Mesajı Okuyun
Old 05-10-2007, 09:58   #2
ilastepe

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2001/5-672
Karar: 2001/1039
Karar Tarihi: 21.11.2001
ÖZET : Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için kamulaştırma yetkisi olan idarenin taşınmaza fiilen el koyarak malikin el koyulan taşınmazlarda tasarrufunu yasaya aykırı olarak tamamen ortadan kaldırılmış olması ve bu durumun kalıcı olması gerekir. Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle davacıların taşınmazları üzerinde her türlü tasarruf hakkının sınırlandırıldığını belirtirken taşınmazlarını rahat kullanamadıklarını, ekip sulayamadıklarını, çoğu zaman taşınmazlarına sokulmadıklarını, bazı taşınmazların üzerine ahır yapmak istemişler ise de; yaptırılmadığını, bazı taşınmaz maliklerine taşınmazlarında benzinlik yapımına müsaade edilmediğini bildirmiştir. Bu açıklamalar dahi davalı idarenin el koymasının kalıcı olmadığını açıkça belirtmektedir. Nitekim davacı vekili el koymanın kalıcı olmadığını bildiği için müvekkili adına olan tapu kaydının iptali ile davalı idare adına tapuya tescilini talep etmemiştir. Davalı idare dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeyi Askeri Güvenlik Bölgesi olarak ilan etmiştir. İdare burada 2565 sayılı Kanunun kendisine tanıdığı yetkileri çerçevesinde taşınmazlara bir takım müdahalelerde bulunmuştur. Ancak; bu müdahalelerin kalıcı olmadığı keşif, tanık anlatımları, resmi yazışmalar ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davalı idarenin geçici kullanımı nedeniyle davacılar tarafın bir zararı oluşmuş olsa bile bu husus taşınmaz bedelini talep hakkı vermez.

(2942 S. K. m. 11, 15)
Dava: Taraflar aras
ındaki "kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Oltu Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.7.2000 gün ve 2000/95 E.- 127 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 14.11.2000 gün ve 2000/16418-17968 sayılı ilamı ile; ( ...Dava, kamulaştırmasız elatmaya dayanan bedel istemine ilişkindir. )
Kamulaştırmasız elatmaya dayanan bedel davaları davalı idarenin taşınmazda davanın açılmasından sonra çekilmesi durumunda konusuz hale gelir.
Dava konusu taşınmazlar 1. derece Askeri Yasak bölgede bulunmadığından kamulaştırma zorunluluğu yoktur.
Davalı idare geçici bir dönem için dava konusu taşınmaz ile aynı bölgede bulunan bir kısım taşınmazlara kamulaştırmasız olarak elatıldığını ve bu elatmadan, sonradan vazgeçildiğini, taşınmaza herhangi bir müdahalesinin kalmadığını, taşınmaz maliklerince taşınmazların kullanımının engellenmediğini savunmuş ve taşınmazın fiili durumunu gösteren fotoğraflar ibraz etmiştir.
Aynı bölgedeki taşınmazlar için birlikte dava açılmış, mahkemenin muhtelif esasına kaydı yapılarak sonuçlandırılmış ve Dairemizde yapılan duruşmayı takiben birlikte incelenmiştir.
Bu dosyalardan Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/87-89-93-95 Esasında kayıtlı olanların içinde bulunan keşif tutanaklarında da taşınmazların ekili olduğu mahkemece bizzat müşahade edilmiştir.
Taşınmazın davalı idarece tel örgü içine alınıp davacıların kullanımının engellenmesinin devam ettiğine ilişkin davalı idarenin savunmasının aksine dava dosyasının içinde herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir.
Davalı idarenin dava konusu taşınmazla aynı bölgede bulunan diğer taşınmazlara kamulaştırmasız elatmasının kabul edilmesi ve bedeline hükmedilmesi bu davanın da kabulünü gerektirmez.
