Mesajı Okuyun
Old 05-09-2007, 10:48   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/9684
K. 2005/13276
T. 13.12.2005
• HİZMET TESBİTİ TALEBİ ( Sosyal Güvenlik Hakkından Feragat Edilememesi - Davacıya Davadan Feragat Beyanının Geçersiz Olduğu Hatırlatılarak Davasını Geri Almak İsteyip İstemeyeceğinin Sorulması Gereği )
• DAVADAN FERAGATİN GEÇERSİZ OLMASI ( Hizmet Tesbiti Davasında - Feragat Beyanının Davayı Geri Alma Şeklinde Anlaşılıp Anlaşılmayacağının Davacıya Sorulması Gereği )
• SİGORTALI OLMA HAK VE YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Hizmet Tesbiti Davasından Feragat Edilememesi - Davacıya Feragat Beyanının Geçersiz Olduğu Hatırlatılarak Bu Beyanın Davayı Geri Almak Şeklinde Anlaşılıp Anlaşılmayacağının Sorulması Gereği )
• FERAGAT BEYANININ GEÇERSİZ OLMASI ( Hizmet Tesbiti Davasındaki - Sigortalı Olmak Hak ve Yükümlülüğünden Vazgeçilemeyeceği )
506/m.6
1086/m.91,185,409
ÖZET : Yasanın öngördüğü belli bir sosyal güvenlik kuruluşu sigortalısı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilmez ve kaçınılmaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü yaratır. Sosyal güvenlik hakkından feragat mümkün olmadığından, feragat nedeniyle davanın reddine karar verilemez. Hal böyle olunca, davacı tespit davasından feragat edemeyeceğine göre, davasını geri alabilir. Başka bir anlatımla ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutarak davanın takibinden vazgeçebilir.
DAVA : Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 15.03.2004-28.11.2004 tarihleri arasında geçen ve Kuruma noksan bildirilen 200 günlük hizmet süresinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde feragat nedeniyle davanın reddine kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Aydın Eser tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 506 sayılı Yasanın 6. maddesi gereği sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez. Yasanın öngördüğü belli bir sosyal güvenlik kuruluşu sigortalısı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilmez ve kaçınılmaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü yaratır. Kişi ve sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, Yasa gereği kendiliğinden meydana gelen statüyü belirlemekten ibarettir. Dolayısıyla sosyal güvenlik hakkından feragat mümkün olmadığından feragat nedeniyle davanın reddine karar verilemez. Hal böyle olunca davacı tespit davasından feragat edemeyeceğine göre, davasını geri alabilir. Başka bir anlatımla ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutan davanın takibinden vazgeçebilir.
Mahkemece yapılacak iş; 506 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca davadan feragatın mümkün olmayacağını davacıya hatırlatmak ve feragata ilişkin beyanı da hatırlatılarak, bunun davayı geri alma şeklinde anlaşılıp anlaşılmayacağı sorulmak ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185 ve 409. maddesindeki prosedür gerekirse işletilmek üzere sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece belirtilen bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, hükmü temyiz eden davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye M.Zafer Erdoğan'ın muhalefetine karşı; Başkan Coşkun Erbaş, Üyeler; Sami Koçak, Coşkun Öztürk ve Neslihan Sever'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 13.12.2005 gününde karar verildi.
KARŞI OY :
Davacının davadan feragat etmiş olması maddi hukuka ilişkin olarak hakkın özünden feragat anlamında değildir. Hiç kimse iradesi dışında dava açmaya veya açtığı davayı sürdürmeye zorlanamaz.
Bu nedenle mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.
Üye
M.Zafer ERDOĞAN

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1998/21-8
K. 1998/88
T. 11.2.1998
• HİZMET TESPİTİ ( Kamu Düzenine İlişkin Dava Olması Nedeniyle İşverenin Kabulünün Tek Başına Yeterli Olmaması )
• KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN DAVA ( Hizmet Tespitine İlişkin Dava )
• İŞVERENİN KABULÜ ( Hizmet Tespiti İçin Tek Başına Yeterli Olmaması )
506/m.79
ÖZET : Hizmet tespitine ilişkin davalar kamu düzenine ilişkin olduğundan işverenin kabulü tek başına yeterli sayılmayıp her türlü delille desteklenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "hizmet tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tekirdağ Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.5.1997 gün ve 1994/13-1997/27 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 11.9.1997 gün ve 1997/4871-5102 sayılı ilamı ile; "... Bu tür hizmet tesbitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icabettiği, Yargıtay`ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesi olan bu tür davalarda, öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren tarafından verilip verilmediği, ya da çalıştıklarının kurumca tesbit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmasının konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazan uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı tesbiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun m. 288`de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı 506 sayılı Kanunun madde 3 B ve D de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı gözönünde tutulmalıdır.
Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı ya da ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tesbitine karar verilmelidir.
Söz konusu fiili ve hukuki gerçekler ve özellikle 506 sayılı Kanunun m: 79/8, 2-9 hükümleri dikkate alınmadan, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmeli, usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.2.1998 gününde, oybirliği ile karar verildi.