Mesajı Okuyun
Old 28-11-2007, 18:17   #2
Admin

 
Varsayılan

Hikaye No : 1
Gönderim Tarihi : 26.10.2007 / 22.41
Yazar : Rumuz : Zamanaşımı
Başlık : YALAN DÜNYA



(Burada anlatacağım öykü gerçek hayattan alınmış olup,gerçek isimler saklı tutulmuştur.)

Ilık bir bahar günüydü haber geldiğinde.Tuhaf bir sessizlik sarmıştı küçücük köy evinin tek göz odasını.Şöminede çıtır çıtır yanan odunlar bozuyordu o korkunç sessizliği.Oysa gelen haberi aylardır bekliyorlardı ve olumsuz olacak diye “hop hop” atıyordu yürecikleri.

Beklenen haber gelmişti.Ferit Almanya’ya işçi olarak kabul edilmişti.

Bir hafta sonra yolculuk vardı sıladan gurbete.Bir tanecik eşini,daha ana kucağında süt kokan bebesini bırakıp yaban ellere gidecekti bir lokma ekmek parası için.

Oysa ne günler görmüştü…

Memleketinin en zengin adamlarındandı.Malı,mülkü,serveti…her şeyi tastamamdı.Ama hayat öyle zalim bir oyun oynamıştı ki…Bir anda elinde avucunda ne varsa hepsini kaybetmişti.Ayağını kaydırmaya çalışan,servet avcısı ortaklarının hain ve acımasız planlarına kurban etmişti bebesinin geleceğini,gururunu ve sahip olduğu herşeyini.

1960 ların başıydı.Serin bir Ekim ayıydı.Ferit masasında oturmuş ay sonu hesaplarını çıkarıyordu.Faruk bir yığın evrak bıraktı Ferit in masasına. “Abi” dedi. “Almanya’ya otobüs seferi işini bağladım.Biz Nihat’la her şeyi tamamladık.Yalnızca senin imzan kaldı.”

Nihat ile Faruk Ferit’in güvendiği yegane insanlardı.En başta dosttular,çocuklukları beraber geçmiş,aynı sofrada yemek yemiş,beraber işler yapıp bu günlerine gelmişlerdi.Ferit okumadan imzaladı önüne koyulan evrakları.Nerden bilebilirdi ki sonunu hazırlayan imzaları attığını…

Ertesi gün ofise geldiğinde masasında Nihat’ı gördü.Ayağa dahi kalkmamıştı Ferit’i gördüğünde.Nihat haince ve soğuk bir sesle “Abi hisselerini bana devrettin.Artık burada işin yok.” Dedi.Ferit şaşırmıştı.Ne olduğunu dahi anlamasına ve soru sormasına fırsat vermeden kapının önüne atmışlardı Ferit’i .

Telaşla adliyeye doğru yöneldi.Savcıya anlattı düşürüldüğü durumu.Can dostum dediği ancak kendisini arkasından vuran Nihat ve Faruk’tan şikayetçi oldu.Tam 2 yıl uğraştı mahkeme kapılarında.Kimseye derdini anlatamıyordu.Elinde ne bir delil ne de onun haklılığını ortaya koyabilecek bir şahit vardı.Oysa Nihat’la Faruk’un elinde Ferit’in imzasını taşıyan belgeler vardı.Cebindeki son kuruşu da avukat ve mahkeme masraflarına harcadı.Nihayetinde ise kaybedilmiş bir itibar,uçup giden bir servet,sisteme ve düzene lanet eden bir benlikle bitirdi hukuk mücadelesini.

Aylarca beş parasız,işsiz ve sefil bir halde boş boş dolaştı sokaklarda.Eşinin dahi yüzüne bakamıyordu utancından.

Biçare bir halde sokaklarda dolaşırken eski bir dostu ile karşılaştı.Almanya’ya işçi olarak gideceğini söyledi Mehmet.Kalbine bir ışık dolmuştu Ferit’in. “ Neden olmasın” dedi kendi kendine. “ Artık bir yerden başlamalıyım.” Mehmet’le beraber müracaat etmeye karar verdi.Tüm işlemler tamamdı.Ömrünün en kısa ,ömrünün en uzun bekleyişi içinde günleri haftaları ayları saymaya başladı.Ta ki o güne kadar…

Derin sessizliği minik Murat ın ağlayışı dağıttı. “Oldu” dedi Ferit. “Artık her şey çok güzel olacak.” Dedi Ayşe’ye sarılıp.

Bir hafta o kadar çabuk geçmişti ki ne bebesine doyabilmişti ne de gül kokan Ayşe’ sine.Valizini toparlayıp otobüse bindiğinde Ayşe’nin yanağından süzülen yaşları fark etti.Oysa ne kadar güçlüydü Ayşe.Gözü arkada kalmıyordu bile.Koca bir dağ bırakıyordu .Ne sevdaydı onların ki …O koskoca köyün ağasının kızı,kendisiyse bir garip Ferit’ ti.Ne zorluklarla kavuşmuştu Ayşe’sine.Yol boyunca Ayşe’yi ve Murat’ı düşündü.Acaba onları bir daha görebilecek miydi…

Otobüsten indiklerinde onları karşılayanlar hepsini bir araya toplayıp bir apartmana götürdü.Kalacağınız yer diye rutubet,küf kokan odalara doluşturdular.Yer yatakları serilmiş odalar köydeki ahırdan bile daha kötü gelmişti Ferit’e. “Ah Ayşem” dedi. “Sen olsaydın yanımda çiçek kokardı buralar.”O gece dinlendiler arkadaşlarıyla.Memleketin dört bir yanından insanlar göçmüştü ekmek parası için yaban diyara.Her birinin bir hikayesi vardı.Kimi köyde bekleyen sevdalısına kavuşmak için gelmişti kimi hasımlarından kaçmak için … Ferit ise kaybettiği itibarını geri kazanmak için.

