Mesajı Okuyun
Old 04-09-2007, 02:51   #6
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

102. maddenin gerekçesinde "Cinsel saldırı suçunun özelliği, bu suçu oluşturan fiillerin mağdurun iradesi dışında gerçekleştirilmesidir. Mağdura karşı cebir veya tehdit ya da hile kullanılabileceği gibi, örneğin bilincinin yitirilmesine neden olmak veya örneğin uyku hâli dolayısıyla bilincinin kapalı olmasından yararlanmak suretiyle de bu suçlar işlenebilirler. Maddenin dördüncü fıkrasına göre, bu suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda, ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezaya hükmetmek gerekecektir. " denilmektedir.

Oysa kural olarak madde gerekçeleri bağlayıcı değildir. Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz ilkesinin doğal sonucu olarak. Hangi eylemin ne şekilde cezalandırılacağının açık ve anlaşılır bir biçimde yasa hükmü haline getirilmesi gerekmektedir. Bu durumda maddenin muğlaklığı nedeniyle mecburen TCK 26/2 "Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez." Kuralı ile birlikte değerlendirilerek bir suç tanımı yapma zorunluluğu doğmaktadır.

Hile iradeyi ortadan kaldıran bir sebep olarak belli durumlarda ele alınabilirse de ceza hukukunda böylesi hukuki kavramın kullanılmasında çok dikkatli olunması gerekmektedir. Zira eski yasa döneminde dolandırıcılık suçu bakımından ceza hukukunda nasıl bir hilenin iradeyi ortadan kaldıran nitelikte sayılacağı her olayın özelliğine göre ayrı ayrı tartışılarak, eylemin objektif olarak kandırma niteliğini taşıyıp taşımadığı tartışılmıştır.

Söz konusu olan bireylerin vücut dokunulmazlıkları yani üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri alanlarıdır. Yine dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise suçun mağdurunun kadın olabileceği gibi erkek de olabilmektedir. Yani cinsel birliktelik her iki taraf için de rızanın bulunmaması veya hilenin varlığı halinde mağduriyet konusu olabilecektir. Bu durumda kendisi ile evleneceğini vaadeden bir kadınla cinsel ilişkide bulunan bir erkek, kadının ilerleyen safhada evlenmekten vazgeçmesi durumunda, hile ile iradesinin etkilendiği iddiasıyla şikayetçi olup kadının cezalandırılmasını isteyebilecek midir? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Çünkü evlilik öncesi cinsel birleşmelerin arttığı günümüzde, böyle bir yolun açılması halinde cezaevlerinin kapasitesi ciddi biçimde zorlanacaktır.

Evlenmek insan hayatında verilmesi gereken önemli bir karardır. İnsanlar birlikteliklerini evlilikle sonlandırabilecekleri gibi çok değişik nedenlerle evlilik kararlarını hayata geçiremeyebilirler. Bu noktadan bakıldığında böylesi şikayetlerde kolayca cezalandırma yoluna gidilmesi toplumsal barış ve huzuru olumsuz yönde etkileyebilecektir.

Öte yandan 102/5'te yer alan düzenlemede mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması suç tipi değil, 102/1 ve 2 de düzenlenen eylemlerin neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleridir. Bu anlamda, salt bekaretin bozulmasının beden sağlığının bozulması olarak görülüp, görülemeyeceği noktasında Yargıtay doktor raporunu esas almakta, Adli Tıp ise salt kızlık zarının bozulmasını beden sağlığını bozucu bir sonuç olarak değerlendirmemektedir.