Yukarıda açıklanan bilgilerin ışığı altında dava konusu taşınmazın halen tel örgüsü içinde bulunup davacının kullanımının imkansız hale getirilme durumu devam ettiği tespit edilmeden davanın kabulüne karar verilmesi, doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için kamulaştırma yetkisi olan idarenin taşınmaza fiilen el koyarak malikin el koyulan taşınmazlarda tasarrufunu yasaya aykırı olarak tamamen ortadan kaldırılmış olması ve bu durumun kalıcı olması gerekir.
Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle davacıların taşınmazları üzerinde her türlü tasarruf hakkının sınırlandırıldığını belirtirken taşınmazlarını rahat kullanamadıklarını, ekip sulayamadıklarını, çoğu zaman taşınmazlarına sokulmadıklarını, bazı taşınmazların üzerine ahır yapmak istemişler ise de; yaptırılmadığını, bazı taşınmaz maliklerine taşınmazlarında benzinlik yapımına müsaade edilmediğini bildirmiştir. Bu açıklamalar dahi davalı idarenin el koymasının kalıcı olmadığını açıkça belirtmektedir. Nitekim davacı vekili el koymanın kalıcı olmadığını bildiği için müvekkili adına olan tapu kaydının iptali ile davalı idare adına tapuya tescilini talep etmemiştir.
Davalı idare dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeyi Askeri Güvenlik Bölgesi olarak ilan etmiştir. İdare burada 2565 sayılı Kanunun kendisine tanıdığı yetkileri çerçevesinde taşınmazlara bir takım müdahalelerde bulunmuştur. Ancak; bu müdahalelerin kalıcı olmadığı keşif, tanık anlatımları, resmi yazışmalar ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Davalı idarenin geçici kullanımı nedeniyle davacılar tarafın bir zararı oluşmuş olsa bile bu husus taşınmaz bedelini talep hakkı vermez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının reddine karar vermek gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yerel mahkemenin direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuçavalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 21.11.2001 gününde yapılan ikinci görüşmede bozmada oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)
KARŞI OY YAZISI
Davacılar, 17-18 yıldan beri kendilerine ait parsellere el konulması nedeniyle kamulaştırmasız el koyma hukuksal nedenine dayanılarak taşınmazların bedelinin tahsiline karar verilmesini istemişler, davalı İdare davanın konusunun kalmadığını, bu nedenle davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kabulü yönünde verilen kararın Dairece bozulması ve mahkemece bu sefer direnme kararı verilmesi üzerine hüküm davalı İdare tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kamulaştırmasız el konulan taşınmazların bedelinin ödenmesine ilişkindir.
Daire önce hükmü araştırmaya yönelik olarak bozulmasına işaret etmiş, HGK.daki görüşmede ise parsellerin kamulaştırılmasından vazgeçildiğini, müdahalenin ortadan kalktığını ve davanın konusunun kalmadığını belirterek kesin bozma yapılması savunmasında bulunmuştur.
Dava konusu taşınmazlara yapılan müdahalenin ortadan kalktığı, o nedenle davanın konusunun kalmadığı yönündeki görüşe katılmak olanaklı değildir. Çünkü, bu görüş dosya içinde bulunan bilgi, belge, kroki ve beyanlar ile örtüşmemektedir. 2.9.1987 tarihinde taşınmazların Askeri Güvenlik Bölgesi içinde bulunduğu gerekçesi ile tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh verilmesi için Tapu Sicil Müdürlüğüne yazı yazılmış, bu doğrultuda işlem yapılmış, Genelkurmay Başkanlığı'nın 15.3.1990 tarihli yazıları ile Askeri Güvenlik Bölgesinin kurulmasına ilişkin teklif uygun bulunmuştur. Bu arada aynı hukuksal nedene dayalı olarak açılan ve aynı mahkemede hiç tanık dinlemeden 2942 sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak yapılan iki keşif sonucu verilen 19 adet parselle ilgili dosyalar 5. H.D.'nce onanarak geri gönderilmiştir. Böylece 19 adet parselin mülkiyeti bedeli karşılığında idareye geçmiştir. Temyize konu emsal dosyalara ait 16 parselden bir kısmı Özel Dairece onanan ve mülkiyeti idareye geçen parsellerin arasında ve aynı ada içinde bir kısmı ise bitişiğinde ve yine aynı ada içinde bulunmaktadır. Birbirilerinden hiçbir ayrık yönü bulunmamaktadır ( Tespit edilen ve Özel Dairece onanan parseller, 111 ada 1, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 14, 15, 9; 109 ada 4, 5, 6, 7,, 9; 189 ada 6, 7; 106 ada 6 parseller; temyize konu dosya ada ve parseller ise Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin ) 1 ) 2001/33 E. 111 ada 11, 2 ) 2001/31 E., 110 ada 1, 2, 3, 4, 5 3 ) 2201/35 E., 106 ada 1, 5 2001/37 E. 106 ada 2, 108 ada 3, 4, 5 ) 2001/39 E. 111 ada 2, 6 ) 2001/41 E. 105 ada 1, 7 ) 2001/45 E. 109 ada 3, 8, 8 ) 2001/47 E. 189 ada 5 ve 9 parseller )
1-MÜDAHALE KONUSU:
Çoğunluk görüşünün aksine yeni yol olarak açılan ve yeni Oltu-Narman karayolu olarak adlandırılan yol dışında fiili müdahalenin devam ettiği, 108 ada parsel 1 ve 8, 110 ve 189, 105, 106; 106 ve 111 adalar arasındaki yollar ile 189 adanın güneydoğusunda geçen yolların kapalı olduğu nöbetçi kulübelerine sadece askerin yerleştirilmediği, bunların yerlerinde aynen durduğu, sulama arkların tahrip edildiği, kapalı olan yollar ve kot farkı nedeniyle bazı parsellere giriş-çıkışın mümkün olmadığı, ekim, hasat ve sulama zamanlarında engellerle karşılaşıldığı, kırsal kesimde su kaynaklarının az oluşu nedeniyle de geceleri tarla sulamasının ağırlıklı olarak yapıldığı, saat 17.00 den sonra arazilere giriş çıkışa izin verilmediğinden bu işlemin bu şekilde engellendiği, ekinlerin kurumasına neden olunduğu, kamuya ait eski Oltu-Narman yolunun kapalı tutulması ve açık olan bazı yolların tek yönlü çalıştırılması yeni yolun 300-400 m.sinin Askeri Bölge içinde kalması nedeniyle arazi sahiplerinin daha uzun ve mesafeli yoldan gidip gelmek zorunda kaldıkları, dinlenen tanıkların beyanları, teknik bilirkişiler Saadettin Çelebi ve Ramazan Şanlıdağ'ın rapor ve krokileri ile dosyalardaki bilgi ve belgelerle sabittir.
2-KAMULAŞTIRMADAN VAZGEÇME:
Kamulaştırmadan vazgeçme de Yasaya ve usule uygun değildir. 2565 sayılı Yasanın 3. maddesi Askeri Güvenlik Bölgeleri kurma, kaldırma şeklini belirlemiş ve bu yetkiyi Bakanlar Kurulu'na vermiştir. Kamulaştırmadan vazgeçme, buna karar veren idareye ait olduğu 2942 sayılı Yasa hükümleri gereğidir. Olayda kamulaştırmaya gerek olmadığını bildiren Garnizon Komutanlığının 9.11.2000 tarihli Milli Savunma Bakanlığı'nın İnşaat Emlak Daire Başkanlığı'na yazdıkları yazıların dışında dosyalarda başka bir bilgiye rastlanılmadığı, bu makamın da vazgeçmeye yetkili olmadığı açıktır. Bunun vazgeçme olarak kabulüne olanak yoktur.