İlk günler çok zordu.Yemek yiyemiyor,uyku uyuyamıyor,banyo dahi yapamıyordu.Üstelik işi de çok ağırdı.Kağıt fabrikasına yerleştirmişlerdi Ferit’i.Genç diye de ağır işlere koşuyorlardı.Yine de memnundu hayatından.Alışmıştı düzene.Yavaş yavaş dillerini de öğreniyordu.Her akşam Ayşe’sine mektup yazıyor içine o gün eline ne kadar para geçtiyse koyuyor,özlemini,sevdasını anlatıyordu.

Yıl da sadece 20 gün için evine Murat’ına Ayşe’sine kavuşuyor,daha hasret gideremeden tekrar gurbet ellere dönüyordu.

Çok çalışkandı Ferit.Yemiyor,içmiyor,gezmiyor,yaşamıyordu…Sadece çalışıyor ve para biriktiriyordu.Bu sırada Ferit in iki kızı bir oğlu daha olmuştu.Çocuklarının okumalarını,kendi öyküsünden ders almalarını istiyordu.Sadece Murat’ı okumuştu.Üniversiteyi kazandığını duyduğunda dünyalar onun olmuştu.Bir babaya en güzel hediyeydi bu.Murat’ı öğretmen olacaktı.Daha büyük gayretle çalışmaya başladı.

Sonunda Murat okulu bitirmişti.Çok küçük bir dağ köyünde ahırdan bozma bir okula tayini çıkmıştı.Çok zor şartlarda çalışıyordu.Ne yapıp edip Murat’ını ordan kurtarmalıydı.Eski dostlarından yardım istedi ve oğlunu Ankara’ya getirtti.Murat evlenme çağı gelmiş çok yakışıklı bir delikanlı olmuştu.Bir kıza sevdalıydı Muratcık .Kız da öğretmendi,Ankara’lıydı üstelik.Ferit işinden bir hafta izin alıp nişanlarını yaptı Ankara’da .Ama düğünlerini bile göremedi çocuklarının.

Murat memleketine tayinini aldırmış ve orada çalışmaya başlamıştı.Bir gün babası ona telefon açıp “Murat’ım biraz birikmiş param var.Bunu sana yollayacağım.Sen de ordan bir arsa alacaksın.Üzerine bir han inşa ettireceksin.Ferit Kara geri dönecek.” Dedi.

Murat hiç beklemeden şehir merkezinde 650 m2 lik bir arsa buldu.Pazarlığa oturdu mal sahipleriyle.Babasını aradı ve verdiği görevi tamamladığını,dilediği zaman inşaata başlayabileceğini söyledi.

Artık Ferit daha güçlü bakıyordu hayata.Evlatlarına bırakabileceği bir parçada olsa toprağı vardı.Ölse dahi gözü arkada kalmayacaktı artık.

Murat inşaat işlerine başlamıştı.Temel kazılsın diye makinaları getirdiğinde arazide bir adam gördü.Oldukça şık giyimli,fötr şapkalı,yaşı geçkin ancak asil görünüşlü biriydi.

Murat “ Birini mi arıyorsunuz amca” dedi.Yaşlı adam Murat’a döndü ve “Burası kimin?” diye sordu.Murat göğsünü kabartan bir gururla “Benim” diye cevap verdi.Yaşlı adam tekrar arsaya dönüp dalgın dalgın baktı toprağa.Sonra Murat’a dönüp asla unutmayacağı şu sözleri söyledi:

Mal sahibi,Mülk sahibi…
Hani bunun ilk sahibi?

Murat şaşırmıştı bu sözler karşısında. “Kurt Dayı derler birininmiş.Ama ben kendisini hiç tanımadım.Çocuklarından aldım burayı.” Dedi .

Kurt Dayı’nın ta kendisiydi bunu soran.Kendisi de zenginlikten sefalete düşmüş ,giden servetinin ardından son kez bakmaya gelmişti.Murat’a son bir kez dönüp:

Mal da yalan,mülk de yalan.
Var biraz da sen oyalan…

Deyip ve arkasını dönüp uzaklaştı.

Han kurulmuş,işyerleri kiraya verilmişti.Ferit eski gücüne kavuşmuş yitirdiğinin az da olsa bir parçasını geri kazanmıştı.

O gece daha bir acı çaldı telefon.Arayan Ferit in arkadaşıydı. “Murat biz Ferit’le yarın dönüyoruz,haberiniz olsun,evde olun.” Dedi.Evde bir neşe bir sevinçtir alıp gitmişti.Çocuklarının babası,torunlarının dedesi,Ayşe’sinin bitmeyen sevdası geliyordu.Yarın hiç olmayacak kadar uzundu.

Kapı çalınıp herkes pencereye koştuğunda evin önünde yalnızca bir tabut vardı.

Ferit 64 yaşına geldiğinde kanser teşhisi ile tedavi gördüğü Almanya’da ki bir hastanede yanında kimsesi olmadan,yola çıktığı gibi yalnız sonlandırmıştı hayatını.Ne güzel bir gün görmüş ne çocuklarına ne de büyük sevdası Ayşe’sine doyabilmişti.

Çocuklarına en büyük mirasını bırakmıştı.HİKAYESİNİ...Torunlarının bile dilinden düşürmeyeceği,onu ölse de gururla anacakları azmini.

Murat babasının tabutuna acıyla sarılırken Kurt Dayı’nın sözlerini hatırladı:

Mal sahibi Mülk sahibi!
Hani bunun ilk sahibi…
Mal da yalan Mülk de yalan!
Var biraz da sen oyalan…