Mesajı Okuyun
Old 25-04-2004, 02:37   #31
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Homer,
Belkide söylenecek her şey söylendi ama daha herkes tarafından değil. Kendinizde gördünüz bunun böyle olmadığını, sizden sonrada durup durupta duramıyanlar var ve olacakta. Olsun. Benden sonrada birşeyler yazacaklar olabilir, olsunda önemli değil.

Önemlimi değilmi bilmiyorum, ama konuyu başka bir meslek dalına, doktorlara, getirmek istiyorum.

Doktorların hastalarına bazen yalnış teşhis koydukları ve yalnış tedavi uyguladıkları herkesin bildiği bir konu zannederim. Bu yalnış teşhisler ve tedaviler neticesi hayatını kaybeden veya ömür boyu sakat kalan bir çok hasta var.

Hayatlarını kaybeden hastaların yakınları veya sakat kalan hastalar mahkemeye gidip kendilerini yalnış tedavi eden veya yalnış teşhis koyan doktoru veya hastahaneyi şikayet etmeye çalıştıklarında, kendilerine konulan teşhisin ve uygulanan tedavinin yalnış olduğunu tasdik edecek ve bu konuda bir rapor verecek bir doktor bulmakta zorluk çekerler. Kendisine başvurulan doktorların çoğu doktorluk mesleğini küçük düşürebilecek bir rapor vermekten kaçınır. İt itin kuyruğunu ısırmaz misali çoğu doktorlar meslekdaşlarını kötülüyecek bir rapor vermekten ve onlara zarar vermekten kaçınırlar. Açıkça dile getirmedikleri şey, hastayı yalnış tedavi eden meslekdaşları hakkında bir rapor verirlerse, doktorluk mesleğine ihanet etmiş olma korkusudur.

Mesleklerini gereği gibi icra etmiyen ve yaptıkları işlerde gereken ihtimamı göstermiyen doktorların hatalarının bedelini çekenler hastalardır. Nasılki mesleğinin gerektirdiği adalet kurallarına ve yasalara uymayan avukatların yaptıkları işlerin bedelini çekenler yine insanlar ise. Doktorlar hipokrat yeminini çalıştıkları hastahane veya kendi özel muayenehanleri için değil hastalar ve meslekleri için yapmışlardır. Aynı şekilde hukukçularda diplomalarını alırken yemin etmişlerdir. Yaptıkları bu yemin, aradan bir hayli zaman geçti unuttum ama bildiğim kadarı ile sadece adalet, hak ve hukuk idealine sadık kalma konusunda idi, müvekkilin kanunlara ters düşen haksız isteklerine sadık kalma konusunda değildi zannedersem.

Bir avukatın vazifesi sadece ve sadece adaletin tecellisi ve adil bir düzenin oluşması için çalışmaktır bence. Vazifesi bir katilin veya bir hırsızın adaletin elinden kurtulmasını sağlamak değildir. Çünkü adam öldüren veya hırsızlık yapan bir kimsenin cezalandırılmadan mahkeme salonunu elini kolunu sallayarak ve adalete meydan okuyarak dışarı çıkması adalet değildir. Adalet zanlının kendisine isnat edilen eylemi hangi şartlar altında, hangi ruh haline dayanarak, hangi tahrik sonunda gerçekleştirdiğinin tesbit edilmesi ve bu tesbitin ışığında kanunda öngörülen, eylemine uygun cezaya çarptırılmasıdır.

Sadece avukatların değil bütün adli teşkilatın kanunlara ve meslek kurallarına uymaları gerekir. Kanunsuz ve haksız bir eylemde bulunan kimse ister avukat olsun ister hakim veya savcı, görevinin kendisine verdiği sınırları aşmıştır ve adalet sisteminin dışına çıkmıştır. Böyle oluncada sınırları aşmış olmanın gerektirdiği sonuçlara katlanmak zorundadır.

Tartışmanın başındaki asıl soru sınırı aşan avukatın cezalandırılıp cezalandırılmaması değil, hangi merciin bu cezayı vereceği konusu idi.

Konu benim gördüğüm kadarı ile, belkide yalnış algıladım, dönüp dolaşıp sonunda, haksızlık yapan diğer kişiler cezalandırılmıyor, o halde avukatlarda cezalandırılmasın noktasına geldi. Ve bir yerde haksız ve kanunsuz bir davranışta bulunduğu disiplin kurulu kararı ile tesbit edilen bir avukatın savunulaması tartışıldı.

Ve bu noktadada yalnış tedavi yapan meslekdaşlarını savunan doktorlarla aynı yerde buluşmuş olduk.

Belirtmem gerekir, son zamanlarda bir çok bilirkişi doktor yalnış tedavi uygulayan ve yalnış teşhis koyan meslekdaşını savunmuyor. Ve doktorluk mesleğine leke düşüren meslekdaşlarını deşifre ediyor. Ve bu davranış halkın gözünde doktorluk mesleğini yüceltiyor.

Avukatlık mesleğini kötüye kullanan kişilerin deşifre edilmesi bu mesleğin saygınlığını artırır.

Saygılarımla