Mesajı Okuyun
Old 01-11-2007, 20:52   #7
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşım,
ABD' deki davalı için demişsiniz ki; "kendisine gönderilen tebligatı almak istemediğini ve bu konuyla ilgili olarak ileride gelecek tüm tebligatları da reddettiğini beyan ediyor"...
Öncelikle tebligat kişinin ilgili makamlara bildirdiği yasal adresine Teb. K.m.25 uyarınca ve kişinin(gerçek&tüzel) adına soyadına/ticari işletme adına uygun şekilde yapılmışsa acaba bu beyanın yasal dayanağı ve nedeni nedir? Bu soruyu merakımdan soruyorum... Zira usulüne uygun şekilde kendisine tebligat gönderilmiş bir kimse böyle keyfi bir beyan ile kendisine tebligatın yapılmamış sayılmasını sağlayamaz.(Acaba tebligat zarfı üzerinde belirtilen işletme adı ya da isim-soyadı evrakın tebliğ edilmesi gereken kişininkinden farklı mı? Bu nedenle tebliğ almaktan imtina ediliyor olabilir mi?)
***
Zaten belirttiğiniz üzere "Daha sonra davalı taraflar dosyaya ilişkin beyanlarını içeren adressiz ayrı ayrı dilekçe sunuyorlar"

Tebligatın usulsüz olarak yapılması halinde dahi muhatabın tebliğe muttali olduğu tarih tebligatın yapıldığı tarih olarak kabul edilir. Dolayısıyla bir dosyaya yazılı olarak beyanda bulunan bir kimse en kötü ihtimalle dilekçede yazılı tarihte veyahut dilekçenin mahkeme kanalı ile havale edildiği tarihte tebliğe muttali olmuş sayılır diye düşünüyorum. Usul ekonomisi açısından düşündüğümde her iki davalının da dosyaya sunmuş oldukları beyanlar ile zaten tebliğe muttali olduklarını gösterdiklerini ve taraf teşkili sağlandıktan sonra yapılması gerekenlere geçilmesinin doğru olacağı düşüncesindeyim. Ancak ayrıntılar durumu farklılaştırabilir; beyan dilekçelerinde ne yazıldığı da önemli...

Eğer hakimin verdiği kararın hatalı olduğunu düşünüyorsanız; mahkemenin ara kararından dönmesini talep edebilirsiniz. (Çok genel olarak sonuç doğurmasa da denenmesinde fayda vardır.)
Saygılar,