Mesajı Okuyun
Old 21-08-2007, 19:32   #1
güler ataş

 
Varsayılan Çalmayan Telefonlar İntİhar Eder

İki yıl oldu sen gideli, iki aydır oğlumu göremiyorum, iki gündür telefonum çalmıyor.

Sen uzun uyumak istedin, uyandırmaya hala gücüm yetmiyor. İki yıldır üstüne yağmur ve kar yağdı, güneş vurdu baş ucuna, gölge bile olamadım. Yıldızlar dökülürken gecelerine, ay tutuldu güneşe bakarak. Sonra kardeş kokusunu özledim, İstanbul sokaklarına vurdum kendimi. Hiç bir sokakta ayak izine rastlamadım.Terk ettim yaşadığın her yeri . Anılarını Bayrampaşa da mazgallar saklasın bundan böyle. Duvarlarıma astığım resimlerinin gözlerine koydum bize dair ne varsa. Çocukluğum büyümüyor artık sende, hep küçük bir kız çocuğuyum. Ne zaman anne oldum hatırlamıyorum?

Oğlum, hayat kavgası omuzlarına erken binen bir yetişkin artık. Yeniden doğuramıyorum ki kucağıma sığsın diye.O da hatırlamıyor iki ay adsız oğul olarak kaldığını. Daha karnımın çeperlerini yumruklarken minik elleri, FERRUH ATAOL olacak demişti dayısı. Oğlum yirmi iki yaşını bitirdi, Ferruh abisine adı dışında bir de insanlığı benzedi..Hayatla dalga geçemediği için kızlar onu hep dost gördü.Sevecen sıcak güvenilir bir adam oldu Ferruh.Birinin sol yanını ne zaman işgal edecek bilmiyorum.

Telefonum beni sevindiremediği için üzgün. Oysa kızgın olmalıydı bana, kaç kere elime bile almadan öfke kusmuştum karşıdan. ‘ Çal be, bir kere çal ‘ diye bağırdım defalarca.
Sanki dinliyormuş gibi ağlamıştım ona. Kaç kere ‘ sesini özledim ’ dediğimi unuttum. Çalmayan telefonlar gibiyim artık kendime bile.

Biliyorum ki birkaç gün sonra çıldırsa sesi, hiç susmasa, önemi kalmayacak. Yine öfkeyle bakacağım zavallı ortağıma. ‘ Sus be, bir kere sus’ diyeceğim bu kez. Geç kaldın, yalnızlığım yerde sürünüyor şimdi. Ve ben o pis ve pasaklı halini seviyorum tek başınalığın.
O heyecan geçti, şimdi mızıkacılar en tiz sesiyle üflese kulaklarımı, anlam kaybına uğradı sesler. Duyduklarının notasını bile ayıramayacak kadar pas kapladı. Hiçbir demirci bu pası nasıl sileceğini bilemez artık..

En son ‘ bir kere çal ‘ diye bağırdığımda intihar etmişti telefonum. Sanki ellerim dar ağacıydı, dalları olmayan ağaç işte, koptu elimden düştü, bütün parmaklarımla ortak bir intihara karar vermişti o gün.

Sonra seni düşündüm. Sen varken parmaklarım da vardı. Hayata tutunuyordu yirmisi birden. Sonra oğlumu özledim, kızıma sitem ettim, telefonum sustu. Parmakların yoktu, tutunamadı ellerim. Ben bile yoktum, akan bir ırmakta yonga parçasıydı umudum, sürüklendi.

Tutanaklara, intihar eden ‘ telefon ‘ diye geçti zavallı ortağımın adı. Kurtaramadım işte. Yeni bir dal aradım, baktım ki parmaklarım izini taşıyor. Kıyamadım nasırlı ellerine, vaz geçtim sende ki benden bile . Dava düştü tek celsede.

Bu söylencede ne ölenin suçu vardı, ne oğlumun, ne telefonun. Tek suçlu zamandı.


GÜLER ATAŞ