Mesajı Okuyun
Old 10-09-2007, 14:06   #4
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Doğru ama,sağlam delilleriniz yoksa,tazminat sorumluluğu ortaya çıkabilir.
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2004/4-496
Karar: 2004/463
Karar Tarihi: 06.10.2004
ÖZET : Dava, davalı hakimlerin delilleri taraflı ve yanlış değerlendirerek aleyhe karar verdikleri iddiasına dayalı maddi tazminat talebine ilişkindir. Böyle bir dava için hakimin kasıtla hareket etmiş olması ve verdiği kararın kanuna ve adalete aykırı bulunması gerekir. 573/1, 573/2. maddelerine göre ise açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı bir karar sorumluluğu doğurur. HUMK'nun 573/3 ve 4. maddeleri gereğince, yargılama tutanağında olmayan bir nedene dayanılması ya da tutanağın değiştirilmesi sorumluluğun dayanaklarıdır. Hakimin çıkar karşılığı hareketi ile görevini savsaması ise sonraki bentlerde yer almıştır. Sayılan bu haller örnek niteliğinde olmayıp, sayılı ve sınırlı durumları ifade eder. Anılan bu yasal düzenlemeye göre olaya bakıldığında, davalı hakimlerin görevi savsaması, tutanaklara geçmemiş bir nedene dayanması, kasıtlı hareketle yasaya ve adalete aykırı karar ya da kesin bir yasa buyruğuna aykırı hareketlerinin bulunmadığı açıktır. Zaten davacıların da böyle bir iddiaları olmamıştır. Davacıların dosyada bulunan delillerin yanlış değerlendirildiği iddiaları HUMK'nun 573-576. maddeleri kapsamında değildir. Bu iddialar ancak temyiz nedeni olarak ileri sürülebilir. Nitekim davacılar bu haklarını da kullanmışlar ve temyiz incelemesi sonucu delillerin değerlendirilmesinde bir yanlışlık bulunmayarak davalı hakimlerce verilen karar onanmıştır.
(1086 S. K. m. 573, 576)
Dava: Taraflar arasındaki "tazminat" davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce; "Davacılar, davalı hakimlerce karara bağlanan ... Asliye 1.Ticaret Mahkemesi'nin 2001/258 Esas 2002/467 sayılı davasında, delilleri taraflı ve yanlış değerlendirmek suretiyle aleyhlerine karar verildiği iddiasıyla maddi tazminat istemişlerdir.
Davalılardan Ç. Cevabında verilen kararda ve delillerin değerlendirilmesinde kanuna aykırılık olmadığını ve kararın Yargıtay'ca onanmak suretiyle kesinleştiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar ise usulüne uygun tebligata rağmen cevap verip duruşmaya katılmadıklarından yargılama yokluklarında sürdürülerek karara bağlanmıştır.
Hakimlerin hakimlik görevini yaparken "Yargısal Faaliyetleri" nedeniyle vermiş oldukları zarar için HUMK'nun 573. maddesinde sayılan durumlarda, 573-576. maddelerindeki hükümlere göre tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Eldeki dava, HUMK'nun 573 ve izleyen maddelerine dayandırılmıştır. Böyle bir dava için hakimin kasıtla hareket etmiş olması ve verdiği kararın kanuna ve adalete aykırı bulunması gerekir. 573/1, 573/2. maddelerine göre ise açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı bir karar sorumluluğu doğurur. HUMK'nun 573/3 ve 4. maddeleri gereğince, yargılama tutanağında olmayan bir nedene dayanılması ya da tutanağın değiştirilmesi sorumluluğun dayanaklarıdır. Hakimin çıkar karşılığı hareketi ile görevini savsaması ise sonraki bentlerde yer almıştır. Sayılan bu haller örnek niteliğinde olmayıp, sayılı ve sınırlı durumları ifade eder.
Anılan bu yasal düzenlemeye göre olaya bakıldığında, davalı hakimlerin görevi savsaması, tutanaklara geçmemiş bir nedene dayanması, kasıtlı hareketle yasaya ve adalete aykırı karar ya da kesin bir yasa buyruğuna aykırı hareketlerinin bulunmadığı açıktır. Zaten davacıların da böyle bir iddiaları olmamıştır. Davacıların dosyada bulunan delillerin yanlış değerlendirildiği iddiaları HUMK'nun 573-576. maddeleri kapsamında değildir. Bu iddialar ancak temyiz nedeni olarak ileri sürülebilir. Nitekim davacılar bu haklarını da kullanmışlar ve temyiz incelemesi sonucu delillerin değerlendirilmesinde bir yanlışlık bulunmayarak davalı hakimlerce verilen karar onanmıştır. Dosyadaki tüm kanıtlara göre davalıların yasal sınırlar dışına çıkmadan yargılama görevlerini yerine getirdikleri anlaşılmıştır. Öyleyse davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava reddedildiğine göre HUMK'nun 576. maddeleri uyarınca ( davalılar istemeseler dahi ) davalılar yararına manevi tazminat takdiri gerektiği sonucuna varılmıştır. Yasa koyucu hakim aleyhine dava açılmasıyla işin mahiyeti gereği karşı tarafın tazminat isteğinin bulunduğu varsayım olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda davacıların davalılarla ilgili ithamı ve taraflarla ilgili diğer olgular gözetildiğinde HUMK'nun 576/2. maddesi uyarınca her bir davalı için 1.000.000.000.- Lira olmak üzere toplam 3.000.000.000.- Lira manevi tazminatın davacılardan alınmasına karar verilmesi uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenler ve gerekçeler gözetildiğinde aşağıdaki hükmün kurulması yönünde bir sonuca varılmıştır" gerekçesiyle;
"1- Davalıların eylemlerinin HUMK'nun 573. maddesinde belirtilen herhangi bir nedene uymadığı ve böylece davalıların hukuka aykırı bir davranışları bulunmadığı anlaşıldığından davanın REDDİNE,
2- Aynı yasanın 576. maddesinde belirtildiği şekilde her bir davalı için 1.000.000.000.- Lira olmak üzere toplam 3.000.000.000.- Lira manevi tazminatın davacılardan, alınarak davalılara verilmesine,
3- Ret kararının eklentisi olarak HUMK'nun 576/2. maddesi gereğince her bir davalı bakımından 111.400.000.- Lira olmak üzere toplam 334.200.000.- Lira para cezasının davacılardan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davacılar aleyhine hükmedilen tazminat miktarı için 162.000.000.- Lira nisbi ilam harcı ile davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 10.100.000.- Lira red karar harcı olmak üzere toplam 172.100.000.- Lira harçtan peşin alınan 10.732.500.- Lirasının mahsubu ile geri kalan 161.367.500.- Liranın davacılardan alınmasına,
5- Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine, davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına," dair oybirliği ile verilen 13.04.2004 gün ve 2089-4849 sayılı kararın davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Hukuk Genel Kurulu'nca temyiz mercii sıfatıyla incelenerek, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.'nun 2494 Sayılı Yasa ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 4. Hukuk Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz ilam harcının peşin harca mahsubu ile ( 10.100.000 ) red harcının temyiz edenlerden alınmasına, 06.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************