Mesajı Okuyun
Old 08-08-2007, 09:31   #4
avmurat

 
Varsayılan

Hastane ve doktor aleyhine dava açabileceğinizi düşünüyorum.SSK hastaneleri dönemide bu tip davalar Asliye Hukuk Mahkemesinde hastane de hasım gösterilerek açılabiliyordu.Sağlık Bakanlığına devirden sonra durum ne olur bilemiyorum.Yani idari yargı mı yoksa adli yargı mı görevlidir?Aşağıda SSK hastanesi döneminde verilmiş bir HGK kararı aktaracağım.(Karar çok uzun olduğu için bazı yerleri çıkarılmıştır)
Ancak sorunuzun diğer kısmına gelince;Sayın Coşkun'un kusurun tespiti açısından savcılık şikayetinin yararlı olacağı düşüncesine katılıyorum ancak buradaki risk şudur:Bu durumlarda açılan ceza davaları çok çok uzun sürüyor.Tazminat davası açıldığında da maalesef bu bekletici mesele yapılıyor.Soruşturma, kovuşturma, karar, temyiz, kesinleşme derken minumum 6-7 yıl geçiyor.
Ayrıca şunu da belirtmek isiyorum ki dava açacaksanız maddi tazminat yönünden mutlaka fazlaya ilişkin haklarınızı saklı tutarak dava açın.Bu davalarda ne ile karşılacşılacağı belli olmuyor.Doktorun kusuru olması halinde gözdeki görme kaybı açısından iş gücü kaybı nedeniyle yüksek sayılabilecek miktarda tazminat çıkabilir.Saygılarımla.

Hukuk Genel Kurulu 2003/21-95 E., 2003/113 K.
·GÖREV
·MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
BORÇLAR KANUNU 386/2 MADDESİ UYARINCA DİĞER İŞ GÖRME SÖZLEŞMELERİ HAKKINDAKİ YASAL DÜZENLEMELERE TABİ OLMAYAN İŞLERDE VEKALET HÜKÜMLERİ UYGULANIR, İŞ MAHKEMELERİ İLKE OLARAK BİREYSEL VE TOPLU HAK UYUŞMAZLIKLARINI ÇÖZMEKLE GÖREVLİ MAHKEMELERDİR.
"İçtihat Metni"
…………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………….
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacılar vekili, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre sigortalı olan davacı Osman'ın eşi diğer davacı Narin'in Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesinde yaptığı doğum sırasında hastane personelinin meslek ve sanatta acemiliğe bağlı olarak müdahaleyi tıp kurallarına aykırı yapmaları sonucu çocuğun beyin ve beyincik bölgesinde hasar oluştuğunu; doğumdan sonra "spastik" teşhisi konulan ve tüm tedavilere rağmen iyileşemeyen davacı Küçük'ün davalı Kurumun ağır kusuru nedeniyle Öz becerisi gelişmemesi, sürekli ebeveynlerinin bakımına muhtaç olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla davacı Ulaş için 10.000.000.000.-TL, diğer davacılar için ayrı ayrı 6.500.000.000.-TL manevi tazminatın; davacı Ulaş için işgücü kaybı sebebiyle 30.000.000.000.-TL; diğer davacılar Narin ve Osman için Ulaş'ın desteğinden yoksun kalmaları sebebiyle 1.000.000.000.-TL'er maddi tazminatın 24.11.1996 doğum tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. ……………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………….
Dava ilkin Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, Ankara Asliye Dokuzuncu Hukuk Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararı temyiz edilmeksiz kesinleşerek dosya iş Mahkemesine gönderilmiştir.

Özel Daire ile Yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; davaya bakma görevinin iş Mahkemesine mi, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine mi ait olduğu noktasında toplanmaktadır……………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………

Öncelikle, davacı ile davalı Kurumun çalıştırdığı Doktor ve sağlık personel ile onu çalıştıran kurum arasındaki hukuki ilişkiyi incelemek gerekir.

Devlet, Üniversite, Belediye ve SSK.'na ait hastaneler ile doktor arasındaki ilişki ilke olarak kamusal bir ilişkidir, ancak hastanede çalışan doktorun, hastane ile eylemli ilişkisi ne olursa olsun, tedavi söz konusu olduğu durumlarda, kurum mensubu veya kurumun tıbbi yardımından yararlanan mensup yakını hasta ile kurumun çalıştırdığı ve tıbbi yardımda bulunan doktor arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu baskın görüş olarak kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay uygulaması da aynı ilkeleri benimsemiştir (Y.9.H.D. 18.11.1991 gün ve E:8375 K:14336)

Sosyal Sigortalar Kurumu, 4792 ve 506 sayılı Yasalara göre kurulmuş özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliği haiz bir kuruluştur. Öncelikle bu tür uyuşmazlıkların Adli Yargı yerinde görüleceği konusunda kuşku duymamak gerekir.

Ne var ki doğru bir sonuca varılabilmesi için bu tür uyuşmazlıklarda hangi özel hukuk kurallarının uygulanacağı da açığa çıkarılması gerekir. Bilindiği gibi BK. 386/2. maddesi uyarınca diğer iş görme sözleşmeleri hakkındaki yasal düzenlemelere tabi olmayan işlerde vekalet hükümleri uygulanır. Bu kuralların yanında Kurumun çalıştırdığı Doktor ile Kurum arasındaki hukuki ilişkinin belirlenmesi tazminat ilkeleri bakımından önem kazanacaktır, iş Mahkemeleri ilke olarak bireysel ve toplu hak uyuşmazlıklarını çözmekle görevli mahkemelerdir. Oysa somut olayda taraflar arasında bir hak uyuşmazlığının çözümlenmesi olgusu yoktur. Başka bir anlatımla uyumazlık salt 506 sayılı Yasadan kaynaklanmamıştır. Uyuşmazlığın çözümünde yanlar arasındaki hukuki ilişkide öncelikle Borçlar Kanununun adam çalıştırma ilkeleri ve vekalet akdi hükümleri uygulanabilecektir. Bu durumda açık kanun hükmü 116 iş mahkemesinde görüleceği belirtilmemiş olan bu tür davalar genel mahkemelerde görüleceğinden yerel mahkemenin, genel mahkemenin görevli olduğuna ilişkin direnmesi usul ve kanuna uygun olduğundan direnme kararı onanmalıdır.

Sonuç: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 2.920.000.-TL bakiye ilam harcının temyiz eden davacı vekilinden alınmasına, 26.2.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi.