur. şahitlerin duruşmada dinlenmeleri halinde ise bu yön daima şüpheli kalır. Ayrıca şahidin dava konusu yerin gösterilmesi suretiyle dinlenmesi halinde gerçeği daha iyi aydınlatacağı şüphesizdir. Dava gayrimenkule ilişkin olduğuna göre olayda şahitlerin taşınmazların başında dinlenmeleri zorunludur. Mahkemece zilyetlik yönünden yapılan araştırmada hüküm vermeye yeterli değildir. Bir taşınmaza kimin zilyed olduğu ve zilyedlik şartlarının mevcut olup olmadığı yönü araştırılırken taşınmazın niteliği ve öncesinin kime ait olduğu, zilyedliğin ne zaman başladığı yani malik sıfatıyle zilyetliğin tesis tarihi ve ne şekilde sürdürüldüğü araştırılmalıdır. Ayrıca zilyetliğin kimden kime devrolunduğu, satış sözkonusu ise satıcıların taşınmazı satmaya yetkilerinin olup olmadığı, satışın yasal olup olmadığı, kimin ve ne zamandan beri taşınmaza zilyet olduğu, olayda, satışın yasal olup olmadığı, kimin ve ne zamandan beri taşınmaza zilyet olduğu, olayda eklemeli zilyedliğin bulunup bulunmadığı, yeni ve eski zilyedler arasında muris ile mirascı bağışlayan ile bağışlanan, satıcı ile alıcı gibi kimseler arasındaki kanuni veya akdi ilişkilerden doğan hukuki bir bağın ve bitişikliğin bulunup bulunmadığı ve zilyedliğin taşınmazın ekonomik amacına uygun biçimde sürdürülüp sürdürülmediği yönleri üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmelidir. Ayrıca taşınmazların murise ait veraset ilamındaki hisseleri oranında mirascıları adına tesciline karar verilmiş olmasıda usul ve yasaya aykırıdır. Zira iştirak halinde mülkiyete konu olan bir taşınmaz malın tapuya tescilinde ortakların hisseleri tapuya tescil olunamaz. Çünkü iştirak halinde mülkiyetteki ortaklık payları iştirak halinde mülkiyetle tasarruf olunan mal, hak ve borçlar üzerindeki ortağın doğrudan doğruya sahip olduğu bir payı belirtmez. Buradaki ortaklık payı, eğer iştirak kar sağlarsa, ( sağlayacağı kardan iştirak halinin tasviyesinde elde kalacak olan safi varlıktan ortağın alacağı payını gösterir. Muristen veraset ilamı alınmış olması ve bu senette; hisselerin gösterilmiş bulunması, mirascılar arasında mevcut olan iştirak halinde mülkiyetin son bulduğu anlamına gelmez. İştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabii olan dava konusu taşınmazların "muris Emin'e ait dosyaya ibraz olunan veraset ilamındaki mirascılar adına iştirak halinde mülkiyet şeklinde tescillerine" şeklinde karar vermek gerekirken, ortakların hisseleri belirtilmek ve iştirake son vererek iştirak halindeki mülkiyet şeklini, müşterek mülkiyete dönüştürmek suretiyle payları oranında tescile karar; verilmesi de yolsuz ve temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ) ve 17800 lira peşin harcın istek halinde Dursun'a iadesine, 20.10..1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx