Mesajı Okuyun
Old 03-10-2007, 16:27   #5
Hasan Coşkun

 
Varsayılan

AKTİF DAVA EHLİYETİ, EL ATMANIN ÖNLENMESİ, KOMŞULUK HUKUKUNA AYKIRI DAVRANMA

8. Hukuk Dairesi 2006/7914 E., 2007/201 K.

AKTİF DAVA EHLİYETİ
EL ATMANIN ÖNLENMESİ
KOMŞULUK HUKUKUNA AYKIRI DAVRANMA
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 683 ]
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 737 ]
"İçtihat Metni"

Ercan ile Ali Turgut ve Günay aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının reddine dair (Şişli Üçüncü Asliye Hukuk Hâkimliği)'nden verilen 18.10.2005 gün ve 374/631 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, dava dilekçesi ile özetle; tarafların ikamet ettikleri bağımsız bölümlerin yer aldığı Havza Sokak No: 12'deki binanın 6259 ada 54 parsel nosunda tapuya kayıtlı olduğunu, vekil edeninin bu binanın 2. katında oturduğunu, aynı zamanda yönetici konumunda bulunduğunu belirtmek suretiyle, davalıların doğalgaz güvenliğini ihlal etmelerinden dolayı merdiven sahanlığını kapatan 2. kapının ve pencerenin tedbiren açtırılmasına ve 2. kapının tamamen kaldırılmasına, terasın diğer sakinlerce kullanılabilmesini teminen davalıların 1. teras kapısını içeriden açılabilecek şekilde bulundurmalarına, merdiven lambasının ve pencerenin kapatılmamasına, bu isteklerin kabul edilmemesi halinde terasta diğer kat maliklerinin zorunlu işlerini yapabilmeleri için olanak sağlanan sürelerin tespit edilmesine, tespit ile ilgili masraflar tutarı 190.000.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili, objektif iyiniyet kuralı uyarınca haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, aktif dava ehliyetinin yokluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, zilyetliğe dayalı komşuluk hukukuna aykırı davranışlar nedeniyle elatmanın önlenilmesi isteğine ilişkindir.

Kağıthane Tapu Sicil Müdürlüğü'nün 19.08.2006 günlü ve 1218 sayılı karşılık yazısına ekli tapu kayıt örneğinden; dava konusu taşınmazın Gültepe 6259 ada 54 parsel nosunda arsa vasfı ile tapuya kayıtlı olduğu, kat irtifakı veya kat mülkiyetinin halen kurulmamış bulunduğu, eldeki davanın davalıları durumundaki Ali Turgut ile Günay'ın 10/130'ar hisse itibariyle paydaş oldukları anlaşılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre de dava konusu yer Talatpaşa Cad. Havza Sok. No: 12 adresinde yer alıp kayden arsa vasfında ise de, üzerinde halen çatı katı da dahil olmak üzere 7 katlı binanın olduğu, binanın tasdikli projesine göre bodrum kat, zemin kat, 1. ve 2. normal katlar olmak üzere toplam 4 katlı olması gerektiği, ancak 3. ve 4. normal katlar ile çatı katının kaçak yapı durumunda olduğu, davacının halen 2. katta oturduğu ve bina yöneticisi bulunduğu, davalıların ise tapuda paydaş oldukları ve fiili paylaşım sonucu binanın çatı katını kullandıkları hususunda tereddüt bulunmamaktadır. HUMK'nın 76. maddesi hükmüne göre; davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir. Hakim, tarafların yargılama oturumlarında ve dilekçelerinde kullandıkları sözcükler ve nitelendirme ile bağlı değildir. Mahkeme dilekçenin içeriğine göre davacının isteğini ve amacını belirleyip, uyuşmazlığın ona göre çözüme kavuşturulması gerekir. Kaldı ki, dava dilekçesinde TMK'nın 737 ve devamı maddelerine açıkça yer verilmiş olup, özetle komşuluk hukukuna aykırı davranışların men edilmesi suretiyle elatmanm önlenilmesi isteği belirtilmiştir. TMK'nın 683. maddesi ile "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir" hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiş, TMK'nın 737. maddesi ile de "Herkes taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür" denilerek mülkiyet hakkının başkalarına zarar vermesi önle-nilmeye çalışılmıştır. Açıklandığı üzere; dava mülkiyet ihtilafına dayalı olmayıp, somut olayın özellikleri nazara alındığında tamamen zilyetliğe dayalı komşuluk hukukuna aykırı davranışlar nedeniyle elatmanm önlenmesi isteğine ilişkin bulunmaktadır. Dosya içeriğinden de anlaşılacağı üzere; davacı, babası Ali Osman'ın 10/130 hisse itibariyle tapu ile paydaş bulunduğu 2. kattaki bağımsız bölümde oturmaktadır. Diğer bir ifade ile davacı, somut olayda feri zilyet durumundadır. Mülkiyet hakkının aşırı, taşkın veya sorumsuz kullanılmasından olumsuz yönde etkilenen veya zarar gören her taşınmaz maliki veya o taşınmaz üzerinde ayni yahut şahsi hakkı nedeniyle fiili hakimiyeti bulunan şahıslar komşu sayıldıklarından elatmanm önlenilmesi davası açabilirler. Zarar görenin malik ya da taşınmazı fiili hakimiyeti altında bulundurmaya yetkili ayni veya kişisel hak sahibi olması, komşuluk sıfatının belirlenmesinde sonuca etkili değildir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan davaları sadece malikler değil, kiracı ve ortakçı gibi sıfatlarla taşınmazı kullananlar da açabilirler. Davacının komşu taşınmazda kira akdine dayalı olarak oturuyor olması da gerekli görülemez. Zira davacı, davalılara komşu olarak babasına ait evde devamlılık arz eder şekilde oturduğuna ve bağımsız bölümü fiili hakimiyeti altında bulundurduğuna göre, feri zilyet konumunda olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki, davacı aynı zamanda sözü edilen binanın da yöneticisi durumundadır. Bu itibarla, böyle bir davanın açılabilmesi için davacının malik sıfatını taşıması gerekmez. Buna göre de, uyuşmazlık bu kapsamda değerlendirilerek tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde tüm delillerinin eksiksiz olarak toplanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK'nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 22.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi