Mesajı Okuyun
Old 30-10-2007, 13:45   #5
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 1987/2181
K. 1987/2655
T. 5.3.1987
• İLLİYET BAĞI ( Tehlike sorumluluğu )
• İLLİYET BAĞININ KESİLMESİ
• MANEVİ TAZMİNAT ( illiyet bağının kesilmesi )
• İŞ KAZASI
• TEHLİKE SORUMLULUĞU
818/m.41
506/m.26
ÖZET : İşverenin tehlike sorumluluğu için olayla bağının kurulması zorunludur. İşyerine özgü tehlike ile meydana gelen kaza arasında uygun illiyet bağı mevcut değilse, işveren olaydan sorumlu tutulamaz.

DAVA : Davacılar, murislerinin iş kazası sonucu ölümü üzerine uğradıkları manevi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dosyadaki bilgi ve belgelere ve dosya içeriğine göre; davacıların murisi işçinin, sevk ve idaresinde bulunan davalıya ait otobüs ile Antalya liman yolunda şehir merkezine doğru giderken, arkadan gelen bir vasıtanın yüzde yüz kusurlu davranışı sonucu çarpması ile sevk ve idare hakimiyetini kaybederek devrilen otobüsün altında kalmış ve ölmüştür. Davacılar açtıkları bu dava ile, muruslerinin ölümü nedeni ile manevŒ tazminat isteğinde bulunmuşlardır. Davalı ise, olayın meydana gelmesine davacıların murisinin sebep olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Yerel mahkeme, yaptığı yargılama sonunda, manevŒ tazminat istemini aynen hüküm altına almıştır.

Öteki sorumluluk hallerinde olduğu gibi ,tehlike sorumluluğunda da, üç halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar, mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Öğretide illiyet bağını kesen nedenlerin bütün sorumluluk halleri ve bu arada tehlike sorumluluğu içinde geçerli olduğu vurgulanmaktadır. Yargıtayda illiyet bağının sadece kusura bağlı sorumlulukta değil, sebep ve özellikle tehlike sorumluluğunun kurulabilmesi için de zorunlu olduğunu kabul etmektedir. ( HGK.nun 3.3.1971 gün ve E.1969/9-874, K. 121 sayılı, 10.11.1976 gün ve E.1975/15-1125, K.1976/2773 sayılı ve 10.5.1978 gün ve E.1977/10-807, sorumluluğun bütün halleri için geçerli olan nedenlerin tehlike sorumluluğunda niçin etkili olamıyacağını açıklamak hukuken mümkün değildir. Aslında illiyet bağını kesmesi söz konusu olan bu çeşit durumların evleveyetle tehlike sorumluluğunda da kabul edilmesi gerekir.

Bu açıklamadan sonra somut olay ele alınacak olursa, arkadan gelen başka bir aracın kusurlu çarpması sonucu meydana gelen olayda davacıların murisi işçi ölmüştür. Kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması sorumluluğu için yeterli değildir. Çünkü olay, üçüncü kişinin tamamen kusurlu davranışı sonucu gerçekleştiği için, işyerine özgü tehlike ile meydana gelen sonuç arasında uygun illiyetin varlığından sözedilemez. Bu itibarla, davalı işvereni bu olaydan sorumlu tutmak olanağı yoktur. Hukuk Genel Kurulunun 26.12.1976 günlü, Esas 1986/9-601 ve Karar 1986/.... sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.

Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, manevŒ tazminatın hüküm altına alınması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten davalı yararına ( BOZULMASINA ), oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davacıların miras bırakanının ölümü ile sonuçlanan olayın bir iş kazası olduğunda uyuşmazlık yoktur.

İş kazalarında işverenin zarardan sorumluluğu ise, haksız fiilden değil, akitten doğmaktadır. Bu nedenle, iş kazasında bu yüzden zarara uğrayan işçinin isteyebileceği tazminat ile, Borçlar Kanununun 332.maddesine sonradan eklenen fıkra uyarınca işçinin ölmesi halinde onun yardımından yoksun kalanların isteyebilecekleri tazminat, akte aykırı hareketten doğan tazminat hakkındaki hükümlere tabidir.

Kuşkusuz akde aykırı hareketten doğan sorumluluğu yanında işverenin tehlike sorumluluğunu da, akdi sorumluluk kavramı içinde düşünmek gerekir. Böyle olunca işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan doğan zararlardan olduğu gibi, tehlike yaratan olayların doğurduğu zararlardan da, iş sözleşmesi gereği sorumlu olacaktır.

Akdi sorumlulukta ise, haksız fiillerde olduğu gibi üçüncü şahsın tam kusurunun illiyet bağını keseceği düşüncesine yer verilmemesi gerektiği kanaatindeyim. Zira burada illiyet, iş sözleşmesinin varlığı ve iş hukukunun işçiyi koruyucu özelliği gereği gerçekleşmektedir. Aksinin kabulü, üçüncü şahsın bulunamaması veya malŒ imkansızlık içinde olması gibi hallerde işçi, ya da ölümünde yardımından yoksun kalanların zararlarının karşılanamaması söz konusu olabilir ki, bu, iş hukukunun işçiyi koruyucu özelliğine aykırı düşeceği gibi, hakkaniyet kurallarıyla da bağdaşamaz. İşveren sadece, kazalı işçinin kendi kusurundan doğan zarardan sorumlu tutulamaz.

Bu görüş doğrultusundaki kararın onanması oyundayım.

Çoğunluk görüşüne bu nedenle iştirak edemiyorum