Mesajı Okuyun
Old 31-10-2007, 12:36   #2
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

YARGITAY İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULU KARARI

Tarih : 18.02.2000
Esas No : 1997/1
Karar No : 2000/1

506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na 11.08.1977 tarih ve 2098 sayılı Yasa’yla getirilen Ek-5 maddesinde düzenlenen itibari hizmet süresinin; anılan Yasa’nın 108.maddesinde öngörülen sigortalılık süresine eklenebileceğine, ayrıca sigortalının prim ödeme gün sayısına eklenemeyeceğine ilişkindir.

I- İçtihatları Birleştirme İsteği

Yargıtay 10.Hukuk Dairesi Başkanı, 03.07.1997 tarihi başvurusuyla, Yargıtay Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.1988 tarih ve 270/472 sayılı Kararıyla 02.05.1997 tarih ve 207-392 sayılı Kararları, ayrıca aynı konuda Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 09.06.1997 tarih ve 3756-3757-3578 esas, 1997/4405-4406-4407 Karar Sayılı kararıyla, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 17.02.1997 gün, 7337/854 Sayılı Kararları arasında görüş aykırılığı bulunduğunu ileri sürerek içtihatların birleştirilmesini istemiştir. Birinci Başkanlık Kurulu, 16.10.1997 tarih ve 66 Sayılı Kararıyla içtihatlar arasında aykırılık bulunduğuna, aykırılığın Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nca giderilmesine karar vermiştir.

II- İçtihatları Birleştirmeye Yol Açan Kararlar

1- 10.Hukuk Dairesi Kararları :
a) 10.Hukuk Dairesinin 09.06.1997 tarih ve 1997/3756-4403 sayılı Kararında; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın Ek-5.maddesindeki itibari hizmet süresinin hem sigortalılık süresine, hem de sigortalının fiilen çalışılmış gün sayısına eklenmesi ve ayrıca sigortalılık başlangıç tarihinin, itibari hizmet süresi kadar geri götürülmesi gerektiğine karar verilmiştir.
b) 10.Hukuk Dairesinin 09.06.1997 tarih ve 1997/3757-4406, 1997/3578-4407 Sayılı Kararları da aynı doğrultudadır.

2- 21.Hukuk Dairesinin 17.02.1996 tarih ve 1996/7337-854 sayılı Kararında ise, 506 sayılı Yasa’nın Ek-5 maddesindeki itibari hizmet süresinin prim ödeme gün sayısına eklenemeyeceğine, bu sürenin iki kez kullanılmasının olanaksız bulunduğuna karar verilmiştir.

II- Hukuk Genel Kurulu Kararları :

a) Hukuk Genel Kurulu, 02.05.1997 tarih ve 1997/21-208 Esas, 1997/392 Sayılı Kararında; yerel mahkemenin 506 sayılı Yasa’ya 2098 sayılı Yasa’yla getirilen Ek-5 maddesindeki itibari hizmet süresini, hem sigortalılık süresine hem de prim ödeme gün sayısına ekleyip, sigortalılık başlangıcını prim ödeme gün sayısı kadar geri götüren ve davacıya yaşlılık aylığı bağlanmasını hükme bağlayan yerel mahkemenin direnme kararını, itibari hizmet süresinin yalnızca sigortalılık süresine eklenebileceği ve bu sürenin iki kez kullanılmasına yasaca olanak bulunmadığı gerekçesiyle bozmuştur.
b) Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.1988 günlü ve 1988/10-270, 1998/472 Sayılı Kararı ise, Emekli Sandığı’nda ve fiili hizmet zammının gerektirdiği hizmetlerle Sosyal Sigortalar Kurumu’nda geçen hizmetlerin birleştirilmesine ilişkin olup, içtihatları birleştirme konusuyla ilgili değildir.

2797 sayılı Yargıtay Yasası’nın 16/5. Ve 45.maddeleri uyarınca toplanan Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda kararlar arasında aykırılık bulunduğuna karar verilerek işin esasına geçilmiştir.

