Mesajı Okuyun
Old 08-10-2007, 19:40   #3
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Zilyetliği vaki müdahalenin önlenmesi ( Davalının dava konusu taşınmazdan uzaklaştırılması suretiyle ) davası açılır.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2001/8-1013

K. 2001/764

T. 24.10.2001

• GÖREV ( Zilyetliğin korunması davalarında )

• ZİLYETLİĞİN KORUNMASI DAVALARINDA ( Görev )

• ECRİMİSİL ÖDENEN TAŞINMAZA MÜDAHALENİN ÖNLENMESİ TALEBİ ( Görev )

743/m.6,896

1086/m.8/II-3

ÖZET : Taşınmaz malın zilyetliğin korunması ile ilgili davalara sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı kanun hükmü gereği olup, bu kural münhasır görev kuralı niteliğindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "meni müdahale ve tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesince dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen 1.7.1999 gün ve 1998/1953 - 1999/884 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekillerince istenilmesi üzerine,
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 29.5.2000 gün ve 2000/3769 - 4510 sayılı ilamı;
( ... Dilekçedeki anlatımlara ve dosya kapsamına göre dava, tapusuz taşınmaza davalıların müdahaleleri sonucu M.K.nun 894 - 897.** maddeleri hükmü uyarınca zilyetliğe vaki müdahalenin önlenmesi talebine ilişkindir. Bu haliyle dava, M.K.nun 896. maddesine dayanan ve davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki fiili hakimiyetine yöneltilen ihlalin mahkeme kararıyla ortadan kaldırılması ( tecavüzün ref'i ) talebini taşıyan zilyetliğin korunması niteliğindeki zilyetlik davasıdır. Bu durumda HUMK.nun 8/II-3 maddesi hükmüne göre taşınmaz malın zilyetliğin korunması ile ilgili davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı Kanun hükmü gereği olup, bu kural münhasır görev kuralı niteliğinde bulunduğundan davaya bakmak Sulh Hukuk mahkemesinin görevi cümlesinden bulunmakla, mahkemece, taraf delilleri toplanarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken görevsizlikle davanın reddine karar verilmiş olmasında isabet bulunmamaktadır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR : Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kadimden beri nizasız ve fasılasız olarak zilyetlik ve tasarruf altında bulundurulduğu ileri sürülen taşınmaza yönelik müdahalenin önlenmesi ve bu müdahale nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin, dava konusu taşınmazın keşif yoluyla belirlenen değerine göre, davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait bulunduğu gerekçesine dayalı görevsizlik kararı, Özel Daire'ce yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, Antalya Merkez Çağlarca Köyü'ndeki 300 - 350 metrekare mesahalı, tel evla ile çevrili, içinde tek katlı ev bulunan taşınmazın kadimden beri davacının nizasız ve fasılasız zilyetliği altında bulunduğunu, davalıların, davacının yokluğundan yararlanarak taşınmaz etrafındaki tel evlaları söküp, taşınmaza girdiklerini ve içerisinde bulunan ağaçlarla sebzelere zarar verdiklerini ileri sürmüş; taşınmaza yönelik müdahalenin önlenmesine ve bu müdahale sonucunda oluşan zarardan dolayı 80.000.000.- TL. tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Taşınmazın tapuya kayıtlı olmadığı uyuşmazlık konusu değildir.
Davacının sunduğu ecrimisil ihbarnamesinden de, Antalya Defterdarlığı'nın, Hazine'ye ait olduğu iddiasıyla dava konusu taşınmazla ilgili olarak davacıdan ecrimisil talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılan keşif sonucunda fen memuru tarafından düzenlenen 18.6.1999 günlü raporda, dava konusu taşınmazın Çağlarca Köyü 379 nolu mera parseli içerisinde kaldığı belirtilmiştir.
Gerek dava dilekçesindeki açıklamalar ile sonuçtaki istek ve gerekse, taşınmazın yukarıda değinilen nitelikleri itibariyle, görülmekte olan davanın Medeni Kanun'un 896. maddesine dayalı, zilyetliğe yönelik müdahalenin önlenmesi ( zilyetliğin korunması ) davası olduğu ve bu nedenle davaya bakma görevinin, HUMK.nun 8/II-3. maddesi hükmü uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesine ait bulunduğu açıktır. Dosyanın Hukuk Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında da, bu yönden tam bir görüş birliği oluşmuştur.
Görüşme sırasında bir kısım üyelerce, dava konusu taşınmazla ilgili olarak kadastro mahkemesinde görülmekte olan bir dava bulunduğunun davalılar vekilince cevap dilekçesinde ileri sürülmesine rağmen, yerel mahkemenin savunma üzerinde durup, gerekli araştırmayı yapmamış olması nedeniyle, direnme kararının bu yönden bozulması gerektiği yolunda görüş bildirilmiştir.
Gerçekte de, davalılar vekili, 11.11.1998 günlü cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazla ilgili olarak Kadastro Mahkemesi'nde görülmekte olan bir davanın varlığından söz etmiş ve buna dayanarak davaya bakma görevinin Kadastro Mahkemesi'ne ait bulunduğunu savunmuştur. Ne var ki, gerek cevap dilekçesinde ve gerekse yargılamanın sonraki aşamalarında, varlığı ileri sürülen bu davanın mahkemesi ve dosya numarası bildirilmemiştir.
Medeni Kanun'un 6. maddesi hükmü uyarınca, her taraf, kendi iddiasını ispatla yükümlüdür. Açıklandığı üzere, davalılar vekili, kadastro mahkemesinde dava konusu taşınmazla ilgili olarak görüldüğünü ileri sürdüğü davayla ilgili olarak hiçbir açıklamada bulunmamış; bu yönü ispatlayamamış, beyanı mücerret bir iddiadan ibaret kalmıştır.
Bu durumda, ileri sürenince dayanakları gösterilmeyen bu iddiaya itibar edilmesi için bir neden bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği gerekçesinde oyçokluğu ile karar verildi. (KAZANCI)

** TMK md. 981-984