|
Stajyer Avukatlık Avukatlıkla Bağdaşan Bir İştir
Avukatlık Kanununun 11. Maddesi Avukatlıkla birleşemiyen işleri saymıştır ;
“Aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmıyan her türlü iş avukatlıkla birleşemez.”
12. madde de Avukatlıkla birleşebilen işleri saymıştır. Kısaca bu maddede ücretli olarak avukat yanında çalışmak avukatlıkla bağdaşan işlerden sayılmış ve avukatın işçi avukat olmasına istisnai bir düzenleme ile imkan sağlanmıştır. Yani işçi avukat 11. Madde yasağına aykırı iş yapmış sayılmamıştır.
Buradan anlaşılan 11. Maddedeki yasaklanan “ücret”ten kasıt avukattan alınan “ücret” değildir.
Avukatlık Kanununun Levhadan silinmeyi gerektiren işler başlıklı 72. Maddesine 1986 tarihinde eklenen fıkralara göre; “
Şu kadar ki, staj sırasında mesleğin onuru ile bağdaşması mümkün olmayan işler müstesna olmak üzere, 11 inci maddede sayılan işlerden biri ile uğraştığı, ruhsatnamenin verildiği tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra anlaşılan avukat, staj süresi içinde elde ettiği ödemelerin veya gelirlerin tutarının üç katını Baroya ödediği takdirde levhaya yeniden yazılır.”
denilmektedir.
Şimdi 11. Maddede yazılı avukatlıkla birleşemeyen işler ile birleşebilen işleri karşılaştırdığınızda Avukatın avukat yanında ücretli avukatlığı birleşebilen bir iş ve aldığı “Ücret”de yasal ise “Stajyer avukatın” zorunlu olarak avukat yanındaki çalışmasını da “avukatlıkla bağdaşan” işlerden saymak gerekiri.
Ama 11. Maddedeki “ücreti” her ücret yani avukattan alınan ücret olarak da yorumlarsanız o zaman staj döneminde alınan tüm ücretlerin 3 katını tüm avukatların baroya ödemesi bir zorunluluk halini alır.
Ya hep birlikte on binlerce avukat olarak staj döneminde alınan ücretlerin toplamının 3 katını Baroya ödeyecek yada benim dediğim gibi işçi avukatlık ve ücreti de yasal ise stajyer avukatlık da avukatlıkla bağdaşan işlerdendir ve aldıkları ücrette 11. Madde kapsamında değildir diyeceksiniz.
Avukatlık Kanunumuz 1969 tarihlidir ve 11. Madde ilk hali ile durmaktadır. TBB genelgesi de 1972 tarihlidir ve bu anlamda günceldir, geçerlidir.
Ancak TBBnin acilen bu konuyu yeni bir genelge ile açıklığa kavuşturarak belirsizliği dağıtması ve tüm avukatların “Levhadan Silinme” tehlikesi ile ücret veren avukatların da “Disiplin Cezası” almaları tehlikesinin önüne geçmelidir.
Barolar staj başlangıcında aldıkları taahhütlerde hiçbir işten evet hiçbir işten ücret almayacağım tarzında bir yazıyı stajyerlere imzalatmaktadırlar.
Stajyerin staj süresince bir ücretli işte çalışmasının yasaklanmasının mantığı stajının gereklerini yerine getirmesini sağlamaktır.
Yoksa Kanun bir hukukçuya bir sene ücretsiz çalışacaksın ki sana bir ruhsat vereceğiz ve bu ruhsatla da sen bir işten ücret alma hakkına sahip olacaksın dememektedir.
Yoksa dünyanın hiçbir yerinde de işçi olabilmek için önce bir sene ücretsiz köle olacak ondan sonra da işçi sınıfına geçeceksin tarzında bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Kölelik en azından bizim topraklarımızda 1900lerin başlarında yasaklanmıştır.
Kanunun “Avukat”lara ücretsiz bir işgücü yaratılmasına olanak sağlama amacını güttüğü de söylenemez.
Diğer mesleklerde stajyerlere veya çıraklara ücret alma hakkı verilirken bunun stajyer avukatlardan avukattan ücret alma hakkını engelleyecek tarzda mahrum edildiğini kabul etmek mümkün değildir.
Stajyer Avukatların bir iş yaptığı açıktır şu anda işleyen bir piyasa ! vardır. Piyasa koşullarında bu emek sahibine ücret hakkı konusunda bir sınırlama getirilmemelidir. Davaya giren icrada işleri yürütebilen ofis işlerini yapan dilekçeleri yazan bir hukukçunun bu işler için ücret alamayacağını ileri sürmek mümkün değildir. Adliye kapısındaki arzuhalcinin dilekçe yazım ücreti alma hakkı var iken 1 sene boyunca bir hukukçunun ücret alamaması kabul edilemez.