III- İçtihatlar Arasında Aykırılığın Konusu ve Çözümün Gerekçesi

Aykırılığın konusu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na 11.08.1977 tarih ve 2098 sayılı Yasa’ya getirilen Ek-5.maddede öngörülen iş kollarında çalışan sigortalılara tanınan itibari hizmet süresinin 506 sayılı Yasa’nın 108.maddesinde tanımlanan sigortalılık süresine mi, yoksa hem sigortalılık süresi ve hem de prim ödeme gün sayısına mı eklenmesi gerektiğine ilişkindir.

Aralarında aykırılık bulunduğu kabul edilen kararlarda, sözü edilen “sigortalılık süresi” ve “fiili prim ödeme gün sayısı” 506 sayılı Yasa’nın “yaşlılık sigortası” yönünden önem taşıyan temel kavramlarıdır. Gerçekten, yaşlılık sigortasından yararlanmada üç temel öğe söz konusudur. Sigortalılık süresi, fiili prim ödeme gün sayısı ve yaştır. Bunlardan yaşla ilgili olarak, Yasa’nın doğrudan belirlediği ve zaman zaman üzerinde değişiklik yaptığı yaş sınırı, her sigortalı için aynıdır. Sigortalılık süresi ise, 506 Sayılı Yasa’nın 108.maddesinde tanımlandığı üzere, sigortalının ilk işe giriş tarihi ile yaşlılık aylığı için Kuruma başvurduğu tarih arasında geçen süredir. “Fiili prim gün sayısı”na gelince; burada, Kuruma yapılan parasal katkı söz konusudur. Daha açık bir anlatımla, fiili prim gün sayısı, sigortalı yararına, sigortalılık süresi içerisinde, eylemli biçimde günlük kazançları üzerinden ödenen primli günler toplamıdır. 506 sayılı Yasa; yaşlılık sigortası yönünden, seçenekli bir sistem öngörmüş, kimi zaman iki, kimi zaman üç öğenin gerçekleşmesi durumunda, kişinin yaşlılık aylığından yararlanabileceğini hükme bağlamıştır. 2098 sayılı Yasa ise, 506 sayılı Yasa’yla getirilen “itibari hizmet” kurumu ile yıpratıcı kimi işlerde çalışan sigortalılara, Yasaca belirlenen oranda, itibari bir sürenin eklenmesini öngörmüştür. Böylece, itibari hizmet süresinden yararlanan bir sigortalı, yaşlılık sigortası uygulamasında öbür sigortalılara göre ayrıcalıklı bir duruma geçmekte ve daha erken emekli olabilme olanağına kavuşmaktadır. İşte, görüş aykırılığının temeli, bu ayrıcalığın kapsam ve boyutlarında düğümlenmektedir.

