Bir işveren olarak tecrübeli bir avukat işe alacaksanız, fakülteyi 4 yılda bitirme, ya da belirli bir üniversiteden mezun olma şartı aramayabilirsiniz veya bu şartın aranmasını yadırgayabilirsiniz. Çünkü bu durumda işe alacağınız elemanın başvuranların en iyisi olduğunu anlamanızın değişik yolları vardır: Referans isteyebilirsiniz, eline bir dava dosyası verip yorum isteyebilirsiniz, bir dilekçe yazdırabilirsiniz, önceden girdiği davaları ve sonuçlarını inceleyebilirsiniz, yayınladığı makaleleri isteyebilirsiniz vs.
Ancak fakülteden yeni mezun bir stajyer, avukat ya da hukuk öğrencisi işe alacaksanız size başvuran 100 kişiden en fazla randıman alma ihtimaliniz olan kişiyi hangi kritere göre belirleyeceksiniz?
Görünen o ki, Adliye Duvarında işverenler hangi kriteri istese özellikle genç üyelerimiz arasında infial oluyor.
(İyi biliyorum çünkü o forumun alan yöneticisi benim).
Bir işveren "tecrübeli" eleman aradığını belirtiyor, yeni mezun nasıl tecrübeli olabilir diye site ayağa kalkıyor (sanki öğrenciyken hukuk bürosunda çalışıp tecrübe edinenler yokmuş gibi).
Bir işveren adayın kendi yazdığı dava dilekçesi örneği istiyor, bize fakültede dilekçe yazmak öğretildi mi, nereden bilelim diye yine site ayağa kalkıyor (sanki girdiğiniz işte yazmayacaksınız gibi)
Bir işveren adayın fakülteden 4 yıldan mezun olması şartını koşuyor, 5 yılda mezun olanların başı kel mi, 4 yılda mezun olanlar daha iyi avukat olacak diye şart mı var diye yine tepki geliyor.
Bir işveren adayın puanı yüksek bir hukuk fakültesi mezunu olmasını tercih sebebi yapıyor, bu defa okul dönemi önemli değildir, iş hayatında biz daha çok çalışıp daha başarılı avukat oluruz diye bazı arkadaşlardan gene tepki geliyor.
Bir diğer işveren okul ortalamasının yüksek olmasını istiyor, yeni mezun hukukçular gene ayağa kalkıyor: biz okulun keyfini çıkarmıştık, yoksa biz de çalışsaydık, bizim de ortalamamız yüksek olurdu diye.
Biraz da empati yapsak mı? İş hayatı "acımasızdır" ve "en iyi performans" merkezinde döner. İşverenler en iyi performans alacakları kişileri seçmek ister, vasat performans verenleri anında kapının önüne koyar, iş hayatında kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Üzgünüm bunlar acı ama hayatın gerçeği. Ve bu koşullar altında da işverenler kendilerine yapılan yüzlerce başvurudan en iyi verim alacakları kişiyi "doğru tahmin edebilmek" için bu tip kriterler getirirler ve başka çareleri de yoktur.
Siz hukuk fakültesini en düşük puanlı üniversitede, 7 yılda bitirmiş olabilirsiniz. Evet bu tek başına sizin kötü hukukçu olacağınızı göstermez, ileriki yıllarınızda çok çalışıp, ÖSS Türkiye 1. olarak en iyi hukuk fakültesine girmiş ve oradan da okul birincisi çıkmış bir kişiden daha iyi bir hukukçu olabilirsiniz. Ancak her ikiniz de fakülteden "tecrübesiz bir hukukçu adayı" olarak çıkıp aynı iş için bir işverenin önüne gelirseniz, işverenin sizi seçmesi düşük bir ihtimaldir, çünkü diğer adayın daha yüksek performans göstermesi olasılık olarak daha yüksektir, eğitim geçmişi bunu göstermektedir ve işverenin elinde de henüz adayı değerlendirecek başka bir kriter yoktur.
İleride 10 yıllık avukat olarak bir başka işe başvurduğunuzda zaten çoğu kez size bitirdiğiniz okulu ya da not ortalamasını sormayacaklar, son girdiğiniz davanın sonucunu soracaklar merak etmeyiniz.
Ancak o zamana kadar da lütfen "biz de iyi hukukçu olabiliriz" diye tartışmak yerine, "olmak için çalışınız". Birileri zamanında ÖSS'ye çalışarak, okulda derslere çalışarak, okul sırasında bir yandan hukuk bürolarında çalışarak bunu yapmışlar zira ve onlarla iş hayatında rekabet etmenin tek yolu da en azından şimdi onlardan çok çalışmaya başlamak.
Ve lütfen bana kızmayınız, iş hayatının kurallarını ben koymadım.