Daha net soralım ücretsiz çalışma zorunluluğu acaba başka nerede vardır. Hem stajı zorunlu kılacak hem stajyerin ruhsat alabilmesini avukatın raporuna bağlayacak hem ücret almayı da yasak kapsamında gösterecek , verirse de gizli gizli verecek daha sonra da levhadan silinme tehlikesinde yaşatacaksın Bunu bırakın yazılı hukuku örf ve adet hukukunda, ahlak, adalet ve vicdan açısından konuyu değerlendirdiğinizde buna imkan bulunmamaktadır.
Ancak “hiçbir işte” tarzındaki sınırlama “avukat”tan da ücret alınmasına engel bir yasakmış gibi yorumlanabilmektedir.
Baroların yanlış uygulamaları, sorunu bu noktaya kadar getirmiş ve tüm meslektaşlarımızda da “stajyer avukat”ın avukattan ücret alması yasakmış gibi bir kanı oluşturulmuştur.
Ücret ödememe gibi bir imkana hele bir de Baroların böyle bir taahhütname alması eklenince avukatların kolayca sahip çıkması hayatın olağan akışına herhalde uygundur.
Ancak stajyer avukatların hayatının akışına hiç uygun olmayacağı ortadadır.
Benim mücadele ettiğim husus stajyer avukata illaki ücret verilsin konusu değildir. Ben o aşamayı kanuni değişikliğe havale ettim.
Benim uğraşım stajyer avukatın ücret almasına hukuki bir engel olmadığı yönündedir.
Zira stajyere verilen “yemeğin” dahi bu yasak kapsamında olduğunun düşünüldüğünü uygulamada görmüş biriyim. Bilindiği üzere yemek yol vb. yardımlar vergi mevzuatı ve iş kanunları açısından ücret olarak nitelendirilmektedir.
Yani stajyer avukat yemek yerken yediği her lokmanın yasa dışı olduğunu mu düşünmelidir.
Velhasılı bana stajyer avukatın avukattan ücret alamayacağına ilişkin bir yasal düzenleme göstermediğiniz müddetçe TBB’nin 1972 tarihli genelgesini kaldıran bir genelge de (en azından benim gördüğüm) bulunmadığına göre Baroların uygulamasının ve avukatların ücret ödememek için yaptığı yorumlara katılmadığımı belirtiyorum.
Yazınızda “Stajyer Avukat”ı “Avukat” olarak görmemizin avukatlık kanunu açısından mümkün olmadığı tarzında bir açıklamada bulunduğunuzu gördüm. Bu açıklamalarınızı iyiniyetli olarak kanundaki ibareleri birbirine karıştırmamamız gerektiği tarzında bir açıklama olarak algılıyorum.
Bildiğiniz üzere avukatlar avukat olabilmek için hukuk fakültesinden mezun olarak “hukukçu” kimliğini diploma alırken ettikleri “hukukçu” yemini ile kazanmaktadırlar. Yani temelde hepimiz hukukçu olarak birbirlerimiz ile meslektaş durumundayız. Zira doğrudan hukukçu kimliği ile gerek özel gerekse kamu sektöründe bir çok arkadaşımız görev yapmaktadır. Kamuda hukuk müşavirliği görevinde 10 yıl görev yapanlar staj zorunluluğu aranmadan avukatlığa dahi alınabilmektedir.
Avukatlık Kanunu 23. Maddesinin 2. Fıkrası “Stajyer, avukatla birlikte duruşmalara girmek, avukatın mahkemeler ve idari makamlardaki işlerini yapmak, dava dosyaları ve yazışmaları düzenlemek, baroca düzenlenen eğitim çalışmalarına katılmak, baro yönetim kurulunca verilen ve yönetmelikte gösterilecek diğer ödevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Stajyerler, meslek kurallarına ve yönetmeliklerde belirlenen esaslara uymak zorundadırlar.”
Avukatlık Kanunu 26. Maddesinin 1. Fıkrası “Stajyerler, avukat yanında staja başladıktan sonra, avukatın yazılı muvafakati ile ve onun gözetimi ve sorumluluğu altında, sulh hukuk mahkemeleri, sulh ceza mahkemeleri ile icra tetkik mercilerinde avukatın takip ettiği dava ve işlerle ilgili duruşmalara girebilir ve icra müdürlüklerindeki işleri yürütebilirler.”
Avukatlık Kanunu 46. Maddesi “ Avukat, işlerini kendi sorumluluğu altındaki stajyeri veya yanında çalışan sekreteri eliyle de takip ettirebilir, fotokopi veya benzeri yollarla örnek aldırabilir. Avukatın onanmasını istemediği örnekler harca tâbi değildir.
Avukat veya stajyer, vekâletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekâletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisi verilmez.”
denilmektedir.
Bu çerçevede en azından ünvanında “avukat” ibaresi bulunan, adımıza duruşmalara giren, hacze giden, dosyadan fotokopi vb. işlemler yapan, mesleki kurallarımıza uyan, “hukukçu” olan birisini meslektaşım olarak görmeyi “erdemli” bir tutum olarak değil “normal” bir durum olarak algılamaktayım.
Saygılarımla
|