3-KESİN BOZMA VE DAVACI YARARINA OLUŞAN "USULİ KAZANILMIŞ HAK" KAVRAMI: Özel Daire araştırmaya yönelik bozmaya yaptığına ve davalı İdare vekili de mahkemede bozmaya uyulmasını istiyorum dediğine göre davacı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğduğunun kabulü zorunludur. Çünkü, kesin bozmaya karşı araştırmaya yönelik bozma davacılar yararınadır ve "usuli kazanılmış hak" sadece mahkemenin bozmaya uyması ile doğmaz, mahkeme bozmaya uymadıkça "usuli kazanılmış hak" doğmaz şeklindeki görüşte isabet bulunmamaktadır. Kötü emsal, emsal olmaz kuralı gereğince aynı nitelikteki emsal dosyaya ait HGK.nun 27.6.2001 T., 2001/5-459-455 sayılı kesin bozmayı içeren kararlarının emsal alınması gerektiği görüşünü benimsemek olası değildir. Bu "usuli kazanılmış hakkın" açık bir ihlalidir.
4-DOĞMUŞ HERHANGİ BİR ZARAR YA DA ECRİMİSİL:
Özel Daire bozması araştırmaya yönelik olup, bozma doğrultusu yapılacak inceleme sonucu gerçekten her türlü müdahalenin kalktığı ve kamulaştırması el koyma davasının konusunun kalmadığının belirlenmesi halinde davacıların HUMK.nun 186. maddesi uyarınca seçimlik hakkını kullanarak isteğini varsa doğmuş herhangi bir zararın ödenmesine ( adı önemli değil ) ya da haksız işgal tazminatına yönelterek davaya devam edilmesi olanağını ortadan kaldıracak ve bu konuda davacıyı yeni bir dava açmaya zorlayacak biçimde yapılan kesin bozma; davaların "en az giderle ve mümkün olan sür'atle sonuçlandırılması" ilkesini benimseyen Anayasa'nın 141/son ve HUMK.nun 77. maddelerinin açık ve amir hükümlerine aykırıdır.
5-FİİLEN VE HUKUKEN KULLANMA KONUSU:
Az yukarıda açıklandığı gibi 111/11, 10, 2-109/3 sayılı parseller aynı adalar içinde mülkiyeti idareye geçen parseller arasında kaldıklarından maliklerin bu parselleri fiilen ve hukuken kullanma olanakları ortadan kalktığı dosya kapsamları ile saptandığına göre kamulaştırmasız el koyma davasının bu parseller yönünden kabulü hakkaniyete daha uygun düşeceği kanaatini taşımamla beraber ve buna karşın diğer dava konusu parsellerle birlikte; gerçekten maliklerin taşınmazların fiilen ve hukuken kullanma olanaklarının bulunup bulunmadığı araştırılıp belirlendikten ve olumsuz durumun anlaşılmasından sonra bunların da kamulaştırmasız elkoyma davalarının kabulüne gerek olup olmadığı değerlendirilmelidir. Çünkü bu parseller Özel Daire onaması ile mülkiyeti İdareye geçen 19 adet parselin arasında ve bitişiklerinde yer aldıklarından bu durum Kanun önünde eşitlik ilkesine uygun düşeceği gibi hukuka ve adalete güven ilkesinin de Dır gereğidir. Vatandaşın yargıya güveni esastır.
Kaldı ki Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.10.19998 T., 66/156 esas ve karar sayılı dosyasına ilişkin 5. H.D.'nin 21.12.1998 T, 1998/17954-19830 sayılı kararı ile elatmanın önlenmesi davasında "bedele ilişkin istem davadan tefrik edildiğine göre kamulaştırmasız elatmaya dayanan davada sadece elatmanın tespiti olgusu kalmıştır. Davanın bedele ilişkin talep tefrik edildikten sonra görülebilirlik imkanı kalmadığından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru değildir" görüşü ile meni müdahale davası açan parsel maliklerini kamulaştırmasız elatma bedelini istemeye yönelttiği gerçeği de ortadadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında direnme kararı araştırmaya yönelik, ancak genişletici bir şekilde bozulması gerekirken, kesin bozma yönünde gerçekleşen HGK.nun Sayın çoğunluğun görüşüne açıklanan nedenlerle katılmıyoruz. 21.11.2001



**************************************