Gerçekten, itibari hizmetten yararlanan bir sigortalının sigortalılık süresine dörtte bir oranında ek yapılmasıyla; sözgelimi, 20 yıllık bir sigortalıyı benzerlerine göre 5 yıl önce emekli olabilme olanağı sağlamakta, 25.08.1999 tarihli ve 4447 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önceki dönemde 38 yaşında emekli olabilme hakkı tanınmaktadır. Bu tür bir olanak, kuşkusuz önemli bir ayrıcalıktır. Bunun dışında, itibari hizmet süresinin fiili prim ödeme gün sayısına katılması durumunda ise, yukarıda sözü edilen sigortalı, ayrıca 1800 günlük fiili prim üstünlüğünü elde etmekte, yalnızca 3200 gün prim ödediğine, yaşlılık aylığına hak kazanabilmekte ve böylelikle benzerlerine göre yaşlılık aylığı bağlama oranını yükseltebilmektedir. Oysa, yasa koyucu bu tür ikiye katlı bir ayrıcalığı öngörmemiş, yalnızca sigortalılık süresi yönünden bir üstünlük sağlamıştır. Bu durum öncelikle Ek-5.maddenin birinci fıkrasının açık anlatımından ortaya çıkmaktadır. Gerçekten söz konusu birinci fıkrada; itibari hizmet süresinin sigortalılık süresine ekleneceği açıkça belirtilmiş, ayrıca fiili prim ödeme gün sayısına ekleneceği yolunda bir anlatıma yer verilmiştir. Her ne kadar maddenin ikinci fıkrasında, fiili gün sayısına ilişkin bir anlatım yer almışsa da, bu durum maddenin birinci fıkrasında belirtilen sigortalılık süresinin hesaplanması yöntemine ilişkindir ve itibari hizmet süresinin yıl olarak değil de, gün olarak değerlendirilmesi durumunda eklemenin nasıl bulunacağını göstermektedir. Birbirinden ayrı kurumlar olan, “sigortalılık süresi” ve “prim ödeme gün sayısı”nın Yasa’da açıkça gösterilmedikçe birbirlerinin yerine geçirilmesi ya da yorum yoluyla öngörülmesi olanaksızdır. Nitekim, 506 sayılı Yasa’nın bölümünde Ek-5.madde dışında ayrıcalıklı sistemde, yalnızca maden işçileri yönünden yer verilmiş ve Yasa’nın 60/E. Maddesinde, 1800 gün çalışmış bulunan sigortalılara bu işlerdeki “prim ödeme gün sayıları” toplamına göre birinin ekleneceği ve böylece bulunan toplam sürenin “prim ödeme gün sayısı” olarak benimseneceği öngörülmüştür. Görülüyor ki, yasa koyucu, 506 sayılı Yasa’da, söz konusu deyiş ve kavramların ikisinin birlikte ayrıcalık yaratacak biçimde değerlendirilmesini istememiş, yalnızca, en tehlikeli işlerden sayılan maden işçilerine, fiili prim ödeme sayısına eklenmek üzere itibari bir süreyi kabul etmiştir. Öte yandan, öğretide de,itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine ekleneceği görüşü ağır basmaktadır. (Bkz.Prof.Dr.A.CanTuncay, Sosyal Güvenlik Kurulu Dersleri, 6.Bas.,Sh.258, Prof.Dr. Ali Nazım Sözer, Sosyal Sigorta İlişkisi, İzmir 1991, Sh.192, Prof.Dr.Ali Nazım Sözer, İtibari Hizmet Müessesesi ve İtibari Hizmetle İlgili Bazı Uygulama Sorunları, Çimento İşveren Cilt 12, Sh.3.Mayıs 1998 Sh.10 v.s) Ayrıca, 25.09.1999 tarih ve 4447 sayılı Yasa’nın 16.maddesiyle getirilen Ek-39.maddesinde açıkça, “itibari hizmet süresinin”, “sigortalılık süresine” eklenmek suretiyle bulunacağı belirtilmiş ve yasa koyucunun bu yöndeki görüşü bir kez daha yinelenmiştir.

Amaçsal yorum, çağcıl bir yöntemdir. Yasa’nın yapıldığı andaki değil, uygulandığı andaki yasa koyucunun nesnel amacını gözeten bir yorumdur. Ancak, bu yorumun sınırımı yasanın anlatım çerçevesi çizer. Anlatım içindeki deyişler ve/yada kavramlar, bu nesnel amaç içinde geniş ya da dar algılanabilir. Ancak, amaçsal yorum bahanesiyle, kesinlikle bu çerçevenin dışına çıkılarak yasal metne anlam verilmez. Bu yapıldığı takdirde, uygulayıcı yasayı örtülü olarak değiştirmiş olur. Kuşkusuz hiçbir yorum aracı ve yöntemi böyle bir keyfiliğe izin veremez.

506 sayılı Yasa’nın Ek-5.maddesinde sözü edilen itibari hizmet süresinin; metnin yasal çerçevesi içinde kalan amaçsal yorumu gözettiğinde, yukarıda açıklanan nedenlerle, yalnızca sigortalılık süresine eklenmesi gerekeceği açıkça ortaya çıktığından, içtihatların, Hukuk Genel Kurulu ve 21.Hukuk Dairesinin görüşleri doğrultusunda birleştirilmesi gerekir.

SONUÇ : 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın Ek-5. Maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekeceğine ve ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesinin söz konusu olamayacağına, 18.02.200 tarihinde ve ilk oturumda üçte iki çoğunlukla karar verildi.